Başka konularda dökülüyorlar ama bizim medya yalan, çarpıtma, gerçekleri başka biçimlere sokma konusunda çok maharetli.

Sokaklarda rastlanan üçkâğıtçılar gibi kâğıtları el çabukluğuyla karıştırıveriyorlar.

Askerî vesayete dayanan bu sefil “rejimin” yandaşlarını “muhalif” diye topluma yutturmaya kalkmak ise en hünerli oldukları mesele.

AKP, “muhalifleri” susturuyormuş.

Gerçekten AKP’ye “muhalefet eden” birileri olsa belki AKP onu susturmak ister ama ben bugün ciddi bir tane AKP eleştirisi okumuyorum Türk basınında.

Ne muhalefet partilerinden ne de medyadan AKP’nin uygulamalarına yönelik şöyle sarsıcı bir muhalefet çıkmıyor.

AKP’nin “rejimin ekmeğine yağ süren” hataları konusunda ağızlarını bile açmıyorlar.

Ama Ergenekon ve darbe yandaşlığını, AKP’ye muhalefet olarak kabul ettirmek istiyorlar.

Ergenekoncular yakalanmasın, darbeciler yargılanmasın.

Onların “özgürlük” anlayışı bu.

Silah zoruyla bütün ülkeyi sindirmek, iktidara el koyma planları yapmak, “muhalefet” onlara göre.

Üşenmeyin bizim basını şöyle bir tarayın.

AKP’nin, yargı “reformu” yaparken askerî yargıya dokunmamasını eleştiriyorlar mı, bir bakın.

Askerî vesayete alan açan Sayıştay Yasası’nı eleştiriyorlar mı, bir bakın.

Ombudsmanlık yasasında orduyu kollamalarını eleştiriyorlar mı, bir bakın.

En kritik dönemeçlerden birini geçerken Kürt meselesini kalıcı bir barışa dönüştürmek için kıllarını bile kıpırdatmamalarını eleştiriyorlar mı, bir bakın.



“Yeni anayasa”
sözü verip, anayasa konusunda “başkanlık” dışında dişe dokunur bir öneriyi gündeme getirmemelerini eleştiriyorlar mı, bir bakın.

Kıbrıs’ta, Kıbrıslıları ayaklanmaya götüren bir politikayı sürdürmelerini, Türkiye’ye “işgalci” diyen dünyayı haklı çıkartan açıklamalar yapmalarını eleştiriyorlar mı, bir bakın.

AB müzakerelerinde, önünde hiçbir engel olmayan dosyaları bile açmamalarını eleştiriyorlar mı, bir bakın.

Mısır’daki halk ayaklanmasını alkışlarken İran’daki baskı rejimini kınamamalarını eleştiriyorlar mı, bir bakın.

Organize Sanayi Bölgelerini denetim dışı bırakıp, işçilerin ölmesine olanak vermelerini eleştiriyorlar mı, bir bakın.

29 Ekim’de ordu yönetiminin yaptığı saygısızlığa cevap vermemelerini eleştiriyorlar mı, bir bakın.

Bir bakın bakalım bunları eleştiriyorlar mı?

Bunları eleştirmeden ne muhalefeti?

Hangi muhalefet?

AKP, bu ülkeyi muhalefetsiz bir biçimde yönetiyor, o yüzden de hiçbir hayati konuda adım atmıyor, gerçek sorunları çözmüyor; kendisine “muhalefet” adını takanlarla, “heykel, dizi, içki” gibi konularda itişerek kayıkçı kavgası yapıyor ve “muhalifleriyle” birlikte gerçek sorunları gözden saklıyor.

Gerçek bir muhalefet olsa AKP bu kadar rahat davranabilir mi?



“Muhalefet susturuluyor”
diyenlerin derdi AKP değil zaten.

Onların derdi, “askerî vesayetin” sürmesi, Ergenekon’un cinayetlerini işleyebilmesi, faili meçhul cinayetlerin şüphelilerine dokunulmaması, darbecilerin yargılanmaması.

AKP’nin yaptığı en önemli ve en olumlu iş, hem kendi varlığını, hem tabanının varlığını koruyabilmek için “demokrasi ve hukuk” dışı güçlere karşı direnmesi, onların yargılanması için siyasi iradesini ortaya koyabilmesi.

Bunu hangi parti yapsa ona karşı olacaklardı, sivil bir yönetim istemiyorlar çünkü.

Bir de bunu bize “muhalefet” diye yutturmaya çalışıyorlar.

Türkiye’nin gizli iktidarı olan “askerî vesayetin” devam etmesini istiyorlar onlar; bizi, “hukuk ve ahlak dışı” gizli bir iktidarın yandaşlığının “muhalefet” olduğuna inandırmak için çırpınıyorlar.

AKP, “askerî vesayetin” işine yarayacak hamleler yaptığında susuyorlar; AKP askerî vesayeti hırpaladığında “özgürlükler bitiyor” diye bağırıyorlar.

Şemdinli’deki savcı AKP’nin askerî vesayet rejimiyle yaptığı anlaşma sonucunda işten atıldığında sessizler, AKP, Şemdinli’deki savcıyı işten atan “sisteme” dokunduğunda çığlık çığlığa ayaktalar.

PKK üyeliğinden sanık biri tam 14 yıl tutuklu olarak hapiste tutulduğunda körler, darbe sanığı generallere dokunulduğunda gözleri faltaşı gibi açılıyor.

Muhaliflermiş...

Gidinin rejim yandaşları...

Sizde muhalefet edecek yürek nerede?