Önce ufak tefek olaylarla başladı.

İstanbul’un çeşitli ilçelerinden geldi haberler…

Ardından Ankara’ya sıçradı.

Sonrasında sınır illerini sardı.

Türkiye’de Suriyeli mültecilere yönelik saldırılar artık rutin haberler arasında…

Ülkelerinden savaş nedeniyle kaçan, yeniden dönmek içinse anavatanlarındaki çatışmaların bitmesini bekleyen Suriyeliler, en küçük tartışmada infiale dönüşen kavgaların odağına yerleşiyor. Görünen neden her seferinde farklı olsa da…

Suriyelilerin bazen mahalledeki bir çocuğu dövdükleri ya da hırsızlık yaptıkları iddia ediliyor, bazense sırf “fazla ses çıkartmaları” hedef olmalarına yetiyor.

Ama değişmeyen tek şey, Türkiye genelinde mültecilere karşı tepkinin her geçen gün güçlendiği…

Bütün bu yaşananlarsa basına sadece “gerginlik” diye yansıyor.

Her ne kadar evleri yakılsa, araçları darp edilse de, sığındıkları yuvalarından bir kez daha sürülseler de, ülkenin yerlisi olmayınca “saldırı”ya da uğramış sayılmıyorlar belki…

Belki de onlar için sesini çıkartacak bir güç olmadığı için korumasızlar.

Sadece Suriyeli mülteciler de değil eleştirilerin hedefinde olan.

Son dönemde Arap ülkelerinden gelen turistlere de tepki artıyor.

Her ne kadar para bıraksa, ülke ekonomisine katkı sağlasalar da…

Bu noktada Emre Can Dağlıoğlu’nun Agos’ta yazdığı gibi ırkçılığın fiiliyatın da ötesinde, ‘belirli bir kesimi kendinden emin ve psikolojik olarak üstün kılan bir bilinç düzeyi’ olduğunun altını çizmek gerekiyor.

Cem Davran ve Leman Sam’ın Twitter’da açıkça İstanbul’da Arap turist istemediklerini beyan eden mesajları gibi…

Türkiye’de yerli nüfus arasında sayıları milyonlarla ifade edilse de Araplar’a karşı önyargının bulunduğu tartışılmaz bir gerçekken insanın ister istemez aklına bir soru takılıyor: Aynı sözler “nüfuz”u nispeten daha güçlü bir başka “azınlık” grubuna yönelik söylense… Mesela Kürtler ya da Alevilere…

Tepkinin tüm Türkiye’yi hızla sarmayacağını mı düşünüyoruz?

Peki ya resmi tarihte uzun zaman “Osmanlı’yı arkadan hançerleyenler” diye görülen Arapların sadece Gazze’de İsrail devletinin Hamas’a yönelik operasyonunda öldürülen sivillerini seven Türkiye’deki bir kesimin şapkasını önüne alması gerekmez mi?

Filistin’deki ölümler için İstiklal Caddesi’ni doldurup antisemit sloganlar atanların, Gazzelilerin soydaşları Suriyeli mültecilere yönelik saldırılara ya da Arap turistlere yönelik aşağılamalara sessiz kalmaları en hafif deyimiyle “ikilik” yaratmıyor mu?