Aleviler’in Osmanlı döneminde de, Cumhuriyet döneminde de uğradıkları haksızlıkların haddi hesabı yoktur...

Ancak en azından eskiden içlerinden “Bozuk düzende sağlam çark olmaz” diyen Pir Sultanlar çıkıyordu…

“Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan” diyen Pir Sultanlar…

Günümüzdeyse Alevi önderlerinin tek derdi bir vakıf, bir dernek, bir ferderasyonun başına geçip isim yapmak, buradan kendini partilere pazarlayıp meclise kapak atmak olmuş.

Hangisinin yanına gitseniz kendine yönelik anlattıklarında “bir aslan", "bir mücadeleci", "bir dürüstlük abidesi” söylemi vardır ki sormayın.

Diğerlerinin ne kadar yalaka, çıkarcı, satılmış, kaypak olduğunu anlatırlar.

Falanca AKP’nin Alevisi, falanca derin devletin adamı, filanca satılmış, falanca CHP koridorlarında pazarlık yapıyor, derler…

Meğer hepsi birbirleri hakkında söylediklerinde haklıymış da kendileri için söylediklerinin gerçekle ilişkisi yokmuş.

Eğilmeden, bükülmeden, kendini ve temsil ettiği insanları pazarlamadan ideallerinin peşinden giden bir tane Alevi önderi çıkmadı.

Biliyorum bu sözler ağır gelecek, genelleme yapmak yanlıştır, içlerinde samimi, dürüst insanlar da vardır, ama ben “önder”lerden bahsediyorum.

Varsa bir tane çıksın ortaya da, Alevilik adına AKP ve CHP’den vekillik kapma yarışına girenlere bir söz söylesin.

Dedikoduyla değil.

Açık açık.

Birbiri hakkında fısıltıyla “bu CHP yolcusu” diye dedikodu yapanların hepsi aynı kapının önüne dizilip, el pençe divan durmuş durumda...

Diyeceksiniz ki, ne var bunda, demokratik bir ülkede Aleviler de her partiye teveccüh gösterir, istediği partiden aday olur…

Eyvallah…

Buna bir şey demiyorum zaten…

Ancak, bahsettiğim insanlar, öyle sıradan Alevi yurttaşlar değiller...

Alevilerin eşit yurttaşlık hakları için mücadele ettiğini söyleyen sözüm ona önderler.

Şöyle bir düşünün, Kürtlerin hakları için mücadele yürüten, insanları sokaklara döken Abdullah Öcalan, Kılıçdaroğlu’yla görüşüp topu dikmek üzere olan ve tüm statükocu güçlerin buluşma mekanı haline gelmiş CHP biraz daha fazla oy alabilsin diye Urfa’dan adaylık başvurusu yapıyor.

Ya da kendi egemenliğini daha rahat tesis etsin diye AKP’den…

Kürtler onun suratına tükürmez mi?

Kürtler neden Öcalan’a bu kadar bağlı, neden onu bu kadar seviyor? Herkes bir düşünsün…

Ne alakası var demeyin…

Bakın şu sözler Alevi Bektaşi Federasyonu eski başkanı, yeni CHP milletvekili aday adayı Ali Balkız’a ait: “Aleviler, yakalarındaki CHP rozetlerini çıkarıp atmadıkça onlara kurtuluş yoktur. Bu aslında Kürtler açısında da böyle. Hoş Kürtler durumu anlamış görünüyorlar. Aleviler için bu halen dert. Bu hastalıktan kurtulmak lazım.”

Ali Balkız’a gelmişken buradan devam edelim…

Ergenekon operasyonlarında tutuklu olan İbrahim Şahin’e ait belgelerde Ali Balkız ve Kazım Genç’e yönelik suikast planları ortaya çıktı. "Korkunç planı gördük" diyen Ali Balkız ve Kazım Genç Ergenekon'da müdahillik talebinde bulundu ve bu da kabul edildi.

Peki, Ali Balkız’ın mağdur olarak müdahil olduğu davaya CHP’nin eski genel başkanı avukatıyım diye sahip çıkıyorken, yeni genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Nerede bu Ergenekon, getirin ben de üye olacağım” demişken, bu adaylık olacak iş mi?

Ergenekon operasyonunun birçok sanığı CHP’den adaylık sırasına girmedi mi?

Aday olsun olmasın, tüm Ergenekon sanıkları, bu ülkedeki tüm statükocu güçler CHP’de toplaşıp, AKP karşıtlığını bir potaya akıtıp, nefes almak, pozisyon kazanmak, Ergenekon operasyonlarını bitirmek istemiyor mu?

Ey Ali Balkız sana ne oluyor? Senin bu ittifakta işin ne?

Ali Balkız diyorum, ama kızım sana söylüyorum, tüm gelinlerim anlasın aslında…

Çünkü bu kuyruğa girmiş, bu rüzgara kapılmış bir dolu Alevi önderleri kadar, bazı eski sosyalistler, sendikacılar, aydınlar, sanatçılar da var…

Eski bir Grup Yorum solisti, Yılmaz Güney’in iki kardeşi, İbrahim Kaypakkaya’nın kız kardeşi vb…

Evet, AKP’den memnun değiliz, AKP’den kurtulmalıyız. Özellikle Ergenekon Operasyonu diye basılmamış bir kitabın yayınevini basıp kopyalarını imhaya kadar gelen bir süreci kabul etmek kabul edilemez.

Evet, AKP’nin Kürt sorunundan Alevi taleplerine, yeni anayasaya kadar getirdiği, getireceği çözümler yeterli görülemez.

Evet, ama hiçbir şey de denize düşenin yılana sarılmasını mazur gösteremez.

Hele o yılan, yıkılmakta olan bir statükonun temsilcisi, inkarcı, asimilasyoncu, katliamcı politikaların sembolü, Ergenekoncuların sığınağı olan CHP ise…

Denize düştüysen, paniğe kapılma ve sakin sakin ayaklarını çırp, derin derin nefes al, nefesini ciğerlerinde tut, suyun üzerinde kalmaya çalış…

İki ucu boklu değnekse, o zaman ortasından tut, pisliğe bulaştırma ellerini…

Kimse ehveni şere mahkum etmesin seni.

Mağdurların, mazlumların, ezilenlerin, yoksulların yanında olmaktan vaz geçme yeter…

Mutlak bulacak çığlığımız kendine bir yer…

İşte o nedenle şimdi Pir Sultan olmak zamanı, Hızır Paşalık yapma zamanı değil…

 

(Not: Pir Sultan’ı anmışken, meraklısına Pir Sultan’ın köpeklerinin hikayesini okumasını da öneririm. Ben bunu yazıda anmak istemedim. Artık gerisini siz anlarsınız.)