“Şimdi birileri diyor ki barajın altında kalırsak şöyle olur, böyle olur. Hiçbir şey de olmaz. Süper olur, çok güzel olur." Diyordun 7 Haziran öncesi Yalçın Akdoğan.

HDP'nin barajı geçmemesi gerektiği hükümet ve AKP’liler tarafından dillendirilmişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafsız olması gerekirken elinde kuran mitinglerde boy göstererek "Kürt sorunu yoktur" demedi mi?

Hatta bu iş tehditlere kadar gitmiş ve ardından da bombalı eylemler başlamıştı. Bu süreci bilmeyen yok. 7 Haziran seçimlerinin finali ise gözaltına alınıp sonra bırakılan bir İşid’li tarafından 5 haziran günü Diyarbakır’daki HDP mitingine karşı bombalı saldırı ile gerçekleşti. Bu saldırı arkasında birçok ölü ve yaralı bıraktı.

Şimdi'de Orhan Miroğlu 'Teröre karşı tek nefes' adı altında AKP'nin ve yandaşlarının düzenlediği mitingte bir televizyona "HDP'nin barajı aşması, hatta işte söylendiği gibi yüzde 14-15'lere çekilmesi bence şiddet ortamını daha da büyütecektir. Vatandaşların bu bilinçle sandığa gitmesi gerekir!" dedi.

AKP kurmayları 1 Kasım seçimlerinin startını 19 Temmuz Suruç saldırısı ile birlikte verdi. Parça parça gerginlik savaşa dönüştürüldü. Önce gerillanın bulunduğu alanlar bombalandı. Daha sonra sivil yaşam alanları, tarihte görülmemiş bir barbarlık ile şehirler tanklar ve toplar ile dövüldü. Sadece Cizre'de 22 sivil yaşamını yitirdi. İnsanlar keskin nişancı tehdidinden dolayı vurulan ölülerini cadde ve sokaklardan alamadı. 35 günlük bebekten 75 yasındaki yaşlılara kadar siviller acımasızca katledildi.

19 Şubat'ta Suruç katliamı ile başlayan AKP'nin seçim çalışmaları tüm kiri pası ile devam ediyor. Sanki tüm bu saldırı ve savaş sürecini PKK başlatmış gibi, tüm bu olup bitenlerin sorumlusu PKK ve HDP'ymiş gibi, örneğini 90'lı ve 2000'li yıllarda çokça gördüğümüz bayrak yürüyüşleri gibi AKP ve yandaşları 'Teröre karşı tek nefes' sloganı ile faşizan mitingler düzenlemeye başladılar.

Bu mitinglerin ve başlatılan son savaşın derdinin ölümler olmadığını Erdoğan'dan hükümete ve AKP kurmaylarına kadar hepsinin çocuklarını askerden kaçırmalarından anlıyoruz. Buradaki asıl dert Orhan Miroğlu'nun zikrettiği gibi HDP'nin ne pahasına olursa olsun barajı geçmemesidir.

Hakkari'nin Beytüşsebap ilçesine bağlı Dağlıca/Oremar kırsalında operasyona çıkmaya hazırlanan bir gurup askere PKK gerillaları saldırdı. Bunun sonucunda birçok asker yaşamını yitirirken, bir o kadar da asker yaralandı. Bir gün boyunca bunun şoku ile nerede ise hiç bir hükümet yetkilisi konuşmadı. Sonrasında ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kendilerine yakın bir televizyona Dağlıca çatışması ile ilgili çok çarpıcı bir açıklama yaptı. Uzun uzadıya yaptığı konuşmanın özetinde ise ne isteğini şu cümle ile net şekilde ifade etti. '400 milletvekili verilseydi bunlar olmazdı’. Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan tüm bu ölümler ve savaş, ben tek başına iktidar olamadığım için demek istiyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Oremar açıklamasının ardından, Miroğlu'nun 'Teröre karşı tek nefes' adlı mitingte ifade ettiği HDP barajın altında kalmalı açıklaması bir kere daha bu yöntemin tüm acımasızlığı ile devreye girdiğinin bize ikrarından başka bir şeyi ifade etmiyor.

1 Kasım Seçim sürecine girerken yaşadıklarımız;

1) Suruç katliamı yaşandı

2) Dağlarımız bombalandı.

3) YPG-HPG Cenazeleri Silopi ve Mürşitpınar kapılarında haftalarca tutuldu.

4) Hiç bir savaşta görünmeyen uygulama ile mezarlar bombalandı.

5) Birçok şehir top ve tanklar ile vuruldu. Onlarca sivil yaşamını kaybetti.

6) Seçim yatırımı olarak 5000 korucu kadrosu açıldı.

Bakalım tarihimizde olmayan daha hangi türlü saldırıları bu yeni seçim süreci önümüze koyacak. Deneyimlerimiz ile sabit Orhan Miroğlu’nun sözleri sadece başlangıç, çok daha iğrenç şeylere karşı hazırlıklı olmamız gerekiyor. Bu ülkeyi böleceğimizi, bu ülkeyi yıkacağımızı, her şeyi yağmalayacağımızı söyleyecekler, hem de 35 günlük çocukları acımasızca katledenler, bu yalanları her tarafa yayacaklar. Korku yayacaklar, böylelikle Türkiye kamuoyunu kendilerine yönlendirecekler. Akıl ile düşünmeyi engellemek için, aklın önüne geçecek her şeyi devreye sokacaklar. Bu duruma karşı mutlaka hazırlıklı olunmalı, tedbir geliştirilmeli.

Son olarak Orhan Miroğlu'nun bu tür açıklamayı Musa Anter'in katledilmesinin seneyi devriyesinde yapmasının ise oldukça düşündürücü olduğunu söyleyebilirim. Ben de Kürt bilgesi Musa Anter'in Kürt halkını sömüren ve bu ilişkiden bir türlü vazgeçmeyenler için kaleme aldığı öğretici bir hikaye olan Kımıl'ın son bölümü ile yazıyı bitireyim 'Üzülme bacım, seni kımıl, süne ve sömürenlerin zararından kurtaracak kardeşlerin yetişiyor artık.’

Bu vesile ile Kürt halkının bilgesi Ape Musa'yı yad ederken, bir küçük ekleme de ben yapmak isterim. Sevgili Ape Musa, Orhan Miroğlu gibi kafeslenmiş keklik misalleri olsa da, halkını kımıl, süne ve sömürenlerin zararından kurtaracak kardeşlerin de yetişti artık, rahat uyu.