Daha önce milletçe ve memleketçe bir türlü gerçekçi olamadığımızdan bahsettim. ABD’de işsiz sayısının 30 milyonu aşacağı tahminleri açık yüreklilikle yapılırken, bizdeki işsiz sayısının azaldığı ifade edildi devletimizin güvenmemiz gereken ilgili ve yetkili kurumları tarafından. Fakat IMF yine rahat durmadı, Uluslararası Para Fonu, Türkiye'nin %3 olan büyüme beklentisini %5 daralma olarak revize etti. IMF, koronavirüs salgınının olumsuz etkileri nedeniyle Ocak ayında %3,3 olarak öngördüğü küresel büyüme tahminini de %3 daralma olarak değiştirdi. TEPAV ise “Koronavirüs salgını 1 yıl sürerse Türkiye ekonomisi %38 küçülecek” açıklamasında bulundu. Corona salgınının son günlerde hızlı bir tırmanışa geçtiği Rusya da kendini bilen, tanıyan ve kabullenen ülkelerden biri. Rusya Sayıştay Başkanı Kudrin, %5 küçülebileceklerini, işsizliğin 3 katına çıkabileceğini televizyon ekranlarında anlattı. Norveç ise işsizlik oranı bir anda %2'den %10'a yükseliyor. Diğer yandan, Norveç’te 800 olan ventilatör cihazı adedi bizde 17.000. Bu bakımdan oldukça avantajlı sayılırız.

STK’lar ve bilim insanları da virüs salgınına dair uyarılarını sürdürüyorlar. TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski “Önceki yıl yaşadığımız kriz sonrası tam acaba bahar mı geliyor derken doluya tutulduk diyebiliriz. Şimdi adeta bir süre kış uykusuna giriyoruz” dedi. Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi ve İktisat Tarihi Profesörü Şevket Pamuk ise, “dünyanın Covid-19 salgınına hazırlıksız yakalandığını, ilk haftalardan itibaren gerekli tedbirlerin alınmaması nedeniyle salgının uzun vadeli etkisinin daha büyük olacağını” ifade etti. “Önümüzdeki dönemde üretim, gelirler ve istihdam düşecek, işsizlik artacak. Daha uzun vadede ne olacağını söylemek için henüz erken ama bazı ipuçları var” diyen Pamuk, “salgını yenebilmek ve iktisadi etkilerini azaltabilmek için ülkelerin çok büyük kaynaklar seferber etmesi gerektiğini” söyledi. Salgının Türkiye’deki etkilerini değerlendiren Pamuk şunları ekledi: “Biz bu salgına zor bir dönemde ve hazırlıksız yakalandık. Devletin maliyesi son yıllarda zayıfladı. Ekonomi de bir krizden çıkmaya çalışıyordu. İşsizlik zaten yüksekti, net döviz rezervleri ise sıfıra yakın. Önümüzdeki dönemde korkarım yükler daha da artacak, borçlar ve işsizlik yükselecek. Salgının olumsuz etkilerini azaltabilmek için daha kapsamlı politikalara ihtiyacımız var...” Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Güler de, Bakan Koca’nın ‘vaka artış hızı düşüşe geçti’ açıklaması için uyardı: ‘Yalancı güven’ yaratmayın...

Göttingen Üniversitesi Kalkınma Ekonomisi Profesörü Sebastian Vollmer ve Dr. Christian Bommer ise bambaşka bir çalışmayı kamuoyuna sunuyorlar. Buna göre, dünya genelindeki test edilen koronavirüs vakalarındaki incelemelerine göre resmi veriler, toplam vakaların yalnızca %6’sını yansıtıyor. Rapora göre, 31 Mart 2020’de Almanya’da 460 bin enfeksiyon olduğunu tahmin ediliyor. Buradaki düşük oranın nedeni ise test sayısının çokluğu. Amerika Birleşik Devletleri’nin 11 milyon civarında, İspanya 5 milyondan fazla, İtalya da 3 milyon civarında ve Birleşik Krallık’ta ise 2 milyon enfeksiyon olduğu hesaplanıyor. Prof. Sebastian Vollmer, “Bu sonuçlar hükümetlerin ve politikacıların vaka sayılarını planlama amacıyla yorumlarken çok dikkatli olmaları gerektiği anlamına geliyor. Farklı ülkelerde yapılan testlerin miktarı ve kalitesindeki bu tür aşırı farklılıklar, resmi vaka kayıtlarının büyük ölçüde bilgilendirici olmadığı ve faydalı bilgi sağlamadığı anlamına gelir” değerlendirmesini yapıyor. Dr. Christian Bommer da, “Ülkelerin yeni enfeksiyonları tespit etme ve virüsü tutma yeteneğinde büyük gelişmeler gerekiyor” uyarısını yapıyor. Bu uzmanların hesaplamalarına göre, Türkiye’de 31 Mart 2020 itibarıyla virüs bulaşmış kişi sayısı 11 milyonun üstünde. Yani, ülke nüfusunun %13’ünün çoktan enfekte olduğu tahmin ediliyor.

Corona vaka ve ölüm sayılarının azalma eğilimine girmesinden sonra bizleri bekleyen bir başka tehlike ve risk unsuru da, virüsün mutasyona uğraması ve ikinci, üçüncü dalgaların baş göstermesi. Bir de hiçbir hastalık belirtisi göstermeksizin sadece taşıyıcı olmak suretiyle, bazen vaziyetin ciddiyetini anlamadan, yeterince umursamadan ama bazen de bilmeden ve fark etmeden, bu virüsü, bu yepyeni patojeni yayan ciddi bir nüfus var. Singapur Ulusal Enfeksiyon Hastalıkları Merkezi Başkanı Profesör Leo Yee Sin, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) taşıyan asemptomatik hastaların sanılandan fazla olduğunu ve bazı araştırmalara göre bu oranın %55-70 arasında olduğunu ifade etti. Asemptomatik hasta sayısının tahminlerin üzerinde olduğunu ve ABD, Çin ve İtalya'da yapılan araştırmalara göre bu hastaların oranının %70'lere varabileceğini kaydeden Leo, bu durumun yeni tip koronavirüsle mücadeleyi zorlaştıran üç unsurdan biri olduğunun altını çizdi.

TBMM 45 günlük virüs tatiline girmeden önce infaz indirimi (kısmi af) yasası da MHP destekli Ak Parti oylarıyla geçti. 2002'de 59 bin 429 mahkûm ve tutuklu, 2003'te 64 bin 296, (…) 2010'da 121 bin civarında, 2018'de 154 bin, 2019'da 282 bin ve bugün 2020'nin ilk üç ayında 300 bin. İnanılmaz bir rakam. Türkiye, cezaevlerinde bulunan tutuklu, hükümlü sayısı bakımından Avrupa'da, 43 ülke arasında 1'inci sırada yer alıyor. Sorun ortada ancak iktidarın içeriden çıkacak ve çıkamayacak olanlar arasında kendisi için mühim birtakım kıstaslar belirlemiş olduğunu söylemeye bile gerek yok. Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu için “özel” eklenen “MİT’e karşı işlenen suçlar” istisnasının ilave edilmesi bu duruma popüler bir misal olarak gösterilebilir. Nitekim bu sabah saatlerinde Türkiye’nin suç konusundaki simge isimlerinden sayılan Alaattin Çakıcı tahliye edildi.

Dünya Sağlık Örgütünün sağlık sisteminin en iyi olduğu ülkeler olarak gösterdiği Fransa, İtalya ve ABD bu görünmeyen sinsi düşman karşısında adeta sürünüyor. İbrahim Kalın “(henüz) IMF’ye gitmeyi düşünmüyoruz” dese de, virüs sebepli krizden çıkmanın alternatif yöntemleri üzerinde elbette düşünülmeli. Vatandaştan günde birkaç defa SMS yoluyla minimum 10’ar lira yardım, destek ve hibe talep edilirken, aynı zamanda 36 ülkeye tıbbi malzeme destek ve yardımında bulunmamız halen iç siyaset ile dış siyasetin tezat içerisinde yürütülmekte olduğuna işaret ediyor. Öyle görünüyor ki bu salgın krizi neticesinde en büyük faturayı yine ve yeniden vatandaş ödeyecek.

Hayat demek ölümü beklemek demektir. Az çok hepimiz denizi, yıldızları, ağaçları, işte falanları filanları göreceğiz. Birçok şeyin tadına bakacağız sonra da ister istemez “gidiyorum, elveda” şarkısını söyleyeceğiz. Öyle ise gidenin de kalanın da gönlü hoş olsun.” (Sadri Alışık)