Tam dörtartıdörtartıdört ile eğitimde 28 Şubat’ın izleri silinmişti ki…

Ataması yapılmayan öğretmenlerden Hilal Uzunkaya Trabzon’da, Mustafa Kaya Diyarbakır’da intihar ettiler…

2007’de başlayan “atanamama intiharları”nda sayı 30’a yaklaştı.

Daha önce intihar edenlerden öğretmen Fikret Ercan’ın “son dilekçesi” şöyleydi:

Artık yoruldum, Çalışıyorum ama olmuyor. Yaşasam bile KPSS’de yine başarılı olamayacaktım. Sizleri sıkıntıya sokacak, onurunuzu zedeleyecek bir şey yapmadım.

 

***

 

Tam Başbakan, Genelkurmay karargâhındaki subayların hazırladığı “subaylara özel maaş zammı teklifi”ne sıcak bakmıştı ki…

Aşağılanan bir astsubay daha; Kazancılı Abdullah Akça İstanbul’da görevliyken intihar etti.

 

***

 

Tam “kazayla öldürüldüğü” açıklanmış er Sevag Balıkçı’nın “cinayet davası” görülüyordu ki…

Tunceli’de er Erdem Başoğlu’nun da “kaza kurşunuyla öldüğü” açıklandı.

Zaten bir hafta önce de İzmir’de tam teçhizatlı koşuda er İsa Yavuz’un kalpten öldüğü…

Üç gün önce de Bursa’da er Beşir Cüneyt Yıldız’ın “kaza kurşunuyla vurulduğu” ilan edilmişti.

 

***

 

Tam 12 Eylül’den hesap soruluyordu ki…

Paşaların tutuksuz yargılanması karara bağlanırken…

12 Mart, 12 Eylül, velhasıl tüm 12’den vuranların “içeri alıp hesap sorduğu” Prof. Büşra Ersanlı’nın da 30 yıl hapsi isteniyordu.

Grup Yorum bileti satan çocuklar ise, Grup Yorum üyesi ve onca genç gibi, aylardır tutuklu oldukları cezaevlerinde; hem 28 Şubat’tan hem 12 Eylül’den hesap sorulduğuna tanık olmuşlar, 27 Nisan’ın yıldönümünü bekliyorlardı.

 

***

 

Tam 95 yaşındaki sanık Evren’in getirilmediği duruşmada tam 104 yaşındaki Berfo Ana “Bene dedin ki, senin çocuğunu getiririm, çocuğunu bulurum. Hani nerededir?” demişti ki…

Bütün medya bunu sadece “Evren’e hesap sordu” diye sunup o sözü verenin (5 Şubat 2011’deki “Dolmabahçe Görüşmesi”nde) Başbakan olduğunu unutuverdi!

 

***

 

Tam hükümet işadamlarına büyük teşvik paketi açıklamıştı ki…

Çok teşvik edilmiş tersanelerde iki işçi daha öldü; Tuzla kurbanlarının sayısı yüzü çoktan aştı; yüzsüzlüğü aşamadı!

 

***

 

Tam elektriğe “bu büyümede mecburen” diye gaz yapılmıştı ki…

Erzurum’da baraj göletinde elektrik direği tamiri için deniz bisikletiyle yollanan beş işçi, “pedallı cinayet mahalli Titanik” buza çarpınca suya döküldüler; buzlara tutunarak can çekişip dondular, boğuldular.

 

***

 

Tam doğalgaza “bu büyümede mecburen” diye büyük zam yapılmıştı ki…

Ankara’da, ikisi minik çocuk, beş kişilik aile, doğalgazlı apartmanda doğalgaz bağlatamadıkları dairede sobadan sızan gazdan öldüler.

 

***

 

Tam Başbakan ilk yerli elektrikli otomobile binmiş ve “çok büyük katkısı olacak” demişti ki…

Ve tam gençler, köylüler HES protestolarından tutuklu iken ve tam Trabzonspor bile HES kurmak üzereydi ki…

Çaycuma’da Filyos çayı üzerinde köprü çöktü, bir otomobil, bir minibüs, yayalar suya gömüldü, 15 kişi çayda kayıplara karıştı.

 

***

 

Çaycuma’da çaya babası ve yeğenini de veren Çaycuma Belediye Başkanı Mithat Gülşen dedi ki:

Çökeceği aklıma gelmişti!

Köprüyü boyayalım demiştim; ama her an, her dakika burası göçebilir diye aklıma da geldi!

Yoksa…

Bu kadar büyüme, bu kadar adalet, bu kadar hakkaniyet, insan hayatına bu kadar değer mevcutken…

Kimin aklına gelirdi…

Onca öğretmenin intihar edeceği…

Onca erin “kazayla” öldürüleceği…

Onca alttaki profesyonel askerin bunalıp canına kıyacağı…

Onca işçinin şantiyede, tersanede, madende, gölette can vereceği…

Onca insanın yoksulluğunda boğulacağı…

Onca çocuğun yoksunluk girdaplarında yok olacağı…

Onca gence kıyan darbelerden hesap sorma mevsiminde, yine onca gencin aylarca tutukluluklara mahkûm edileceği!

 

***

 

Kimin aklına gelmezdi ki…

Bu köprünün bir gün çökeceği!

 

***

 

Köprünün çökeceği aklına gelen, ama tedbir aklına gelmeyen Başkan; daha bir ay önce mahkûm olmuştu.

Belki adına okul yapsın diye ama, bir işadamına tahsis ettiği, ilçenin nefesi olan koskoca yeşil alan yüzünden protesto edilmiş…

Başkan da protestoculara hakaret etmişti.

Bir ay önce, hakaret davası bitti; Başkan tecilli hapse mahkûm oldu.

Köprünün çökeceğinin geldiği aklı ise serbest kaldı!

O köprüye babasını bile kurban verdi.