Bazen olur böyle.

Beyninin kıvrımları sanki tıkanmıştır; düşünceler birbiri üstüne yığılmış, bir an hiçbiri kıpırdamaz.

 

Bazen olur böyle.

Hafıza arşivinde bütün dosyalar birbiri üstüne devrilmiş; bir an hiçbiri kımıldamaz.

 

Bazen böyle olur.

Sanki bir yolculuğa çıkmak üzeresin de, ayakların tutmuyor…

Sanki dünyanın kitabını okumaya hazırsın da, gözün görmüyor…

Sanki bütün isyanlara sesini koymak istiyorsun da, nefesin çıkmıyor…

Sanki baharın bütün kokularına muhtaçsın da, bahar gelmiyor…

Sanki hiç durmadan her şeyi her şeyi yazmak istiyorsun da, elin yetmiyor…

Sanki sarılmak, çok sarılmak istiyorsun da, kolların açılmıyor.

Sanki uçmak istiyorsun da, kanatların çırpılmıyor.

 

Bazen böyle olur.

Öfken ve isyanın yazı ebadına, adabına mı gelmez…

Yoksa öfkeye, isyana kelimelerin, kekelemelerin mi yetmez?

Ömrü çalınmış, hayatı alınmış onca çocuktan utanır da, kendi içine sıkışırsın.

Kendi kendini tutsak alır, darmadağınık tüm kelimeler elinde, sıkıntılı bir sessizliğe tıkışırsın.

 

Bazen böyle olur.

Yazı yazılmadan biter.

O gün kendi üstüne düşenden tek kelime bile yapmadan, sessizce boşluğa gider.

 

Bazen böyle olur.

Beynin bitkin, ruhun yorgun, parmakların esir düşer…

Kelimelerini yerden bile kaldıramazsın!

 

Bazen böyle olur…

Sonra geçer!