“Samatya'da yaşlı Ermeni kadınları gasp eden, yaralayan, öldüren zanlının yıllardır iş bulamayan, bir Ermeni olduğu ortaya çıktı!”
Samatya'daki gasp ve cinayetlere dair yürütülen soruşturmaya dair en son haberler bu şekilde verildi. Haliyle bu gelişmeye göre zanlının yakalanması oldukça iyi bir gelişme. Fakat bir tek zanlının yakalanması üstelik de bu zanlının Ermeni çıkmış olması tüm bu soruşturmayı nihayetlendirmiş mi oldu?
Ya da soruyu şu şekilde sorarsak; zanlının Ermeni olması onun herhangi bir organize yapının bir parçası olmadığını da mı ispatlamış oluyor ya da bu yöndeki tüm şüpheleri gideriyor mu?
Eğer bu sorulara cevabımız hayır ise haberlerin bu şekilde veriliş tarzı başlı başına bir sorun teşkil etmiyor mu?
Kamuoyunun son aylardaki yoğun çaba ve adalet beklentisi olmasaydı belki bu Samatya zanlısı da yakalanmayacaktı. Umut verici güzel bir aşama. Bundan sonrasında da soruşturma etkin biçimde tamamlanıp da zanlının hiçbir organize yapı ile ilişkisi ortaya çıkmaması halinde ise sonuç güzelden öte sevindirici olacaktır.
Neden? Çünkü hem Ermeniler hem de Ermeni olmayan tüm halk kesimlerinin konuya duydukları hassasiyet ve umdukları o korkunç şüphe gerçekleşmemiş olacaktır da ondan.
Fakat hemen sevinmek için elimizde o kadar somut ve etkin biçimde yürütülmüş ve sonuçlandırılmış ve tüm şüpheleri gidermiş dört başı mamur bir soruşturma ne yazık ki henüz yok.
O zaman bu ilk süreçte zanlının yakalanmasının kimliği ile birlikte üstüne basa basa faş edilmesi soruşturmadan amaçlananın aksine neredeyse zanlı kadar zarar gören kesimlere de zarar verecektir.
Ve bu zarar yalnız şiddetin doğrudan mağduru olan halk kesimine yönelmekle de yetinmiyor. Konuya haklı biçimde birer insanlık suçu olarak yaklaşan, duyarlı tüm kesimlerin çabalarına karşı da veriliyor.
Peki kardeşim bu kesimler niye bu kadar hassasiyet ve çaba gösteriyorlar diye halen soranlar da çıkabilir. Çıkar da. Hatta uzun zamanda çıkacağı için ve o nedenle tekrar tekrar açıklama gereği duyulacağı için şimdilik kısaca cevaplandırmakla yetinirsek;
Nüfusu 100 yıl önce milyonlarla ifade edilen, daha sonra soykırım ve süregiden politikalarla bugün 40-50.000 kişiye düşürülmüş yaklaşık 4000 yıllık kadim bir halka yönelik sürdürülen fiziki, kültürel, ekonomik, sosyal yok edişlerin artık son bulmasını isteyen bir hassasiyet ve çabadan bahsediyoruz.
Soykırımdan canını kurtarabilmiş ve bugün azınlık haline düşürülmüş geriye kalan o bir avuç halk bugüne onlarca yıldır kendilerine uygulanan yasal ve fiili engellerle, devlet bürokrasisinde iş bulamadıkları gibi aynı ayrımcılıklarla özel sektörden de dışlana gelerek varlıklarını sürdürüyorlar. Düşünün ki yıl 2013 ve halen önemli bir Ermeni kesimi Ermeni isimleri ile değil de takma Türk adları ile toplum içinde yaşam sürdürüyor!
Kabaca hal böyle iken Ermenilere kalan nesilden nesile aktarılan o küçük aile atölyelerinde belli başlı iş alanlarına sıkışıp kalarak yaşam mücadelesi vermek. Neden ki diye yine sorulabilir. Çünkü; hem o dar alana sıkışma hem de el işine bağlı yürütülen bu zanaat atölyelerinin son 20 yılda dünyadaki esen liberal tekelleşme politikaları ile birer birer yok olmaya gitmekteler.
Tabii ki tüm bu yapıp etmelerin çok bilinçli yürütülen bir milli siyaset politikası olduğu zaten bugün herkesin malumdur. Yani kısacası bir devlet Milli Kimliği’ni bir halkın fiziki, ekonomik, siyasal, inançsal ve sosyal alanlardan tümüyle yok edilmesi üzerine bina ederken haliyle o halkın payına düşen ise sürekli bir kimliksizleştirilme sürecinin kurbanı olmak. Her yönden giderek daha fazla fakirleşme.
Belki bilinen bu tabloyu neden tekrar verdiğim konusuna gelecek olursak, haberde belirtildiği gibi zanlının böyle bir toplumdan çıktığını unutmamak gerek. Unutmamak gerek de yine de tüm bunlar kişilerin suç işlemesi için elbette gerekçe olamaz, olmaz da. Fakat buradaki asıl önemli ve kör gözüme parmak misali ayrıntı; bu ekonomik, sosyal ve siyasal kimliksizleştirme girdabına sokulan bir toplumun bazı üyelerinden organize vahşet zincirine birer tetikçi devşirilmesi hiç de zor değil.
Yani zanlının Ermeni olmasında şaşırtıcı hiçbir yan yok.
Şüphe ile bakmamızı sağlayacak asıl soru:
“Ya zanlı yalnızca kullanılan bir tetikçi ise ve Ermeni ve işsiz kimliği tüm yapıp etmelerini örten bir perdelemeyse”
Bu durumdan yararlanmak isteyen organize güçler pekala böyle bir zanlı profilini çok severler. Çünkü halk bu tür manipülelere medya aracılığıyla hep yatkın olagelmiştir de ondan.
Çok eskilerden değil, bu fotoğrafa halen kovuşturma ve soruşturması süren Malatya Zirve Yayınevi katliamı davasından size örnek vermek pek ala mümkündür.
Zirve davasının sanıklarından iki tanesi yıllarca maktullerle birlikte yaşayan, çalışan ve halen kendilerini Hristiyan olarak tanımlayan kişilerdir.
Ermeni halkın içinden de hiçbir ayrım gözetmeden gözü dönmüş böyle zanlılar çıkabilir.
Keza çıkmıştır da. Alenice Ermeni düşmanlığı yapan, Ermeniler için her türlü korkutma, katletme planları yapan bir yapılanmaya (Ergenekon'a) devletin çeşitli resmi görevlileri aracılığıyla halkının akşam ne yediğinden tutun da çocuklarının hangi tv programlarını izlediğine, hangi çikolataları sevdiğine kadar raporlayan Ermenileri Kafes ve Poyrazköy davası iddianame eklerinde rahatlıkla görmeniz mümkündür. Bazılarının bununla yetinmeyip kendi evlerinde tutuklu Ergenekon sanıklarını dahi saklamışlıkları var. Daha da öte Ermeni kimlikleri ile MHP’den aday olacak kadar devşirilenler bile var. Tüm bunlara şaşırılmayacak da bu son olayda Ermeni kadınlara yönelik seri birçok olayın zanlısının Ermeni çıkmasına mı şaşıracağız?
Böyle şaşırınca da insan yine soramadan edemiyor.
Onlarca yıldır potansiyel ırkçı ortamdan hiçbir sorun yaşamadan eleman devşiren o derin organize işleri nasıl hemen unutabiliyoruz ki?
Kendi halkına yabancılaştırılmış o kadar çok Alevi, Kürt, Süryani, Rum katil insan var ki.
Tüm bunlar onların arkasındaki gücü görmemize engel değilse, gaspçı katil zanlı yakalandı, hem de Ermeni çıktı diye soruşturmayı bitirmek mi gerekiyor ?
Unutmayalım ki zanlının basına yansıyan eylemlerinde girdiği evlerde öyle yoğun bir hırsızlık faaliyetine girişmediği de hep not edildi.
Sonuç olarak;
Belli periyotlarla, belirlenmiş etnik kimlik, cins ve yaştakilere yönelik gerçekleştirilmiş bu sistematik eylemlerin öyle tek bir zanlının yakalanmış olması ve hele o zanlının Ermeni çıkması ile tüm bu olup bitenin nihayetlendirildiğini düşünmemiz için tüm şüphelerin giderilmiş olması şart.
Bu şartın sonucu ancak etkin ve derin bir soruşturma ile mümkündür.