Anton bir mahalle takımında top koşturan 8 yaşında bir çocuk. Bu çocuk, akranlarına göre daha kısa ve zayıf. Uzaktan bakıldığında dört, beş yaşlarında zannedilebilir.

Lakin bu Anton atom karınca gibidir. Bir koşması var, kimse yetişemiyor ona.

Çocuk, çalım atmada uzman, rakibin ayağındaki topu kapmada, koşmada, gol atmada…

Enerjisi muazzam.

Sahanın bir ucundan, diğer ucuna bir maratoncu gibi koşuyor. Maç boyunca, ne enerjisi bitiyor, ne de azmi.

Fakat bir sorun var.

Bu çocuğu, ne kendi takımı, ne de rakip takım oynatmıyor. Hemen üstüne çullanma, çelme takma, itme, çekme gibi hareketlerle yerlerde sürüklüyorlar. Aleni faul durumları var.

Bu Anton’un baş belası Ronja (Ronya diye okunur) diye bir kız var. Anton’un hemen hemen 2.5 katı boyda ve kiloda.

Top Anton’un ayağına geldi mi, sanki pusada yatmış gibi, onun üstüne resmen çullanıyor. Yetişemedi tekmeyi savuruyor, olmadı, arkadan çelmeyi takıyor.

Sadece Ronja mı? Keşke sadece o olsa, tüm rakip takım. Tekme, çelme, çekme, itme…

O da yetmez, kendi takımındakiler bile aynı davranışta.

Anton yerlerde sürünüyor, takımı gol yiyip, duruyor.

Benim gördüğü mü, takımın antrenörü mü göremeyecek?

Artık takımın antrenörü ne dediyse, ne söylediyse ikinci yarıda Anton’un takımı tam bir dayanışma içinde oldu. Büyükler, ki hepsi hemen hemen ortalama büyüklükte Ronja’ya tedbir aldılar. Diğerlerini de adam adama markaja alarak, Anton’un rahat oynamasını ve birbirlerini kollayarak, paslayarak, gözeterek yenilmiş olan takımı başarıya ulaştırdılar.

Anton’u gördüm, maç sonunda yara bere içindeydi ama mutlu, gülüyordu.

Demem o ki; “Futbol fena halde hayata benzer.” Hayat ise siyasete…

24 Haziran’da asimetrik baskın bir seçim var. Hukuki olabilir, lakin adaletli bir süreç değil. Olsun, bu seçime girmek gerekir. Boykot karşılığı olmayan bir söylemdir. İzahı ne olursa.

Kim ne diyor, ne düşünüyor diye istisnasız tüm sol partilerin açıklamalarını okudum. Bunun yanında dergi çevrelerinin, sendika, oda ve kitle tabanı olan dernek veya vakıfların mesela Halkevi gibi…

Maşallah hepsi bir Anton gibi seçime hazırız, Erdoğan’ı yıkacağız söyleminde.

Demirtaş’ın açıklaması ve Devrimci Parti adında bir parti hariç gelecekten bahseden derli toplu bir açıklama göremedim. Devrimci Parti, kim neci, başka ne açıklamalar yapmışlar diye bir bakayım dedim. Bir facebok sayfaları var. İnternet sayfalarını göremedim. Yok sanırım. Ya da ben göremedim.

Türkiye demokrasi güçlerinden, Saadet Partisi’ne uzanan yelpazede tüm politik perspektif Tayyip Erdoğan Opsesyonu üzerine kurulmuş.

Sanki Erdoğan öncesi Türkiye güzeldi, demokrasi ve hukuk vardı. Erdoğan geldi, bunu bozdu.

Hayır!

Türkiye, Erdoğan’dan önce de hukuk, demokrasi konusunda problemliydi. Erdoğan zamanında da. Erdoğan sadece daha polemikçi ve cesur.

Erdoğan’dan önce ekonomik, bürokratik, askeri vesayet vardı. Erdoğan geldi, tüm bu vesayetleri elinden geldiğince gerileterek, bizzat kendi eskisinden daha güçlü bir vesayet oldu.

Tayyip Erdoğan Opsesyonu perspektifi üzerinden seçime girmek hedefsizliktir.

Demokratik bir Türkiye programına ihtiyaç vardır. Bu program ve ilkeler çerçevesinde bir araya gelme startı ise 24 Haziran seçimleridir.

Tüm demokrasi güçleri birer Anton’dur. Lakin dayanışma olursa Antonlar işe yarar. Yoksa Ronja’lar, karşı takım ve kendi takımı dahi gelecek çelme takıp duracak.

Akademisyen, politikacı, yazar tüm aydınların nasıl bir program ve nasıl bir biraraya geliş üzerine kafa yorma zamanıdır.

Bu temalı yazılar okumak dileğiyle.