Türkiye kim bilir kaçıncı kez “tarihi bir buluşma”ya sahne oldu.
Bu kez bir araya gelenler Başbakan Erdoğan ile Kürt kamuoyunda büyük bedeller ödediği her kesim tarafından kabul gören Leyla Zana’ydı.
Zana’nın iyimserliğiydi onu Erdoğan ile görüştüren. Yoksa daha 6 ay önce “Silah Kürtlerin sigortasıdır” dediğinde çok sert yanıtlar almıştı. Başbakan, “Siz demek ki milletvekili elbisesini bu ifadeleri kullanmak için giydiniz öyle mi? Silahlı bir parlamenter sistem yok burada. O zaman niye buraya geldiniz, sen de dağa çıksaydın” demişti. İkisinin bir araya gelmesi o gün hayal bile edilemezdi…
Birkaç ay sonraysa Leyla Zana – nedendir bilinmez – hükümete yönelik güveni artınca kabul görür oldu Türk medyasında. Şu anda herkes röportaj için peşinde koşuyor. Halbuki Hürriyet gazetesi mülakatı öncesi “ana akım”da da “yandaş medya”da da kara listedeydi kendisi. Onu birden “aklayan” zeytin dalı uzatan son sözleri oldu.
Medya bu buluşmaya kilitlenmişken bir başka haber vardı aynı günlerde…
Başbakan’ın kürtaj ile bir tuttuğu Uludere’yi hatırlarda tutmak için "Roboski'yi unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız" diyerek katliamın olduğu yere yürümek isteyen sivil toplum örgütleri ve Roboskili ailelere polis müdahale etmişti.
Çocuklarını alevler içinde bırakan bombalar atan “güvenlik güçleri”, yürekleri yanan ailelerin üzerine bu kez tazyikli su sıkıyordu.
Zana “Başbakan Erdoğan'ın bu işi çözeceğine inanıyorum. Buna dair umudumu da, inancımı da asla yitirmedim. Yitirmek de istemiyorum” dese de kesin olan tek şey o gün polisin sıktığı suyun yanan yüreklere serpilmediği, çözüm için umutları yeşertmediği…