Atatürk'ün değerini anlamak, onu doğru yorumlamak  kimsenin tekelinde bir çaba sayılmamalı. Atatürk'ü sadece belirli sıfatlar yükleyerek, tek bir siyasi kategoriye sokarak anlamak zor. O tarihi bir sürecin kahramanı ve toplumu ileriye taşıyan bu sürecin içinde rol alan tüm etkenlerin toplamıdır.

Bu yüzden hala bir çok özelliği ile Atatürk, yarını yaratmak zorunda olan bizleri  yan yana getirebilen,  karşılıklı düşünmeye zorlayan bir güce sahiptir.

Bunun değerini anlamak lazım. Kimse beğenmediğini Atatürk üzerinden, onu kullanarak dışlamaya kalkmamalıdır.  Onun eserlerinin önemini, yapmak istediklerinin anlamını çağdaş hukuk ve özgürlük ilkeleri ile birlikte  kavramak zorundayız.  Kurucu felsefe olarak Atatürk'ün düşünce sisteminde bir “Atatürkçülük” aranıyorsa benim anladığım bu.

30 Ağustos Zafer Bayramının 100. Yılını kutlarken Atatürk'ü anmanın ayrı bir anlamı var. Bu bayram kutlaması bizleri bütün acılara rağmen bir araya getiren birleştirici bir güce sahip. Cumhuriyet devletinin kurucusu olarak Atatürk'ün   bu topraklarda sağladığı olağanüstü başarısının arkasındaki sihir onun birleştirici karakterinde gizlidir. Bu ülküyü gerçekleştirmek için milli kurtuluş savaşına başladığı andan itibaren dayandığı en büyük güç milletin birliğine ve ortak iradesine dayanması olmuştur. Zafere giden yol bu idealin sağlanması için gösterilen çabalarla doludur.

İçinden geçtiğimiz günlerde yaşadığımız sıkıntıların kaynağında bu ruhun eksikliğinin büyük payı var.

Ne yazık ki Atatürk'ün miras bıraktığı kurumlara  sahip çıkmayan, onun kurucusu olduğu ilkeleri tanımayan bir zihniyetle yönetiliyoruz şimdi.

Bu zihniyetin ülkeyi nasıl kutuplaştırdığını, devleti nasıl çalışamaz hale getirdiğini, seçim kazanma stratejilerini ardı kesilmeyen yasaklara dayadığını endişe ile izliyoruz.

Kutladığımız bayramın 100. Yılı bu anlamda çok önemli. Demokratik, özgür ve laik bir hukuk devletini, eşitlikçi ve adil bir toplumun temellerini atarak sağlam temeller üzerinde yeniden kurmak zorundayız.

Kurtuluş savaşının önemini, anlamını yok sayarcasına bağımsızlık mücadelesini hafife alan siyasi İslam savunucuların karşı da direnmek demektir bu.

Bir dönem TBMM başkanlığı yapmış bir zatın sözlerine bakarsak kurtuluş günlerinin hiç bir anlamı yoktur. Şehirlerin kurtuluş günlerini kutlamasına karşı çıkan  İsmail Kahraman, “Övünecek büyük bir tarihimiz varken kölelikten kurtulduğumuz tarihe niye bayram diyeceğiz. Fethettiğimiz tarihe diyeceğiz” diyor.

Ulusal Kurtuluş mücadelesinin anlam ve önemini küçümseyen bu anlayışa rağmen bizler, Cumhuriyetin kuruluşuna götüren Zafer Bayramını, Atatürk’ün kazandırdığı  devrimlere bağlı kalarak kutlamaya devam edeceğiz.