Başbakan Kars’a her gittiğinde bir kıyamet kopuyor. Kars’ın tarihi yapısından ve kentin acılarla dolu geçmişinden kurtulamayıp halen sokakları çamur, binaları yıkık durumundan kurtulaMAmasından mıdır bilinmez.

Kars’ta bir anlatıdır: Naif Alibeyoğlu’nun belediye başkanlığı zamanında, Başbakan Kars’a gittiğinde kent merkezindeki yarı çıplak su fıskiyesini eleştirmiş. Caminin hemen karşısında böyle bir heykelin ne aradığını sormuş. Hemen kaldırmışlar, şimdi kent müzesinde. Bir sonraki dönemde de Naif Alibeyoğlu “indirilmiş” başkanlıktan zaten. Tabi ki sebebi sadece bu değildir ama Aibeyoğlu’nun bugüne kadar yaptığı her işin bu denli sorunlu olmasından olabilir.

Alibeyoğlu, kendi başkanlık döneminde başladı bu heykeli yaptırmaya. Daha ortada Türkiye Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi diye bir tabir yoktu. Sık sık Ermenistanla bağ kurdu. Şehrini geliştirmeye çalıştı. Ama başaramadı.

Geçen hafta da bu kez Mehmet Aksoy’un insanlık heykeli başbakanın eleştirilerinin odağıydı. Başbakan’ın “ucube” olarak nitelediği, bütçe kesintisi ve belediye başkanının değişmesi sebebiyle yarım kalan “insanlık heykeli”; her ne kadar kültür bakanı Ertuğrul Günay’ın “başbakan onu kast etmedi” dese de artık bir “ucube”.

Kars, Iğdır ve Ağrı’nın bulunduğu bölgede dikkatli bakılırsa insanlık dışı o kadar anıt var ki, “insanlık anıtı”nın onların yanında daha fazla sanatsal değer taşıdığı düşünülebilir. Aslına bu açıdan bakarsanız bu bölge tam bir “ucube”ler bölgesi. Ermenistan’dan bile gözüktüğü söylenen Iğdır’daki soykırım anıtı uzun ince bir dikme. Bölgeden çıkıp Türkiye’ye de baktığınızda farklı bir tablo ile karşılaşmayacaksınız. Her yerimiz beton askerler ve liderlerle dolu.

İlk röprotajlarında heykelin sınır kenti Kars’ta yapılmasından dolayı Ermenistan’a uzanan bir el olduğunu söylüyordu Mehmet Aksoy. Türkiye’de heykelciliğin olmadığını da. Samimiyetinin ne kadar içten olduğunu tahmin etmemiz zordu, ancak Başbakan’ın Türkiye Ermenistan normalleşme sürecinde gösterdiği samimiyetten çok daha iyi niyetli olduğuna kanaat getirmek mümkün artık.

Bu heykel yapımına başladığı andan itibaren bir sorun oldu. Belediye başkanını değiştirtti o “ucube”. O “ucube”nin altına hemen bir çay bahçesi kondurdu bölge esnafı. Anıtlar kurulu araya girdi çay bahçesi yıkıldı. Yıkıldı yıkılmasına da demirleri, altyapısı, daha önce yarım kalan heykelin melzemeleriyle birlikte orada kaldı. E oldu sana yarım kalan bir “ucube”. Anadolu’nun bir geleneği bu herhalde. Harabeleri harabe olarak bırakıp üzerlerine çay bahçesi yapmak bir gelenek oldu Anadolu’da. Ani kentindeki restorasyon çalışmaları gibi.

Yarım kalan hayatların üzerine binalar dikildi Kars’ta 1915 sonrasında.

O binalar da yarım kaldı.

Sonra “ucube” heykeller dikildi o yarım kalan binaların aralarına.

Ama hep yarım kaldı.

Yarım kaldıkça da “ucube” oldular. Hayatlar, binalar, yollar, heykeller, insanlar...

“Ucube”lerden bahsederken Başbakan, en azından dönüp de noktası düşürülmüş Ani kentine bir bakaydı keşke. Artık sadece demir yapılarla ayakta durabilen Ani kentinin kiliseleri ve orada yapılan restorasyon çalışmaları sonrasında bazıları “ucube”ye dönen yapılara. Onca “ucube” varken etrafta Başbakan’ın yine Kars’ta bir “ucube” bulması da anlamlı.

Resmi gazetenin 16 Mayıs 2009 sayısında yayınlanan bir yönetmelikte tüm sınır illerinin isimleri zikredilirken Kars’ın “K”si bile yok.

Sınır ticareti ile ilgili çıkarılan yönetmelik tam da Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesi yönünde hükümetlerin adım attığı sırada yayınlandı. E bu noktada Kars’ın adının sınır ticareti yapılan şehirler düzenlemesinde olmaması işte size bahsettiğim samimiyetin ne kadar samimiyetSİZ olduğunu göstermiyor mu?

O kadar görmezden gelinen bu kente gidip de sadece ucubelerden bahsetmekle zaman geçiren Başbakanımız keşke Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırın en önemli kenti Kars’a daha samimi davranabilseydi.  

- - - -