Uludere’de 34 kişinin hayatını kaybetmesinin üzerinden aylar geçti.

Artık günler ya da haftalarla saymıyoruz bu süreci, sayamıyoruz.

Anlaşılan o ki yakında Hrant Dink suikasti gibi yıllarla da ifade etmeye başlayacağız.

En acı olansa bunun gündeme gelme nedeninin ne bir yüzleşme süreci, ne de Pazar günü Taksim’de yapılan protesto olması.

Türkiye’nin 34 vatandaşının ölümünü – daha doğru tabirle katledilişlerini – hatırlaması için Wall Street Journal gazetesinin haberi gerekiyordu.

 

Haber malum, tekrarlamanın anlamı yok.

Kısaca ilk görüntünün Amerikan predatörü tarafından verildiği iddia ediliyordu.

Yayınlandığı zaman dikkat çekiciydi. Zira Genelkurmay Başkanı’nın ABD ziyaretinde silah alımı üzerine konuşuluyordu.

 

İlk olarak temkinli yaklaştı medya bu habere. Uludere’de de olduğu gibi. Öyle ya ne de olsa devletin çıkarları çok daha önemliydi, kamuoyunun bilgilenmesinden. Ama bir noktadan sonra iddianın görülmeden, konuşulmadan geçilemeyecek kadar büyük olduğunun farkına varıldı.

 

İlk yalanlama Genelkurmay Başkanlığı’ndan geldi. Yapılan “hatayı” üstlenmekte bu kadar atik davranmayan TSK nedense haberi yalanlamakta hızlı hareket etti. Ve açıklamasında ilk görüntü tespitinin Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait “İnsansız Hava Aracı” tarafından yapıldığını kaydetti.

 

Bir başka açıklama ise ithamın odağındaki Pentagon’dan geldi. Ancak bu bir yalanlama değildi. Pentagon sözcüsü “İstihbarat konusunda yorum yapmayacağım. Sızdırmalar olur mu? Ne yazık ki olur.” diyordu. Amerikan istihbaratı nedeniyle 34 Türkiye vatandaşının vurulmuş olabileceğini yalanlanmıyordu. Yani TSK’nın açıkça yalanladığı iddia, Pentagon tarafından ucu açık bırakılıyordu.

 

Sonra ne mi oldu?

Hiçbir şey.

Hükümet yetkilileri birer birer çıktılar kameralar karşısına ve “zamanlama”ya vurgu yaptılar. Hepsi bu.

Hiç kimse de onlara sormadı, “TSK bugüne kadar hiç yalan / yanlış açıklama yapmadı mı?” diye. Daha doğrusu soramadı…

 

Bundan sonra ne mi olacak derseniz?

Tabi ki hiçbir şey.

Başbakan Erdoğan bugüne kadar çıkıp da “Savaş uçaklarımızın Uludereli köylüleri vuruşunu izlerken nevrim döndü” demedi ki zaten.

Ne de olsa Türkiye’de daha önemli sorunlar var.

Kadınların tribünlerde küfür etmemesi…

Açık alanda alkol tüketilmemesi…

Devlet tiyatrolarının kapatılması…

 

Henüz basılmamış kitaplar…

Henüz söylenmemiş sözler…

Henüz kurulmamış örgütler…

Henüz kurgulanmamış planlar…

Başkasına ne gerek?

 

Hala birileri Uludere mi diyor? Galiba geçen hafta bir avuç kişi Taksim’de onları anıyordu merkez medyanın kadrajının dışında kalarak… Ama olsun, unutulur gider zaten…