1965 bizim için büyük bir heyecandı. 1965 seçimleri çocukluk-delikanlılık sürecimizin sosyalist bir coşkusuydu. TİP seçimden on beş milletvekili ile çıkmıştı. Adeta sanki seçimin en önemli galibi gibiydik. Aynı heyecanı son cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarından dolayı duymamak mümkün değil. 1965’te demokratik bir sistem olan milli bakiye sistemi ile meclise giren on beş milletvekili mecliste büyük bir mücadele vermişti. Petrolün kamulaştırılması, toprak reformu ve sair konularda birçok toplumsal gerçeklikler ortaya serilmişti. Neticede egemenler korktular ve milli bakiye sistemi kaldırıldı. O yıllarda Mehmet Ali Aybar’ın 1969’da başa güreşeceğiz sözü bizi hep heyecanlandırırdı. Safiyane inançlarımızla çoğumuz aktif TİP militanı olmuştuk. Sonra parti yöneticilerinin ufuk darlığı, çelişkiler, yanlış politikalar 65 yıllarının umudunu köreltti. Kuşkusuz o yılların TİP’ine bakıldığında çok önemli eksiklikler de vardı. Örneğin Kürt sorununda, azınlıklar sorununda, Ermeni Soykırımı sorununda parti genel olarak sessizdi.

Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları esas olarak HDP projesinin maya tutmaya yakın olduğunu gösteriyor. Bu seçimin en önemli özelliği Türkiye’nin her tarafından şu veya bu oranda projenin adayına oy çıkması. Eğer seçim eşit koşullarda yaşansaydı muhtemelen yüzde on beşler zorlanacaktı. Gerçek muhalefetten buna ek olarak ana muhalefet olmaya doğru kapı aralandı. Şimdi her zamankinden daha çok çalışmak ve yeni politikalarla, açılımlarla coğrafyanın her tarafına ulaşmak zamanı.

Bunun için kuşkusuz önce kendi içinde gerçekten doğrudan demokrasiyi yaşama geçirmeli HDP. Birinci ve ikinci kongrelerin çok demokratik olduğu söylenemez. HDP gerçek bir parti olmalı. HDP’li hukukçular alternatif bir anayasa, alternatif bir özgürlükçü ceza ve ceza yargılaması yasası hazırlamalı. Yargıda halkın yargılama sürecine katılımı gündeme getirilmeli. Demokratik bir jüri sistemi toplum gündemine sokulmalı. Üniversitelerdeki birçok dallarda olduğu gibi özellikle hukuk fakültelerinde de eğitim sistemi değişmeli. Ulusalüstü insan hakları hukuku üniversite öğreniminin ilk temel adımı olmalı. Pretoryan merkeziyetçi idari rejim baştan ayağa değişmeli. Valilerin halk tarafından seçimi gündeme getirilmeli. Eyalet yönetimleri kendi özgünlüğümüzde savunulmalı. Temel yasalarda referandum, halkın söz ve karar sahibi olması gerçekleşebilmeli.

Bu açıdan esinlenilecek dünya pratikleri de zaten var. Örneğin, Bolivya Anayasası’nda yer alan ‘halkların hakları yargı organı’ ilginç bir deney. Yine Zapatistaların kurtarılmış bölgelerindeki doğrudan demokrasi deneyleri de öğretici. Bu açıdan Katalanya deneyleri de ilgiye değer. Yönetilenler belirli sayıdaki imzalarla yasa teklifi yapabilmeli. HDP’nin klasik statükoyu tamamen yadsıyacak doğrudan demokrasi formüllerini çoğaltması ve üretmesi gerek. HDP cesur olmalı. Zorunlu askerliğe hayır demeli. Cezaevlerinin kapatılmasına yönelik klasik ‘suç, ceza ve hapishane’ anlayışını sarsacak alternatif önerileri gündeme getirebilmeli. Nasıl BM’de bir takım uluslar arası sivil toplum kurumları gözlemci statüsünde kabul ediliyorsa TBMM’de de insan hakları ve hukuk kurumları ve sair meslek odaları gözlemci kurumlar olarak yer alabilmeli. Alternatif toplum projesiyle MHP ve CHP’nin temsil ettiği klasik militer ve tekçi statükonun da, AKP’nin temsil ettiği neoliberal muhafazakar vahşi kapitalist statükonun da lime lime eritilmesi gerek. HDP genel seçimler öncesi önemli konularda geniş kurultaylar yaparak alternatif toplum projesini örmeli. Kuşkusuz ÖDP ve EMEP gibi parti ve kurumların da aktif bir şekilde HDP kervanına katılması gerekir.

IŞİD’E KARŞI DİRENİŞ

IŞİD’e karşı PYD gerillaları onurlu bir direniş sergiliyor. Başlangıçta IŞİD’e karşı sessiz gibi duran Barzani bu direnişe teşekkür etti. Mahmur’a giderek IŞİD’in Erbil’e yürümesini engelleyen komutanları kutladı. Bu geç de olsa bir özür. IŞİD’e baştan beri Suudi Arabistan’ın, Katar’ın, Türkiye’nin hatta ABD ve İsrail’in destek verdiği bir gerçek. Barzani de başlangıçta tehlikenin vahametini kavrayamadı. Ceyda Karan’ın bugünkü Cumhuriyet Gazetesinde ‘sıcak bölge izlenimleri’ çok önemli HPG’nin onurlu direnişini güzel anlatmış. IŞİD’e karşı birleşik Kürt cephesinin önderliğini HPG yapıyor.

SURİYELİ GÖÇMENLERİN MAĞDURİYETİ

Coğrafyamızın birçok bölgesinde korkunç bir trajedi yaşanıyor. İktidarın Suriye politikası bir bataklık yarattı. Bu bataklığın en başta gelen mağdurları Suriyeli göçmenler. ‘Geceleri sivil sopalarla Suriyeli kovalıyorum’ diyen ırkçılar ne yazık ki iş başında. Savaşın ve AKP iktidarının mağduru olan Suriyeliler perişan durumda. İnsan hakları kurumlarının Suriyeli göçmenlerin mağduriyetine seyirci kalmaması gerek. Suriyelilere yönelik yükselen ırkçılığa karşı temel insan haklarını ısrarla savunmak gerek.