Uzun zamandır konuşuyorduk arkadaşımla: Başbakan Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan, geleceğin başbakanı olarak mı hazırlanıyor diye?

Zira yurt dışında eğitim almış olan Sümeyye Erdoğan, epeyi zamandır Başbakan’ın dış politika danışmanı. Başbakan gittiği her yere kızını da götürüyor, Obama başta olmak üzere görüştüğü devlet başkanlarına Sümeyye’yi tanıştırıyor.

Tam YGS birincisi de başı örtülü bir “Sümeyye” olunca bunu birleştirip topaçlamak gerek derken, refleksi hızlı Cüneyt Özdemir, Radikal’deki köşesinde patlattı:

“Türkiye’nin başbakanı başörtülü olabilir mi?”

Ve tam da benim yazmayı planladıklarımı yazdı.

Cüneyt Özdemir şöyle özetlemiş: “Sümeyye Erdoğan, Başbakan’ın dış politika danışmanı olarak aslında Türk elitlerinin kafasındaki yerleşik ezberi kırıyor. Aktif siyasetin tam ortasında başörtüsü ile ilgili tüm önyargıları paramparça ediyor. Bugüne kadar erkek politikacıların eşlerine bile tahammül edemeyen ‘kamusal alan’ bekçilerine, bu ülkenin başörtülü insanlarına ülkeyi dar eden anlayışa da bu çabasıyla cevap veriyor.”

***


Veriyor demek için erken.

Sümeyye Erdoğan, danışmanlık işini ne kadar başarıyla yapıyor bilmiyoruz. Ondan tam olarak istenen nedir onu da bilmiyoruz. Raporları ne üzerinedir, ne kadar derinlikli ve kapsamlıdır bilmiyoruz zira henüz kamuyla paylaşılmadı bildiğim kadarıyla.

Dahası, Ankara Devlet Tiyatrosu’nda bir oyun izlerken oyuncunun tuhaf “interakşınına” maruz kaldığında, facebook sayfasına yazdığı cüretkâr kırılgan yazı dışında Sümeyye Erdoğan’ın fikriyatını da bilmiyoruz. İşbu makaleyi yazarken yeniden facebook sayfasına baktım, bol fotoğraf dışında yeni ve enteresan bir şey yakalayamadım. (Bu benim facebook’un değişen tasarımına adapte olamamamdan da kaynaklanıyor olabilir.)

Ancak Başbakan’ın, oğlunu değil de kızını danışmanı yapıp her yere yanında götürmesini ben de her bakımdan destekliyorum. İşe yarasın yaramasın, torpilli olsun olmasın Sümeyye Erdoğan’ın bu pozisyondaki varlığı önemliden öte hayatidir!

Fakat ben Cüneyt Özdemir’den farklı olarak bunu ben laik kesime değil de esas muhafazakâr kesime karşı bir manifesto olarak görüyorum.

Zira elitçi laik kesim istediği kadar mızmızlansın, istediği kadar “ama.. ama..” desin, başörtülü kadınların önlerindeki aşılmaz engel, içlerinde oldukları çevredir.

Daha önce de yazdım. Başörtülü kızlara layık görülen pozisyonlar, haklarının kısıtlanması, hor görülmeleri, küçümsenmeleri insanlık ayıbıdır. Bildiğin buz gibi faşizmdir. Başından beri şiddetle karşı çıktığım bir durumdur. (Beşer şaşar arşiv şaşmaz)

Ancak tekrarlıyorum laikçi elitçi “karşı” tarafın gülünç homurdanmaları, vız gelir tırıs gider. Onları olsa olsa biler, daha çok motive eder.

Esas kırıcı olan, muhafazakârın muhafazakâra ettiğidir. Bu kızların, bu kadınların esas kurdu, kapanı, prangası “dost” bildikleridir.

İşte tam da bu nedenle, taparcasına hayranı oldukları bir liderin, kızını resmi veya gayri resmi dış politika danışmanı yapıyor olmasının bambaşka bir manası vardır.

Sen ben hiçbir zaman başörtülü bir kıza emsal teşkil edemeyiz. Kıza teşkil etsek anasına babasına edemeyiz. Anasına babasına etsek, mahallesine edemeyiz. Ama Sümeyye edebilir, edecektir ve hatta hâlihazırda eminim ediyordur.

***


Bu nedenle, Sümeyye Erdoğan’ın evlenip, çoluğa çocuğa karışıp evine çekilmesi birçok yönden üzücü olur. Vekillik, bakanlık, başbakanlık gibi hayalleri var mı bilmiyorum ama orada kalması, hatta daha da aktif olması gerekiyor. “Agresif başörtüsü savaşçısından” veya “oy isteyen yumuşak, cana yakın AKP bacısından” öte bir söylem, duruş ve icraat bekliyor Türkiye ondan.

Cüneyt Özdemir’in dediği “bu ülkenin başörtülü insanlarına ülkeyi dar eden anlayışa” işte ancak o zaman cevap verecektir.