Hayatta en zor şey belki azınlığın da azınlığı olarak yaşamaya çalışmak.

Hayata tutunmak.

Kendine ait olanları savunmak.

En azından savunmaya çalışmak.

 

Bu süreçte ilk olarak içinde bir yerlerde yüzlerce yıl önce kapılarına dayanan ordulara dayanamamanın ezikliği oluşur. Öyle ya bir kere zorla açıldı mı kapılar, peş peşe gelmiştir işgalciler…

Soykırımlar…

Yağmalar…

Tehcirler…

 

Ardındansa bugün hala dimdik ayakta olmanın gururu doldurur ciğerlerini. Her şeye direnip çok şey vardır dünden bugüne getirdiğin.

İnancın…

Kültürün…

Hayatın…

 

Kendi evinde “misafir” gibi hissettirilsen de, içten içe bilirsin üzerindeki topraktır vatanın.

Hakkını hukukunu koruyan olmasa da.

Direnişe tek başına yeterlidir varlığın…

 

Devlet sözde laikken görmez inancını “çoğunluk”tan değilsin diye.

Gayrimüslim olarak “azınlık” da olsan Lozan’a göre, yeterince “gayri” değilsindir yönetenin gözünde.

Ne de olsa dindaş/ soydaşlarının ülkesi de yoktur yeryüzünde, sesini duyuracak güçlü bir nüfusun, diasporan da.

Yani en kolay lokmasındır ezene göre…

 

Üstelik sadece en büyük çoğunluk da ezmeye çalışmaz.

Yan yana durduğuna inandığın başka azınlıklardan da hevesliler çıkar elbet.

Onlar da iyi bildikleri için ezmeyi - ezilmeyi, hazırlıklıdırlar derslerine.

 

Farklı topraklarda azınlık olanlar sıra kendi komşularına gelince nüfuslarını görece fazla bulunca hemen “–istan” ekleyiverirler etnik kökenlerinin sonuna.

Ardındansa kendileri ile birlikte hareket edebilecek temsilciler çıkartıverirler içinden.

Son olarak başlarlar süre tanımaz bir baskı kurmaya üzerinde.

O topraklardan çek git bir daha geri gelme diye.

Bilmez ki en büyük çoğunluğa bile boyun eğmeyenler onlara karşı da aynı direnci gösterecektir.

 

Evet Süryanilerin durumu bu yazdıklarım.

Yahudiler, Ermeniler, Rumlar bu topraklarda okullarını uluslararası anlaşmalara göre açarken izin verilmeyen…

Kürtlerin de Arapların da bölgedeki baskısıyla gittikçe küçülen…

Son olarak yüzlerce yıllık mabedleri, Mor Gabriel Manastırı işgalci gösterilen…

 

Süryaniler elbet kaybolmayacaklar topraklarında, yüzlerce yıldır olduğu gibi.

Belki bu mücadelede bazısı göçüp gitmek zorunda kalacak topraklarının üstünden…

Bazısı o toprağın altına, bazısı başka toprakların üstüne…

Ama asıl sınav bizim, yani çoğunluğun…

Biz bunun hesabını nasıl vereceğiz?

Bu süreçte ve sonunda nasıl bakacağız onların yüzüne?

Ya da öncelikle kendi yüzümüze?