O baba bunu dediğinde, bana da sana da size de biraz susmak düşer:

Bizim ülkemiz, ‘Bir pilotumuz öldü, hadi savaşa girelim’ diyecek bir ülke değil.

Bir pilot için, bir uçak için, 50 uçak için bir ülkenin savaşa girmesi bize yakışmaz.

Oğlumun uçağı düşmüş olabilir. Ölmüş de olabilir.

Bugün olur, yarın olur, önemli değil. Önemli olan oğlumun bu millete hizmet etmesi.

 

***

 

Hükümet de zaten NATO’ya 5’inci değil, 4’üncü maddeyle başvurdu.

Başbakan yine medyaya, kimi gazeteciye, hem de “satılmışlar” gibi ifadelerle de kızıyor ama…

Onlar iktidar veya ana muhalefet, muhalefet olarak neyi münasip buyurursa buyursun; savaş isteyenlere inat, savaş istemeyenlerin inatçılığına ihtiyaç vardır her zaman.

O yüzden, oğlu o uçakta olan, kayıp olan, belki gelecek belki gelmeyecek olan bir babanın savaşa karşı hissiyatı, o çokbilmiş akıllarımızla, fikirlerimizle bazen hiç idrak edemediğimiz bir duygunun ta kendisidir.

Bu ülkeyi sadece savaş isteyenler değil, savaşlara, işgallere karşı olanlar da seviyor çünkü.

Eleştiri susturarak, bağımsız eleştiriyi “satılmış” diye suçlayarak, esasen kendi vicdanınızın sesini de kısmış olursunuz!

 

 

***

 

Halka karşı”, zamanında ABD ve S. Arabistan’ın “fevkalade sempatisine mazhar darbe”yle iktidar olan Esad Sülalesi’ne karşı, 40 küsur yıl sonra başlamış “onurlu, silahsız, bombasız, pususuz” bir halk direnişi, aynı mahfillerce hızla çalındı.

Bir zamanlar “Hafız Esad rejimi” için “İstikrar faktörü” diyen Kissinger’ın bölgedeki izlerine bir bakın:

Filistin’den Kıbrıs’a, muhaliflere karşı darbelerle destekledikleri Saddam Irak’ından Şah İran’ına…

Lübnan’dan Suriye’ye, Mısır’dan Ürdün’e ve ötekilere…

Yunan cuntasından Türkiye darbelerine kadar…

Bölünmüş, kırılmış, kırdırılmış ülkeler ve halklar.

 

***

 

Tarih sadece takviminizde günün tarihi ise; küçük resme dalıp kalırsınız.

Yok, uzun ayak izleri ve yığınla parmak izleri de taşıyorsa…

Halkların kaderini onlardan gasp etmiş ve çalmakta olan her niyet ve heyete tavrınız olur.

Suriye halkının kurtuluşu Suriye halkına ait olur…

Ne Şam’ın despotuna…

Ne Suudi, Katar, ABD sermayelerinin militer, paramiliter tertiplerine!

Türkiye’nin alabileceği onurlu tavır, gölgelerden başını alabilirse tabii, bu üçüncü yoldur!

Ötekisi bize yakışmaz!

Size de yakışmaz!

 

 

Muhafız

 

Fehmi Koru kendi namına (haklı) alınmış…

Kurunun yanında Koru’yu da yaktığımı düşünmüş…

Ben, “Irak işgalindeki merkez medya histerisinin yerini muhafazakâr şahinlik aldı” diye yazınca.

Haklı, çünkü o gün de bugün de aynı ilkelerle savaşa, işgale karşı muhafazakârlar da var; o gün de bugün de aynı tavrı alan “gayrimuhafazakârlar” gibi.

O gün de bugün de, ABD, İsrail ve neo-muhafazakâr histeri içinde olan aynı tipler de mevcut.

Lakin haksızlığı şu:

Bu kez, iktidar tezkere döneminin acemi ama halkın safından, sokaktan, çevreden henüz gelmiş iktidarı değil; 10 yıldır merkez, 10 yıldır devlet.

Suriye’yi kankamız yapan da o, kanlımız yapan da.

NATO’ya koşan, askeri müdahale peşine düşebilen de o.

Muhafazakârlar içinde hatırı sayılır birilerinde de, “Suriye’ye dalalım” sevdası, deyin ki Sevda Tepesi oluşmuş durumda.

Fehmi Koru, koruyu korurken haklı da…

Ormana bakarken kimi ağacı, kimi ağacı sayarken ormanı görmemekten muzdarip.

Yoksa bilirim, o da savaş ve işgal karşıtı bir muhafazakâr.

Ama böyle “karşıt” durumlar bazen iktidara muhalefet etmeyi de gerektirebilir! En azından böyle durumlarda.

Muhafazakârlık başka, muhafızlık başka derken kastettiğim bu.

 

 

Geometrik

 

Teknoloji çağında, bir kişi tutukladığınızda elinizde koca bir örgüt var demektir.

Açarsın telefonunu… Bakarsın bilgisayarına.

Hop 10 kişi.

Sonra 10’un her birine 10 kişi.

Sonra 10’un her birine düşen 10 kişinin her birine 10 kişi ve onların da her birine 10 kişi.

Şimdiden: 1+10+100+1000…

1111 kişilik 1 örgüt elinizde!

Ki 1111 örgüte de yükseltebilirsiniz portföyü.

Şimdi siz işlerin böyle yürümediğini iddia ve ispat edin!

Biz de her sabah, bugün KESK şu gün Atılım diyerek mesela, kaç kişi alınmış, sayalım!

Esasen bu da online ve sms’le yürüyebilir:

Nasıl “Kızınız hamile” sms’i atabiliyorsa özel hayata, haysiyete saygısı sonsuz devlet; demokrasi ve hukuk devletine saygıyla, “şebekede her yöne sınırsız konuşma ve 1111 mesaj bizden” diyerek dinleme ve toplama hizmetini de kolaylaştırabilir.

Kimse unutulmaz, kimse “dışarıda” bırakılmaz!