Türkiye yaşanmaz oldu!
Gel gör halimiz yaman!
Haramiler, bezirganlar elinden
Aman, el aman!
Kesilmiş mümkünüm, çarem
Vay ne hal olmuş vatan!
Enver Gökçe, Oy Beni

29 Ekim 1923'te kurulan Türkiye Cumhuriyetinin yüzüncü yıl dönümüne bir yıl kaldı. 2023’ten keramet bekleyenler az değil. Mevcut Tek Adam rejimi epey bir zamandır 2023’ü diline pelesenk etmiş. Duyan da cumhuriyetin yüzüncü yılında mevcut cumhuriyeti tam bağımsızlık ve demokrasiyle taçlandırdık sanabilir. Durum tam tersini gösterse de algı bu şekilde. Şimdiden 2023 “Türkiye Yüzyılı” ilan edildi.

Tek adam yönetiminin en büyük rakibi “Millet İttifakı” da 2023’e denk gelen seçimlerle Tek Adam rejiminden kurtarmakla kalmayıp “güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş”i sağlayacak. 2023 cumhuriyeti ya "Türkiye Yüzyılı" vizyonuyla tek adam yönetimi iyice kahverengi gömlekli olacak ya da seçimler cumhuriyeti “ kurtaracak”.

Cumhuriyet yüzüncü yıldönümünde yeni bir dönemecin eşiğinde. Oysa hilafetçisi de dahil herkes cumhuriyetçi bu memlekette. Cumhuriyeti 99 yıldır içine sindiremeyenler en ufak eleştiri karşısında hemen sözlerinin çarptırıldığı bahanesine sarılırlar. Artık ağızdan çıkan her söz, sonradan silinse de her tweet kayıt altında. Koca koca adamlar kameralar karşısında konuşurlar tepki büyük değil ise amaç hasıl olmuştur tersi durumda da amaç yine hasıl olmuştur, verilmesi gereken mesajı alan almıştır artık.

 Dünün komprador burjuvazisi yerini tekelci olana bırakmış ”Milletin gerçek efendisi” olanlar ise git gide erimiş, şurada burada toprağını, tarlasını, ormanını, suyunu yeni 5’li efendilere karşı savunma konumundadır. Neredeyse 18. yüzyıl koşullarında çalışan işçi sınıfı zaman zaman sesini yükseltse de henüz ayağa kalkmamış, henüz birleşememiş, iş ve ekmek derdinde...

Cumhuriyet kurulmadan önce emperyalist işgal ile birlikte derinleşen yoksulluk ve hayat pahalılığının altında inlerken yüz yıl sonra emekçi sınıflar yine aynı dertten muzdarip olmaya devam ediyorlar. Yolsuzluk, adaletsizlik ve yasaklar da geçen yüzyıla rağmen hala halkın ümüğünü sıkıyor.

Elbette cumhuriyet kolay kazanılmadı, demokrasiyi kazanma mücadelesi ise sürüyor. (Cumhuriyeti demokrasiyle aynı şey olarak sayanlar bir yana. )İşgale karşı bir araya gelenlere önderlik edenler cumhuriyeti de kurdu. Ders kitapları ve resmi politikanın yok saydığı bir kesimden asıl söz etmek gerekiyor. Yok sayılan hatta bilerek ve isteyerek yok edilenlerin fikri devamcıları bu memlekete demokrasi ve özgürlüğü de getireceklerdir buna kuşku yok.

Sevr Antlaşmasının açıklanmasının ardından İstanbul’da on binlerce insan, ellerinde meşalelerle gece yürüyüşü düzenledi. En önde yürüyenlerden birisi de Topal Osman’ın çetelerince Karadeniz’de öldürülen 15 komünistten birisi, Ethem Nejat’tır. İngilizlerin desteğiyle kurulan Halife ordularına ve Anzavurlar, Delibaşlar gibi gerici ayaklanmalara karşı komünist Kürt Süleyman’ın, Geyveli komünist Tahsin’in, Rizeli Osman Kaptan’ın, Ardeşenli komünist Laz Abdullah’ın, İstanbullu komünist Tornacı Şaban’ın, Affan Hikmet’in kahramanlıkları, Bolşevik Baba Mehmet’in İstanbul’dan Anadolu’ya silah, cephane ve asker kaçırmadaki yararlılıkları bağımsızlık savaşının çimentoları oldu.

Çeşitli milliyetlerden emekçi halk sömürücülerden kurtulmak için ulusal savaşı kaçınılmaz olarak görüyordu. Emperyalist işgale karşı birçok cephede kahramanca mücadeleler verildi, yurt, işgalden kurtarıldı.

İşçi sınıfının az sayıda oluşu ve güçlü örgütlerinin olmaması ulusal kurtuluş savaşını tek cephede sürdürmek isteyen Türkiye Komünist Partisi’nin 15 önder yöneticisinin Karadeniz’de katledilmesi, Çerkez Ethem ve Yeşil Ordunun tasfiyesi, müşterek menfaatlerde Müdafa-i Hukuk Cemiyetleri’nde bir araya gelen, omuz omuza savaşan Kürtlerin yok sayılarak temel hak eşitliğinden yoksun bırakılması ve burjuvazinin bir bölüm toprak ağasıyla ulusal hareketin tek örgütlü gücü olması, onu, "toprak devrimi imkânlarına karşı" yönlendiriyordu..

Kurtuluştan önce tankı, topuyla ülkeye giren emperyalistler, bugün çeşitli kurum ve anlaşmalarıyla girerek neredeyse ülkeyi sömürge haline getirmişlerdir.

İş başa düşmüştür. İşçi ve emekçilerin iktidarını kurmak görevi sınıfın ve devrimci partisinin omuzlarındadır. Bağımsızlık, demokrasi ve siyasal özgürlüklerin kazanılması için, Mustafa Suphi’nin 1920’de söylediklerine kulak vermek ve gerekenleri yapmaktan geçiyor:

“Memlekete musallat olan harici düşmanları kovmak nasıl bir vazife ise, dahilde halkın sırtından geçinen yağmacı tufeyli sınıflarını da hazır yiyicilik halinden çıkarıp yumruk altında işletmek de, o derece esaslı bir vazifedir. ”(Birinci Doğu Halkları Kurultayı (Belgeler III)s. 60. )

Halkın sırtından geçinen yağmacı, sömürücü sınıfların hazır yiyicilik halinden çıkarmak için gereğini yapmak sadece bir seçim ile olamaz. Yüzüncü yılda yapılacak seçimleri küçümsediğim sonucu çıkarılmasın. Önemli ancak her derde deva değildir.

Zaten bu dert hepimizin derdi değil. Tuzu kuruların hiç değil. Türkü, Lazı, Çerkezi ve Kürdüyle bu dert işçi ve emekçi halklarındır. Yüz yıllık cumhuriyet hala demokratikleşememiş ise, hala sömürücüleri başından atamamış ise bu cumhuriyetin suçu değil bunu gerçek halk demokrasisi ile taçlandırmak varken, "Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer/ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak/kabahat senin" yani bizim, yani Topal Osman çeteleri tarafından katledilen 15’lerin, komünist Kürt Süleyman’ın, Geyveli komünist Tahsin’in, Rizeli Osman Kaptan'ın, Ardeşenli komünist Laz Abdullah’ın, İstanbullu komünist Tornacı Şaban’ın, Affan Hikmet’in, Bolşevik Baba Mehmet’in soyundan gelenlerin payı da az değildir. Bu soy emekçi soydur, ders çıkarmasını bilir, birleşerek kazanacak. Birleştiğinde halk kazanacak. Cumhuriyet kazanacak…

Cumhuriyeti reklam arası olarak görenler için 2023 geldi çattı. İkinci asrın başlangıcı şaşaalı gösterilerle bir 5 yıl daha istemek için önemli muhteremler için, artı beş yıl yani 20 artı 5 yıl. Sonrası 2053 daha sonrası 2071. Demokratik Cumhuriyet bunun neresinde? Her biri birer balon olan müjdelerle açıklanan “Türkiye Yüzyılı” vizyonu sizin olsun…Biz Demokratik Halk Cumhuriyeti isteriz. Biz başka alem isteriz…