"Bizim için de neler yazdılar!

Ne Yahudiliğimiz ne Ermeniliğimiz ne afedersiniz Rumluğumuz kaldı”

Başbakan Erdoğan, 2011 yılının Haziran ayında NTV yayınında kullandı bu ifadeleri.

Söyleyen kişi ülkenin başbakanı olduğu için yazıldı, çizildi, eleştirildi.

Ama hep bir sınırda tıkandı, kaldı.

Ucu ülke Hıristiyanlarına değen her tartışma gibi bir süre sonra saman alevi gibi söndü…

10 Kasım’daysa benzer bir ifade anamuhalefetten geldi…

CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce çıktı kameralar karşısına.

”Atatürk olmasaydı, bu ülkenin kurtarıcısı olmasaydı, bugün hareket edenlere şunu söylüyorum; adınız Ahmet, Hasan, Hüseyin olmazdı. Adınız Dimitri olurdu, Yorgo olurdu. Bunları doğru bilmeleri lazım””Atatürk olmasaydı, bu ülkenin kurtarıcısı olmasaydı, bugün hareket edenlere şunu söylüyorum; adınız Ahmet, Hasan, Hüseyin olmazdı. Adınız Dimitri olurdu, Yorgo olurdu. Bunları doğru bilmeleri lazım”Atatürk olmasaydı, bu ülkenin kurtarıcısı olmasaydı, bugün hakaret edenlere şunu söylüyorum; adınız Ahmet, Hasan, Hüseyin olmazdı.

Adınız Dimitri olurdu, Yorgo olurdu. Bunları doğru bilmeleri lazım” dedi.

Sanki bugün Türkiye Cumhuriyeti’nde hiçbir Dimitri, hiçbir Yorgo yaşamıyormuş, onlar da bu ülkenin eşit vatandaşı değilmiş gibi…

Askere gitmiyor, vergi vermiyor, oy kullanmıyormuş gibi…

Daha da acısı eleştirilmedi bile İnce’nin bu sözleri.

Kabul edildi Türkiye gerçeği olarak…

Asıl soru burada başlıyor.

Peki ya hem Başbakan Erdoğan hem Muharrem İnce’nin sözlerinin hedefindeki kesimler bu topraklardaki nüfusu yaklaşık 3 bin kişiyle sınırlı kalmış / bırakılmış bir halk olmasaydı ne olurdu?

İkisi de Kürtleri ya da Alevileri hedef alsalardı…

Başbakan, “Bizim için neler yazdılar! Afedersiniz ne Kürtlüğümüz kaldı ne de Aleviliğimiz kaldı” deseydi…

Ya da Muharrem İnce “Atatürk olmasaydı adınız Welat olurdu, Şivan olurdu. Bunları doğru bilmeleri lazım” deseydi…

Yine bu kadar gündemin dışına mı düşerdi bu sözleri?

Eğer kimsenin sesi gür çıkmıyorsa bu tartışmada, hala demokrasinin yeşereceğini umut edebilir miyiz?