2021 senesini İstanbul’da 18 dereceyi bulan, iyi, yumuşak ve ısıtıcı olmayı da geçen, adeta yakıcı bir güneşli hava ile karşıladık. Eskiden olsa, şehir karlar altına olur, belki de okullar kar tatiline girmiş olurdu. Yeni yıla girerken kartopu oynar, kardan adam yapardık. Şimdiki bu tuhaf durum zaman zaman hoşumuza gitse de, bizim gibi orta yaşlardaki insanların büyük olasılıkla kendi ömürlerinde kıyameti ve dünyanın yok oluşunu görebileceğini anlamamız lazım. Antarktika'da da hava sıcaklığı ilk kez 20 derecenin üstüne çıktı... Bu 3 – 4 günlük yasaklı tatil günlerinde belirmeye yüz tutan az buz neşenin yerini endişe aldı. İçişleri Bakanlığının açıklamasıyla 200 binin üzerinde personel görev yapmasına rağmen, 10:00 – 17:00 saatleri arasında ellerinde göstermelik market poşetleri olan insanlar parkları, sokak ve caddeleri doldurdu. İstifade, suiistimale dönüştü. Tolstoy’un dediği gibi, “Bozulduğu zaman, insandan daha korkunç bir varlık yoktur!”

ABD’de Biden covid-19 pandemisinin yarattığı ivme ve rüzgâr ile çok gerilerden yetişerek, başkanlık koltuğu ile buluştu. Fakat Trump döneminde yepyeni bir yönetim anlayışı oluştu, buna Trumpizm deniyor. Ülke ve dünyanın gerçeklerine bakan siyaset bilimciler, Biden sonrası başkanın yeniden Trump olmasa bile kendisinin işaret edeceği bir lider ya da Trumpizm ideolojisini benimseyen bir isim olabileceği ihtimalinin çok yüksek olduğunu belirtiyorlar.

Yönümüzü Türkiye’ye dönecek olursak, Ergenekon ve Balyoz kumpasları yaşanmış ve bu ülkenin genelkurmay başkanı bile "terörist" suçlaması ile hapse atılmışken, Deva Partisi Başkanı Ali Babacan partisinin ilk olağan büyük kongresinde kız kardeşinin başörtüsü nedeniyle okuldan atılma hikâyesini anlatırken, çok iyi bir oyunculuk (acting) sergileyerek birden gözyaşlarına boğuluyor. Salondan alkışlar yükseliyor. Elbette bu tiyatral gösteri boşuna değil. Babacan’ın partisi şu an sahip olduğu %3-4 oyun bir kısmını CHP’den koparıyorsa da, daha büyük bir bölümünü ise Ak Parti tabanından alıyor. Az değil, Babacan 18 senedir siyasetin içinde bulunuyor ve seçmen kitlesini nelerin etkileyebileceğini gayet iyi değerlendirmiş ve takdir etmiş olmalıdır. Böylece Ak Parti tabanını CHP tabanına tercih etmiş gibi görünüyor. Benzer bir şekilde, CHP Lideri Kılıçdaroğlu en az Ak Partililer kadar sert bir tepkiyi eski ve bilindik bir CHP’li milletvekili ve solun önemli isimlerinden biri olan Fikri Sağlar’ın fikirlerine yönelik gösterdi. Kılıçdaroğlu, namı diğer Bay Kemal, son zamanlarda kendisinden beklenen performansı göstermeye ve bu vatanın hassas damalarına dokunmaya başladı. Erdoğan ise CHP’nin yönetiminde yer alan başörtülü üyelere “vitrin mankeni” dediğinde, özellikle seküler ve kadın kesimlerin kesişim kümesinden ciddi bir reaksiyon aldı. Çoktandır Türkiye’de artık demokrasi bir tolerans rejimi değil. Sakin değil, daha çok saldırgan olanın kazandığı bir oyun alanı Türk siyaseti. Nitekim "2021'i her alanda yeni bir şahlanış yılı haline getirmek istiyoruz" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bahsettiği bu şahlanışın muamma niteliğindeki temelleri ve vatandaşa olan potansiyel yansımalarından pek söz etmemeyi tercih etti. Roma'daki bir sezarın atını konsül seçtirmesi veya ünlü bir Türk siyaset büyüğümüzün "buraya odun koysan seçilir" dediği gibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan dilediği koltuğa dilediği kişiyi atıyor ve bir tür krallık düzeni izlenimi veriyor. Boğaziçi Üniversitesinin yeni rektörünün akademiden, öğrenci ve akademisyen topluluğundan tamamen bağımsız ve onlara rağmen tayin edilmesi buna ufak bir örnek olarak gösterilebilir.

Türkiye’de yerel mahkemenin Anayasa Mahkemesi kararını tanımamasına ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 90. Maddesinin son fıkrasına ("Usulüne uygun yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz) rağmen, AİHM kararının uygulanmamasına alıştık, kanıksadık. Bu oldukça riskli ve tehlikeli bir gidiş, yöneliş. Zira gösteri ve yürüyüş kanunu uygulamalarının son 10 sene içinde nereden nereye geldiğini düşünecek olursak, bu şekilde çeşitli kanunların pek çok farklı yorumlaması ve uygulanmasının hayatımıza yön vermekte olduğunu kavrayabiliriz. Kadın cinayetleri ve çocuk tacizlerinde en üst sınırın uygulanmaması da, kanun çıkarmanın tek başına yeterli olmadığını bir daha gösteriyor. Kadın hakları ve kadının yeri demişken, Pentagon’un ikinci ismi bir kadın oldu. Aslında Biden ilk ismin bir kadın (Michele Flournoy) olmasını istiyordu. Fakat Pentagon’un derinlerinden gelen karşı çıkışlar bunu engelledi.

2020 yılı ayrıca Borsa İstanbul’dan ABD’li ve Avrupalı yatırımcıların çıkıp daha çok Katar menşeli “yabancı” yatırımcının geldiği bir yıl oldu. Dışarıda, sokakta, caddelerde gördüğümüz turistler bile artık Batılı değil, Doğulu, çoğunlukla da İran ve Arap ülkeleri menşeli. Erdoğan’ın ekonomi ve hukuk alanındaki söylemlerinin devamı bir türlü gelmedi. Yılın son günlerinde AB’den ayrılan İngiltere ile Türkiye arasında önemli bir ticaret anlaşması imzalandı. İngiltere Türkiye'nin en çok ihracat yaptığı 2. ülke, Türkiye ise İngiltere'nin en çok ihracat yaptığı 6. ülke. Aynı zamanda günde 50 binden fazla vaka ve 500’ün üzerinde ölüm görülen İngiltere’de çıkan mutasyon nedeniyle, İngiltere çıkışlı ve Türkiye varışlı tüm uçuşlar geçici olarak durduruldu. İngiliz düşünce kuruluşu CEBR'in 'Dünya Ekonomi Ligi Tablosu' raporunda da, uzun süre dünyanın 17. büyük ekonomisi olan Türkiye'nin 2020'de 20., 2021'de ise 22. sıraya gerileyeceği tahmini yer aldı. Aynı rapora göre, Çin ABD'yi 2028'de geçecek gibi görünüyor.

2021 yılının başından itibaren önemli tarihler birbirini izleyecek. 20 Ocak tarihi itibariyle Joe Biden başkanlığı devralıyor. 17 Şubat tarihli NATO Zirvesine Erdoğan da katılacak. Bilindiği üzere Aralık başındaki NATO dışişleri bakanları toplantısında Pompeo ile Çavuşoğlu arasında tartışma yaşanmıştı. AB dışişleri bakanlarının 10-11 Aralık tarihli toplantılarında, NATO anlaşmasını bozmak, Rusya'ya yardımcı olmak, terörizmi destekleme konusunda ihtilaflar ortaya çıkması üzerine, Türkiye'ye yönelik yaptırımlar 25-26 Mart ayındaki AB zirvesine ertelendi. Bir başka mühim tarih ise 24 Nisan. Bütün dünyadaki Ermeni lobilerinin ve devletlerin Ermeni soykırım iddialarını tartıştığı, kabul ettiği ve kararlarını ilan ettiği tarihtir bu. Her sene o gün Türkiye'ye yönelik kınama tasarları çıkar ve ABD başkanları bunu veto edeler. “Soykırım” yerine “büyük felaket” sözcüğü kullanılarak hukuki sonuca yol açılmaz. Bakalım özellikle Biden’ın bu konudaki tercihi ne olacak?

Dışarıya dönük bir ekonomi, içeriye dönük toplumsal davranışlar bütününe neden olur. (Alaine Touraine)