“Daha geçenlerde, gece yarısıydı, saat 02:00 civarıydı. Başımı iki elimin arasına aldım, düşündüm, düşündüm. Sonra kendi kendime ağlamaya başladım. Biz bu ülkenin evladı değil miyiz? Bu ülkede doğduk, bu ülkede büyüdük...” Recep Tayyip Erdoğan (1994 / Reha Muhtar’ın Ateş Hattı Programı)

Sultanbeyli'de yaşayan ve 2019 yılındaki yerel seçimlerde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na "Sana kete yaparım ama oy vermem" sözleriyle gündeme gelmiş olan Mahruze Keleş'e Erdoğan 1 saatlik bir ziyaret gerçekleştirdi ve Mahruze nine bu ziyareti şu sözlerle dile getirdi: “Cumhurbaşkanımız geldi, dünyalar benim oldu. Sanki yeniden doğmuş gibi oldum. O dünyaların cumhurbaşkanı. Çok sevindim, çok şaşırdım. Rabbim ona uzun ömürler versin. Süleyman Soylu’yu da bekliyorum. Onu da çok seviyorum. Torunlarıma başörtü getirdi, onlar da örtünecek. Böyle bir cumhurbaşkanı başka hiçbir yerde yok”. Biz Erdoğan için boşuna "Tanrı Başkan" demiyoruz.

Erdoğan’ın yepyeni bir unvanı da “İnsan Hakları Eylem Planı Kurulu Başkanı” oldu. Vatanımıza, milletimize hayırlı olsun inşallah. Bununla beraber, Ak Parti iktidarı Ramazan ayında alkollü içecek satışlarının patladığı ve Yılbaşı dönemini bile geçti çok farklı bir döneme imza attı. Alkollü içeceklerden hızla bolca vergi topladı ve stokları eritti.

Ahmet Takan'ın yazısına göre S-400’leri Nahçıvan'a gönderilmek suretiyle yeni bir win-win çözümü üzerinde duruluyor. Hem bu sıkıntılı füze başlıklarını ülkeden çıkarmış olacağız hem de kendimizi Rusya'ya karşı değil, Azerbaycan ile birlikte Ermenistan'a ve ayrıca İran’a karşı korumuş olacağız. Zira zaten mevcut tüm müttefikler NATO 2016 Varşova Zirvesi’nde Rus ekipmanlarına bağımlılığı azaltacaklarına yönelik taahhütte bulunmuşlardı. Stratejik derinlik diye buna derim ben. Dış politikada hamle üstüne hamle gelirken, çok da ciddi ve saygın sayılmayan bir İngiliz gazetesi olan The Sunday Express, İngiltere hükümetinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni bağımsız bir ülke olarak "resmen" tanımayı düşündüklerini ve ilk adım olarak da KKTC ile doğrudan uçuşların başlatılacağını duyurdu. Bakalım sızan bu haberin altından ne çıkacak? Çözüm mü yoksa başka bir dayatma mı?

Erdoğan, 2 Ocak 2021 tarihinde, "İnşallah en geç Nisan ayında geliştirme çalışmaları süren kendi aşılarımızı da kullanıma hazır hale getirmiş olacağız" demişti. Nisan ayı da geçti ve bitti. Artık Mayıs ayına girilirken, 30 Nisan 2021 tarihinde ise, "Çalışmalarımız devam ediyor. Eylül-Ekim gibi üretime geçeceklerine inanıyorum" yanıtını verdi. İnanç ve ümitler bir yana, Çin’in söz verdiği Sinovac aşılarını Türkiye’ye teslim etmeyerek Türk halkını zor durumda bırakmış ve devletin itibarını zedelemiş olması bir başka yana. Şu an Türkiye'de 2 doz aşı olanlar nüfusun sadece %10'u. Erdoğan aşılamada dünya lideriyiz diyor ama gerçekte ilk 20 içinde bile değiliz. Bir duyuma göre, Çin Türkiye ile "suçluların iadesi anlaşması" yapmak istiyormuş. Türkiye'de kaçak yaşayan ve Çin’in “terörist” olarak kabul ederek tanımladığı Uygur Türkleri için bu adli yardımlaşma anlaşmasının yapılması talep ediliyor. MHP’nin de yoğun baskısıyla, Türkiye henüz bu istemi kabul etmedi. Çin söz verdiği aşıları bu nedenle Türkiye'ye teslim etmemiş.

Diğer yandan, Hindistan'da da aşılanma oranı, bize benzer bir şekilde, %10. Hâlbuki salgın başlangıcında ilginç bir biçimde Hindistan'dan çok fazla vaka sayısı gelmiyordu. Hindistan kendisini dünyanın eczanesi olarak gördüğü ve kendi üretimi (Covishield ve Covaxin gibi) 2-3 aşı da bulunduğu için (gerçekten de Hindistan dünyadaki aşıların yüzde 60'nın üreticisi konumunda), Pfizer'ın Hindistan'da aşı üretimi teklifini kabul etmediği gibi, 60 milyon aşıyı da Afrika ülkelerine ihraç etmişti. Şimdi ise Hindistan adeta kan ağlıyor. Muhtelif festivaller siyasi mülahazalarla engellenmiyor. Şu an itibariyle Hindistan'a günlük ölüm sayısı 3.500'i ve günlük vaka sayısı ise 400.000'i aştı. Sonunda kibir bir yana bırakıldı ve Hindistan Rusya'dan 150 milyon doz Sputnik V aşısı almak zorunda kaldılar.

Çok yakında inşallah tamamen Türk imalatı olarak “Recovac” aşısı piyasaya sürülecek. Belki salgının tüm mutant ve varyantlarına karşı etkili bir çare olamayacak fakat en azından belki herkesin, herkes derken Türk halkının aşılanan şanslı kesimin %100’ünün aynı şekilde düşünmesi sağlanabilecektir. Ne de olsa göklerden gelen bir karar vardır, yerli ve milli aşılanmamız da buna dâhildir.