14 Mayıs seçimleri gerçekten önemli. Ya tek adam diktatörlüğüne dayalı patrimonyal, otoriter rejim kalıcı hale gelecek ya da nispeten de olsa, göreli de olsa burjuva demokrasisinin kapısı aralanacak. AKP iktidarı döneminde zaten topal olan kuvvetler ayrılığı ilkesi tamamen ortadan kalktı. Yasama, yürütme, yargı tek kişinin iradesine bağlandı. Parlamentonun hiç önemi kalmadı. Yargı hukuk üreten değil, idari birim faaliyeti gören bir organa dönüştü. AKP döneminin yargısının faşist 12 Eylül döneminin yargısından dahi daha geri, daha kötü olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. 12 Eylül askeri yargısında işkence ürünü ifadeler temel alınırdı. Ancak örgüt üyeliğinden ceza vermek için sahte kimlik, illegal yazı, belge şartı aranırdı. AKP yargısında ise ceza vermek için tek kriter muhalif olmak. AKP iktidara geldiğinde 49 bin olan ceza evleri nüfusu bugün 300 bini aşmış durumda. 35 yeni cezaevi yapılıyor. Cezaevi cumhuriyeti yaratılıyor.
AKP patrimonyal bir rejim yarattı. Yani şirket tipi bir devlet, başında da babalık taslayan bir diktatör. Zaten zayıf olan ifade ve toplanma özgürlüğü tamamen ortadan kaldırıldı. Üniversiteler uzun süredir kesintisiz eğitim veremiyor. Afetlere karşı hazırlığı olmayan iktidar koordinasyonsuzluk nedeniyle kayıpların artmasına neden oluyor.
AKP iktidarı döneminde ormanlar kül oldu. Ege ve Akdeniz ormanlarında çıkan yangınlar iktidarın THK inadı nedeniyle yeterli müdahale edilmediği için uzun süre söndürülemedi. THK’nın uçakları yangın anlarında garajlarda bekletildi.
Pandemide maske dağıtılamadı. İktidar koronavirüs salgını sırasında vatandaşların büyük sorunlar yaşamasına sebep oldu. Aşıdan test kitine kadar çok sayıda konudaki eksiklikler ve koordinasyonsuzluklar nedeniyle insanlar hem koronavirüsle hem de AKP ile mücadele etmek zorunda kaldı.
Deprem süreci iyi yönetilemedi. 5 Şubat’ta 11 kenti derinden sarsan ve milyonlarca vatandaşı etkileyen deprem felaketi iktidarın başarısız sınavı oldu.
AKP iktidarında eğitim sistemi tamamen iflas etti. 11 kez değiştirildi. Toplam 8 milli eğitim bakanı değişti. Uzaktan eğitim modelinin teknik alt yapı eksikliği ve bölgeler arası sosyo-ekonomik eşitsizlikler nedeniyle uygulanabilir olmadığı Covid 19 salgını sürecinde ortaya çıkmasına rağmen 6 Şubat’ta yaşanan depremin ardından üniversiteye yönelik yine uzaktan eğitim kararı çıktı.
Erdoğan yanlışlıkla üniversite kurdu. 30 Haziran 2020’de resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 2704 sayılı cumhurbaşkanlığı kararında "Marmara Üniversitesi bünyesinde Mimarlık ve Tasarım Üniversitesi” kuruldu. Bu hata daha sonra fark edildi. 1 Temmuz 2020 tarihli resmi gazetede düzeltme yayınlanarak üniversite "Mimarlık ve Tasarım Fakültesi" oldu. Erdoğan OHAL döneminde 36 kez başvurulan kanun hükmündeki kararnameleri de değiştirdi. Liyakat ve emeği gözetmeyen sayısız atamalar yapıldı.
Ekonomik kriz ve işsizlik had safhaya çıktı. İnsanlar en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamıyorlar. İnsanların geliri enflasyon altında eziliyor. Ucuz gıda satan dükkanlar önünde uzun kuyruklar oluşuyor. Yoksulluk her geçen gün daha da derinleşiyor. AKP iktidarı döneminde kadın ve çocuk cinayeti, istismarı daha da arttı. İlahiyata ayrılan bütçe eğitime ayrılan bütçeyi solladı. Eğitimde sekülarizmin izi kalmadı. Sağlık sistemi en sağlıksız dönemini yaşıyor.
İşte kısaca özetlediğimiz bu panorama 14 Mayıs seçimlerini herhangi bir seçimden daha önemli kılıyor. Onun için Erdoğan’dan ve AKP-MHP iktidarından kurtulmak hayati önem taşıyor. Tüm eksikliğine rağmen Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kılıçdaroğlu’na ve parlamento seçiminde de Yeşil Sol Parti’ye oy vermek bir zaruret.
Başlıkta önemli ama adil olmayan, anti-demokratik seçim dedik. Neden anti-demokratik? Yüzde 7 barajı var. Hiçbir parti listeleri önseçimle belirlemedi. Sayın Demirtaş da geçenlerde Duvar’daki yazısında partiler neden önseçim yapmıyor diye sordu. Önseçim parti içi demokrasiyi, üyelik hukukunu geliştirir. Anti-demokratik seçim, zira tüm ana akım medya iktidar tarafından gasp edilmiş durumda. İfade ve toplanma özgürlüğü faşist kuşatma altında. Azınlıklar, LGBTİ’ler, vicdanı redçiler, anarşistler parti listelerinde gerektiği kadar yer almadılar. Muhalefet partilerindeki anti-demokratikliğe seçim sonrasında değineceğiz. Şimdi sorumluluk duygusuyla Erdoğan’dan kurtulmak ve Yeşil Sol Parti’ye destek olmak için çalışacağız.