"Mankurt" Orta Asya halkları arasında çok yaygın bir işkence ve zihin kontrol yöntemiydi. Bizim geleneğimizce, toprak sahiplerinin mülksüz ve topraksız insanları açlıkla terbiye etme, bu yolla iradelerini gasp etme durumudur.

Bir insanı mankurt yapmak istediklerinde; o kişinin saçları iyice kazınır, kafasına devenin boyun derisi iyice gerdirilerek geçirilir, kafasında deve derisi bulunan Mankurt adayları sıcak çölde güneş altında birkaç gün bırakılırdı.

Böylece sıcağın etkisiyle deve derisi büzülür ve kafaya iyice yapışır. Deve derisinin artık kafa derisiyle bütünleşmeye başlamasıyla kazınan saçlarda yeniden uzamaya başlar. Fakat deri kafaya o kadar yapışır ki zaten sert olan deve derisi sıcağın etkisiyle iyice sertleşir ve uzayan saçlar deriyi delip uzamasına devam edemez. Bu nedenle de kafanın içine doğru uzamaya başlar. Sıcaktan büzüşen deve derisinin kafatasına yaptığı baskı ve kafanın içinde ters yönde uzayan saçların kafatasını delip beyne doğru ilerlemesiyle mankurt büyük acılar çeker.

Bu acılara dayanamayanlar yani talihliler ölür. Talihsiz olan bir müddet sonra yaşayan bir ölüye döner. Hafızasını yitirir, anne babasını dahi tanımaz. Aklını çalıştırıp düşünemez hale gelir. Bu nedenle sahibi ne söylerse ona itaat eder.

İlk gördüğü kişi en güvendiği kişidir artık. Celladına meftun olmak budur işte...

Günümüzün "mankurtlaştırma" yöntemleri hayli ilerledi. İşkenceye, vurup kırmaya pek heves edilmez bunun için. Eski zamanlarda milyonlarca insanı kıran veba belasını alt eden bir damla ilaç gibi de değil, sadece iki kelimeye bakıyor. Milliyetçilik ve ikiyüzlü din anlayışı; modern çağın vebasıdır. Bu kavramların büyüsüne kapılıp dünyayı cehenneme çevirecek milyonlarca insan var artık, milyonlarca "mankurt".

Daha çok Kürtlere karşı Türk ittifakını resmeden bir mitingde, tutsak bir memleketin "mankurtlaşmış" halkına karşı konuşan Tayyip Erdoğan; en halisane duygularla öğüt verdi.

Tayyip Erdoğan, Mankurt Cumhuriyetinin halkını Türklük etrafında birleşmeye çağırırken bir taraftan da bu hayalin hayrına karşı "fitne" olarak gördüğü HDP'ye ve lideri Selahattin Demirtaş'a vuruyordu.

Gönül isterdi ki orada sahici bir esinti, bir vicdan iniltisi duyulabilsin... "Bayraklıların" Kürt ölümleri karşısındaki yabani sessizlikleri şimdi iğrenç bir bağırış çağırışa yerini bırakmıştı. Haksız savaşta ölen her fakir genç, kirli siyasete bir avuç çimento olup akıyor. Biri yok olup giderken diğeri "aksın kanlar" diyerek bayrak şovuna girişiyor. Bir taraf dayanılmaz iç dökme ve öfke nöbetleriyle tutulmuşken, diğer taraf merhamet zarar getirir diyor.

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'a yönelik olarak "Cici çocuk siz kimi aldatıyorsunuz?" diye sordu ve "Birliğimizi etnik fitneyle bölmek isteyenlere en güzel cevabı veriyorsunuz" dedi.

"Bazı beyaz Türklerin desteğiyle ayakta kalmaya çalışıyorsunuz. Sazla, cazla bu iş yürümez."

Neyle yürür peki, neyle yürümesi münasip olur. Saz yerine ne çalsa sizin için makul olur?

Beyaz Türklerle yürümenin sakıncası nedir? Sizin afedersiniz Ermenilerle, koltuk değneği yaptığınız Zerdüşt Kürtlerle yürümenizden daha mı sakıncalıdır?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "1 Kasım'da 550 tane yerli, milli, bedeni ve kalbiyle bu ülke için çalışacak milletvekili göndermenizi istiyorum. Herhalde ne demek istediğimi anlıyorsunuz değil mi?" dedi. Sanırım en sarsıcı olan da buydu!

Sizce de akıl almaz bir gariplik yok mu bu sözlerde?

Nasıl bir yerlilik? Mesela 1950'li yıllarda yerli üretimle kendimize yetersiz diyerek memleketi batıran yerlilik mi?

Mili dediğiniz yapının içinde Sünni Türkler dışında kimse yer almıyor biliyoruz, peki yerli dediğinizde kimleri oyun kurucu kabul edip, kimleri oyun dışına iteceksiniz?

Ölüme ses çıkarmadığı ölçüde değerli olanlar ile ölüme isyan ettiği için "karaktersiz baba" olarak anılanların yerlilik ölçütü aynı mıdır?

Orhan Miroğlu'nu Demirtaş'a karşı yerli kılan nedir sultanım?

Markar Eseyan neden Garo Paylan'a göre daha milli oluyor?

Dediklerinizi harfiyen uygulamak için kaç milyon mankurt lazım? Biliyoruz ki deve postunun devri geçti... Yerlilik ve millilik geçer akçe oldu.

"Savaş bir an evvel durmalı, insanlar ölmemeli, fakir halk çocukları birbirlerine silah sıkmamalı" diyerek veryansın eden Demirtaş mı daha milli, yoksa evlatlarımızı feda etmeye hazırız, köklerini kurutana dek savaşacağız diyen AKP kadroları mı?

İki ateş arasında bedenlerini ölüme yatırarak savaşa canlı kalkan olan Kürtler mi daha yerli, yoksa operasyon değil katliam istiyoruz diyen, Kürtlerin evlerini, işyerlerini ateşe veren mankurtlar mı?

Hastalıkta ve sağlıkta AKP'ye oy veren insanları bir hiçlik etrafında kenetlemekse niyetiniz, bunun ötesini başardınız sultanım... Adım adım modern çağın mankurt cumhuriyetini inşa ediyorsunuz.

Ölmeyin, öldürmeyin diyene kin güden, hep ölün, daha çok ölün diyene can veren, duygusunu, aklını ve vicdanını yitirmiş bir cumhuriyet...