Evrim Teorisi üzerine yazdığım yazıdan sonra bazı dostlarımdan aldığım geri bildirim bende zihin, düşünme, düşünce, düşünme ve düşünce arasındaki fark veya ilintisi gibi konularda bir şeyler yazmamın gerekliliğini ortaya çıkardı. Bunlar derin konular elbette. Bir gazetede köşeye( hacim olarak) sığmayacak kadar genişlikte. Ancak mümkün mertebe kabilinden, deyim yerindeyse dilimin döndüğünce yazayım dedim.
Zihin denince akla ilk gelen şey onun fiziksel olmayan bir şey, soyut manada düşünme kapasitesine sahip olan bir şey olduğudur. Düşünme kapasitesine sahip olmak, bir zihin sahibi olmak için hem gerekli, hem de yeterli şarttır. Çünkü eğer bir şey varsa bu şey, düşünme kapasitesine sahipse ya da bilinçli olma kapasitesine sahipse bunun mantıksal sonucu, hiç değilse bir zihnin var olduğudur. Eğer bir şey varsa bu şeyin, düşünme ya da bilinçli olma kapasitesi yoksa o zaman, bu şey bir zihin değildir.
Zihnin üç temel kapasiteye sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bunlar, 'biliş'' (bilme), ''duygulanım'' (duygular) ve ''istenç'' (isteme, ) olarak sıralanabilir. Her bir zihinsel kapasite farklı zihinsel olguları barındırır. Biliş içsel ve dışsal bilgi kaynaklarını, her türlü bilme faaliyetini içerir. Duygulanım, bedensel duyumlar, duygu ve hisler kadar kişilik özelliklerini de barındırır. İstenç alanı, eylemsel olarak, öznenin sahip olduğu arzular, güdüler, kararlar, niyetler, çabalamalar gibi davranış özellikleridir. Böylece, biliş kapasitesinin altında duyum algısı, bellek, iç gözlem, sezgi çıkarım ve diğer bilgi kaynakları bulunur. Duygulanımın altında duyumlar, duygular, hisler, ruh halleri, ve kişilik özellikleri vardır. İstencin altında güdüler, istekler, derin düşünme, karar vermeler, seçimler, arzulamalar, çabalamalar, eylemler ve istencin faaliyetlerini sergileyen ve etkileyen her tür etkenler bulunur.
Zihinsel olgular, birbiriyle çakışan, örtüşen, birbirine paralel giden ve ayrılan geniş bir bağlantılar bütünü olarak düşünülebilir. Böylesi bir bağlantılar bütününde çakışma noktaları olması kaçınılmazdır. Dolayısıyla biliş, duygulanım ve istenç üçlü sınıflandırmasını, çok sayıda zihinsel olgunun çakışma noktası olarak düşünmek yerinde ve doğru olacaktır. Bilinç alanında düşünmeyi, inancı, anlamayı, hayal etmeyi, imgelemi, dikkat etmeyi, fark etmeyi, algılamayı, hatırlamayı vb, her tür bilme olgusunun buluruz. Duygulanım alanı, bedensel duyumları, hisleri, duyguları, zihin hallerini vb, içerir. İstenç alanıysa arzular, güdüler, kararlar, niyetler, çabalamalar, eylemler yapar gibi davranış özellikleridir.
Gelelim düşünme ve düşünce kavramlarına;
Düşünme tamamen zihinsel bir eylemdir. Düşünme kavramı altında yer alan eylemler oldukça geniştir. Düşünüp taşınma, umma, karar verme, imgeleme, hatırlama, merak etme, ölçüp biçme, niyetlenme, inanma, inanmama, derin düşünme, anlama, çıkarım yapma, öngörme, iç gözlem yapma, sürekli düşünme kavramı altında yer alan olgulardır.
Düşünmenin büyük oranda dilde, bir dil aracılığıyla gerçekleştiği düşünülür. Bu dil Türkçe gibi konuşulan bir dil olabildiği gibi mantıksal formüllerden oluşmuş yapay bir dil de olabilir. Düşünmenin zihinsel imgeler yoluyla da olduğu bilinmektedir.
Düşünce ise bir kalıptır, bir koşullanmadır, bir inancı ifade eden önermedir. Düşünce, düşünme aktivitesinin bir ifadesidir. Düşünce her zaman bir şey üzerinedir. Üzerinde düşünülecek bir şey yokken düşünme vardır demenin bir anlamı yoktur. Eğer düşünce varsa mutlaka üzerinde düşünülen bir şey de vardır. Bu durum, eğer düşünme şart veya soru kipinde yani doğruluk değeri taşımasa bile geçerlidir.
Düşünme ''neyin düşünüldüğü'' ve ''ne düşünüldüğünü düşünme'' olarak iki farklı anlamda ele alınabilir. Düşünülen şeyin doğru veya yanlış olmasına bağlı olarak, düşünme de doğru veya yanlış olabilir. Yani düşündüğüm şey doğru ise düşüncem doğrudur ve düşündüğüm şey yanlışsa düşüncem de yanlıştır. Örneğin dünyanın yuvarlak olduğunu düşünüyorsam düşüncem doğrudur ama 2+2'nin 5 ettiğini düşünüyorsam düşüncem yanlıştır. Ayrıca düşünceler arasında mantıksal ilişkiler de vardır. Örneğin, bir düşünce bir diğerinin mantıksal sonucu olabilir ya da başkasıyla çelişebilir.
Sonuç olarak; insanda zihnin varlığı, eylemsel manada düşünmenin bir ürünü olarak düşünceyi ortaya çıkarmakla, insanı diğer bütün canlılardan ayıran en belirleyici özellik olmaktadır.