Sivillere yönelik saldırı ister devlet kaynaklı olsun ister başka güçler tarafından yapılmış olsun Ulusalüstü hukukta insanlığa karşı suçu oluşturur. 6 kişinin ölümüne 80 civarında insanın yaralanmasına neden olan İstiklal Caddesi’ndeki patlama da bu kapsamdadır. Yani insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Bu suçun seçimler yaklaşırken işlenmiş olması da hayli düşündürücüdür. Her zaman olduğu gibi İçişleri Bakanı ayağının tozuyla hemen PKK'yi suçladı. Ana akım medya da olaydaki düşündürücü karanlık noktaları irdeleme gereği duymadan bakanın açıklamasını mutlak doğru gibi yayınladı. PKK ise yaptığı açıklama ile net bir şekilde bu patlama ile bir ilgilerinin olmadığını, sivilleri hedef almanın kendileri açısından düşünülemez olduğunu vurguladı. Hükümet hemen yayın yasağı getirdi. Yayın yasağı getirilince karanlık noktaların aydınlanması daha da zorlaştı. Her zaman olduğu gibi sınır ötesi hareket olasılığı gündeme getirildi. Bugüne kadar bilindiği gibi PKK sonucu ne olursa olsun yaptığı eylemleri üstlenmişti. Nitekim Mersin’deki eylemi üstlendi. Ama İstiklal patlamasıyla ilişki suçlamasını net olarak reddetti.

1990’lı yıllarda Şırnak Güçlükonak’ta çok sayıda korucu öldürülmüştü. Biz o zaman İnsan Hakları Heyeti olarak iki kez Güçlükonak’a giderek araştırma yapmıştık. Dönemin iktidarı hemen PKK’yi suçlamıştı. O tarihlerde ateşkes de gündemdeydi. Görüştüğümüz öldürülen korucuların aileleri kendilerinin PKK’ye kesin karşı olduklarını ancak bu olayın PKK ile ilgisinin olmadığını korucuların kimliklerinin kendilerine karakoldan verildiğini, olayı devlet güçlerinin yaptığını belirtdiler. Biz araştırmalarımızı tamamladıktan sonra Münir Ceylan, Şanar Yurdatapan ve ben Genelkurmay hakkında suç duyurusunda bulunduk. Suç duyurumuz işleme konmadığı gibi biz meşhur eski TCK 159. maddeden yargılandık ve ceza aldık, sonra yargıtay savcılığa verilen bir dilekçeden dolayı aleniyet oluşmaz diyerek cezayı bozdu. Güçlükonak katliamı ile ilgili yıllar sonra dönemin devlet bakanı katliamın PKK tarafından yapılmadığını, devlet güçleri tarafından yapılmış olduğunu anlamıştık, lakin olayın üzerine gitmemiz engellendi diye açıklama yaptı.

Hangi güç yapmış olursa olsun bu vahim İstiklal patlaması da hukuken insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur.

İnsanlığa karşı suça hukuken özet olarak biraz değinelim. İnsanlığa karşı suç ulusalüstü hukukta en büyük dört suçtan biridir. Soykırım, savaş suçları ve barışa karşı işlenmiş suçlarla birlikte en ağır suçdur. 1997’de eski Yugoslavya uluslararası ceza mahkemesi verdiği kararında şu hususun altını çizdi: "İnsanlığa karşı suçlar bireyi aşar, zira tek bir insana saldırıldığında bile insanlık hedeflenir. İnsanlık inkar edilir. Kurbanın kimliği yani insanlık, insanlığa karşı suçun özgüllüğünü belirler."

İnsanlığa karşı suçlar, doğrudan mağdur olan kişinin menfaatlerinden daha geniş bir menfaate halel getirmektedir. Ve bundan dolayı da insanlığa karşı suçun özündeki kurucu unsurlarda görüldüğü üzere, savaş suçlarından daha ağır bir özellik taşımaktadırlar. İnsanlığa karşı suçun adı dahi, bu suçu diğerlerinden ayırt etmektedir. İnsanlığa karşı suç kavramı uluslararası hukukta 20. yüzyıl başlarında ortaya çıkmıştır. 1968 yılında savaş suçlarına ve insanlığa karşı suçlara zamanaşımının uygulanamazlığı uluslararası sözleşmesi düzenlenmiştir. Uluslararası ceza mahkemeleri dini, ırki, siyasi, etnik nedenlerle, öldürmeyi, imhayı, köleleştirmeyi, sürgün ve sivil insanlara karşı insanlık dışı muameleyi, dini, ırki, siyasi nedenle yargılamayı insanlığa karşı suçlar arasında saymıştır. İnsanlığa karşı suçlarda mağdur insanlıktır. İnsan haysiyetinin çiğnenmesidir. Kant "Dünyanın herhangi bir yerinde hukuk çiğnendiğinde bu her yerde hissedilir" demişti. İnsanlığa karşı suçların ayırt edici bir özelliği de uluslararası barış ve güvenliği tehdit edici ve uluslararası suçları teşvik edici olmasıdır.

İnsancıl hukukta, tüm Cenevre sözleşmelerinde ve savaş hukukunda dahi çatışmalara doğrudan katılmayan kimselerin, çatışmalara katılmakla birlikte silahlarını bırakmış kimselerin, çatışmalara katılıp da hastalık, yaralanma, tutuklanma veya başka bir sebeple çatışma dışı kalmış kimselerin hedef alınması kesinlikle yasaktır. Sivil halka hiçbir durumda saldırılamaz . İzah ettiğimiz tüm nedenlerle vahim olan İstiklal’deki menfur patlama tüm insancıl hukuk belgelerine, insan haysiyetine, insanlığa aykırı olup insanlığa karşı suçtur. Bu vahim olayı bağımsız insan hakları heyetleri ve hukukçular da araştırmalı, hiçbir husus karanlıkta kalmamalıdır.