Bir-iki hafta öncesindeyim. Gecenin bir saatinde Rumeli Han’daki Haymatlos’ta bir konsere gidiyorum. Galata Tünel arasındaki o uzun kilometreli yolu yürüyorum. Az önce Galata’da Reyhan ablanın küçük otopark bahçesindeydim.

Biramızı yudumlarken bir yandan da müşteri olarak değil dost olarak etraf taraftaki esnafın sessiz feryatlarını duyuyorum. Başbakan’ın Taksim’e gelip sokaktaki masaları ve masalarda içenleri görünce sinirlenip Beyoğlu Belediyesi Zabıtası’na verdiği bir emirle nasıl Galata esnafının ekmeğine darı ektiğini dinliyorum.

Başbakan bu masaların kaldırılmasını buyurur birkaç hafta önce. Zabıta da “vur”u öldür bilir ve masalardaki turistlere “kalk” buyurur. Oysa turist bu ne bilsin “kalk”ın “kalk”la sonuçlanacağını.

Neyse apar topar Galata meydanındaki masalar kaldırıldı birkaç hafta önce. İnsanlara pek de hoş davranılmadı. Aynı gece Zabıta İstiklal’e de daldı. Ne masa kaldı sokaklarda ne sandalye. Ve ben Tünel’den Haymatlosa o uzun bilmem kaç kilometrelik yolu yürürken koca koca kamyonlarda sandalye ve masalar gördüm.

1955 6-7 Eylül’ünün benim göremediğim ama fotoğraflarının kafama kazındığı olayları hatırlatıyordu.

Galata’daki esnafın kapı önlerine masa attıktan sonra fiyatları yükseltip de biz semt sakinlerini arka sokaklara kaçırdıktan sonra aslında bir yandan da “aç gözlülüğün sonu budur” diyesim geliyor ama n’aparsın vicdan dayanamıyor.

Beyoğlu Belediyesi son yerel seçimlerde AKP’nin zor zar kazandığı bir yer. Misbah Demircan yıllardır burada belediye başkanlığı yapıyor. Semt konakları restore ediliyor. Kadın erkek bir arada girmesi yasak olan ilçe havuzları açılıyor. Vs. vs…

Anlayacağınız bir usta yamak ilişkisi mevcut.

Ustalık döneminde İstanbul’un eğlence merkezi Beyoğlu’nda böyle bir olayın yaşanması gelecekle ilgili mesajlar veriyor aslında bize.

Oysa ki bir yandan bunu yapan belediye Kasımpaşa Bedrettin Mahallesi’nde kaldırım çalışmaları sırasında ortaya çıkan Ermenice yazılı mezar taşını korumaya harcasa enerjisini ne kadar güzel olur. Ya da yıllardır restore edilemeyen Galata’daki yanık kapıya.

Kızı Galata kulesine çıkacak diye meydanı kapatan başbakanın Taksim ve Beyoğlu üzerindeki yaptırımları bitmeyecektir. Başbakan’a arada bir Beyoğlu’nun üstünü değil de altını da anlatmak lazım.

Galata’nın altındaki tünelleri. Gezi Parkı’nda kurtarılmayı bekleyen tarihi Ermeni mezar taşlarını. Kasımpaşa ve Tarlabaşı’ndaki tarihi kiliseleri ve binaları…

Üstüne değil altına bakmak lazım bu yolların…

Kaldırımları değiştirmek değil de tarihi yeniden günışığına çıkarmayı istemek gerek…