Ben 24 yaşındayım. Dünyada Afganlıyım. Afganistan’da Peştun. Dinimiz bir, dilimiz ayrı. Çok kurak bir şehirden geldim. Ağaçları hep hayal ederdim. Ormanları. Okulda görmüştüm. Ormanlar vardır, deniz kıyısında. Hep bana hayal gibi gelirdi. Hem orman, hem de deniz. İşte benim hayalim buydu. Öyle bir manzara görmekti.

Kocam iyi adamdır. Onun beni tutkuyla sevmesi, sevdim hep. Beni sevme biçimini sevdim.

Afganistan hakkında konuşmak istemiyorum. Uzak bir diyar diye yaz. Uzak ve çorak. Benim doğduğum köyde, şehirde o kadar azdı ki ağaçlar…

Ülkemiz Afganistan işte. Neresinden başlayayım anlatmaya? Neyini anlatayım?

Ben 23 yaşındaydım, 1 yıllık evliydim. Kızım dünyaya yeni gelmişti. Yazdı evimin damı topraktandı. Çok yıldız vardı. Hava sıcaktı. Uyku uzaktı. Benim aklıma düşen iyi insan olan kocamın da aklındaydı. Bir türlü uyuyamıyorduk.

Kızımın kokusunu taaa ciğerime çektim. Söze ben başladım. Bilirim ki eğer ben açmasam meseleyi kocam ben üzülmeyim diye açamayacak.

Çok yıldız vardı gökyüzünde. Çok uzakta köpek ulumaları ve tüfek sesleri…

Gidelim dedim. Gidelim bu diyardan, kızımız için gidelim… Senin evden her sabah çıktığında ağzım burnuma geliyor. Akşam sağ salim dönecek misin diye.

Ay vardı. Yüzünü gördüm eşimin, çok güzeldi. Konuşmadı pek. Zaten şimdi de pek konuşmaz. Bana ve kızıma öyle güzel sarıldı ki…

Ah abi, bilsen o geceyi hiç unutmayacağım. Sanki yeryüzünde bir yerde cennet varmış hissettim.

Bir an cenneti yaşadım.

Yükümüz yoktu pek. Ben, eşim, kızım ve eşimin annesi, kardeşi. Çıktık yola.

Geriye bakmadım. Geride iyi bir şey yoktu çünkü. Bombalar, silah sesleri, ölümler, acılar. İnsana ait olmayan ne varsa.

İran sınırını geçtik bir sorun yaşamadan. İran büyük ülke. Ne yalan söyleyeyim sevdim İran’ı.

Uzun bir yolculuktan sonra bir kasabaya vardık.

Eşim bir yerlere kayboldu, saatlerce bekledik onu bir çeşmenin başında. Kaçakçılar ile anlaşmış. Hemen o akşam sınırı geçecektik. Türkiye sonrası kolay sanırdım.

İran Türkiye sınırı çok zor bir sınırdı. Bazen lambalı araçlar görürdük, çalılıklara saklanırdık. Kızımı ben taşıdım, eşime izin vermedim taşısın diye. Ne olacaksa benle olsun istedim.

Zordu. Çok zor. Uzun, yorucu, korkutucu. Sadece biz değiliz. Bizimle olan birçok insan. Çok yürüdük. Karanlıkta. Eğer şuracıkta mola veriyoruz demeseydi o kaçakçı hesaplamıştım on dakika bilemedin onbeş dakika sonra bayılacaktım.

Nasıl düşeceğimi bile hesapladım. Düşerken kızıma bir şey olmasın diye.

Mola uzun sürdü. Kaç saat bilemiyorum. Sonra bir kamyon geldi. Bindik, gitti, durdu. Gitti, durdu. Gittikçe ferahladık, durdukça canımız burnumuza geldi.

Türkiye’ye vardık nihayet.

Türkiye büyük ülke abi. Güzel ülke. Bir uçtan bir uça geçtik. Günler sürdü.

Bodrum’a vardık nihayet. Bodrum’da çok ağladım ben. Benim cennetim, hayalim deniz ve orman bir aradaydı.

Bekledik.

Beklemek zor bir şey. Ağır bir şey. Bir ormanda saklandık. Bizim dilimizi konuşmayan ailelerle.

54 kişiydik.

Bir bota bindik geceydi. Açıldık denize. Daha yarım saat geçmemişti ki, su doldu bot. Kızımı yüreğime bağlamışım abi. Tenekelerle botta biriken suyu boşattık. Bazı adamlar bir şeyler konuştu. Çok yolcu almışlar. Batabiliriz felan, diye.

Dalgalar geldikçe, ağzımda tuzlu sular… Anlatılmaz bir şey bu.

Herkes dua ediyordu. Ben kızıma sarıldım. Herkes dua ediyordu, ben kızıma sarıldım. Dört saat sonra vardık Yunan’a.

Toprağa değince ayaklarım nasıl ağladım bilsen. Bir daha denizi ve tuzu asla sevmeyeceğimi orada anladım.

Yunan, Makedonya, Macaristan, Çekya, Almanya, Danimarka ve nihayet Malmö.

Çok ağladım abi. Çok zor geçti. 24 gün boyunca yollardaydık.

Hayır anlatamam başımıza gelenleri, yolda yaşadıklarımızı, başımıza gelenleri…

24 gün sürdü yolculuğumuz. 24 yaşında vardım yeni hayata.

Abi, geçmişi yazma, geleceği yaz.

De ki bu Peştunlu kadın, elbise tasarlayacak. Kızını büyütecek. Çok okuyacak. Çok çalışacak. Diller öğrenecek. İyi insan olacak. İyi insanlarla bir araya gelip, zorda olanlara yardım edecek.

Ağaçları ve ormanları çok sevecek.

Denizi ve tuzu asla sevmeyecek.

Bir de unutma abi şunu yaz.

Dünyada insanlar sadece ikiye ayrılır. İyiler ve kötüler…