Koşullar korkunç. Açlıktan her gün insanlar ölüyor. Etraf mezarlık halinde. Türkiye'den gelen yardım çok küçük bir topluluğa yetiyor.

Sabahın 03.30’unda çalan telefonla uyandık ve hazırlanmaya başladık. Kenya’nın başkenti Nairobi’den Somali’nin başkenti Mogadişu’ya gidecek uçağın kalkış saati saat 08.00 olmasına karşın biz saat 04.30’da havaalanındaydık. Ancak bu şekilde işlemlerin yetişebileceği söylendi.

Bu satırları Nairobi Havaalanı’ndan yazıyorum. Pasaport kontrolünden geçtik. Aklımız Türkiye’de. Somali, tıpkı Afganistan gibi dünyanın en güvensiz ülkelerinden. Nüfusunun tamamına yakını Müslüman. 1969-1991 döneminde Siad Barre’nin uzun süren sert diktatörlüğünün ardından ABD müdahalesi gelmişti. Onlar da gidince Somali iç savaşın içine düştü. Mogadişu ve çevresine kumanda edebilen Ahmet Şerif yönetimi, Afganistan’daki Taliban tarzı mücadele yürüten El Şebap örgütünün baskısı altında (Beş gün önce bir çatışmanın ardından Mogadişu ve çevresinden çekildikleri söyleniyor). Güney bölgelerinde onların egemenliği sürüyor. Pasaport kontrolü yaptıkları, vize verdikleri de belirtiliyor. 

Kaçan kaçtı, kalan sınırda
Ülke üçe bölünmüş halde. Mogadişu, El Şebap örgütünün büyük baskınlarıyla sarsılıyor. Adam kaçırmalar, şiddet eylemleri, kabileler arası savaş Somali’yi yaşanmaz haline getirmiş. İmkânı olanlar Amerika’ya, Avrupa’ya kaçmış. Çaresizler Kenya sınırını geçerek sınır kasabalarına yerleşmiş. Asıl felaket burada yaşanıyor. O bölgede üç yıldır süren kuraklık artık dayanılmaz halde. Kenya bu mültecileri istemiyor. Üzerine yüklediği sıkıntılardan bıkmış durumda. İnsanlar çaresiz. Somali’ye dönseler felaket, kamplarda hiç olmazsa karınları doyar diye düşünüyorlar. Kuraklık bu olanağı da ortadan kaldırmış durumda.

Garissa ve Dabaab, Somalili mültecilerin Kenya’daki yerleşim merkezleri. Kenya, Somali’ye kıyasla daha istikrarlı ve daha gelişmiş. Kenya’da geçen seçimlerde kabileler arası gerginlikler çok sayıda insanın ölümüne yol açsa da araya dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın girmesiyle uzlaşma sağlanmış. Kenya nüfusunun ezici çoğunluğu Hıristiyan, Müslümanların yüzde 10 civarında olduğu söyleniyor. Doğu Afrika’nın yaşanması en kolay sayılabilecek ülkelerinden. Adam başına yıllık gelirin 950 dolar olduğu iddia ediliyor. (Bu rakamların hiçbiri güvenilir değil. Sayıma değil, tahminlere dayanıyor.) 

Eski sömürge
Kenya eski bir İngiliz sömürgesi olduğu için geçerli dil İngilizce. İngiliz ölçüleri kullanılıyor. Arabaların direksiyonları da İngiltere’deki gibi sağda. Kenya’da İngiliz kökenli 70-80 bin kişi yaşıyor. Kentin sıkı korunaklı mahallelerinde kalıyorlar. Irk ayrımı etkisini sürdürüyor. 43 kabileye dayanan bir toplumsal yapı egemen. Nüfusun yüzde 30’unun AIDS hastalığına yakalandığı, sıtmadan çocuk ölümlerinin yaygın olduğu Kenya’da yaş ortalaması 41. İşsizlik yüzde 48.

Fethullah Gülen hareketinin burada da okulları var. İngiliz Cambridge sistemi ile geleneksel Kenya eğitim sisteminin bir arada yürütüldüğü bir eğitim veriyorlar. Nairobi’de, kreş, ilkokul ve lise olmak üzere üç ayrı okulları bulunuyor.

Bir uçak dolusu Türk, Nairobi’den Mogadişu’ya gidiyoruz. Aralarında ‘Kimse Yok mu’ inisiyatifine dahil doktorlar, sağlıkçılar, yardım ekipleri, Sağlık Bakanlığı’na bağlı Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi (UMKE) gibi çok değişik kuruluşlar serumlar, gıda malzemeleri, sağlık gereçleriyle birlikteler. Bu topluluk daha önce Kenya’daki sınır kasabalarına gidip kamplara destek vermiş. Bazı kişiler orada kalmış. Şimdi Mogadişu ve çevresine yardımlar gidiyor. “Türkiye’nin dışında destek ve ilgi var mı” diye sorduğumuzda, “BM ekipleri var, ama onlar o kadar yoğun ilgilenmiyor” cevabını alıyoruz. Libya, İran gibi ülkelerin El Şebap örgütüne destek verdiklerinden söz ediliyor.

Somali’ye ait African Express uçağımız, Hint Okyanusu’nun kıyısındaki Mogadişu’nun Aden Abdulle Havaalanı’na indi. Bir kasaba havaalanında gibiyiz. Duvara Başbakan Erdoğan’la Somali Devlet Başkanı Ahmed Şerif’in fotoğrafları asılmış.

Havaalanının tüm yetkilileri bizi karşılamak için koşuşturuyor. Yoğun bir güvenlik eşliğinde otelimize yöneldik. Çadır türü barakalardaki insanlar merakla bizim konvoya bakıyorlar. Şoförümüz Abdülkadir Nur, politikacı olduğunu söylüyor. Din İşleri Bakanı’nın sekreteriymiş. 26 yaşında evli üç çocuklu. “Türk kadınları çok güzel. Vize alıp İstanbul’a gidersem ikinci eş olarak bir Türk kadınıyla evleneceğim. Aslında dini emirler dört eş almayı belirtiyor ama ben ikiyle yetinmek niyetindeyim” diyor. Abdülkadir, gelecekte Somali Cumhurbaşkanı olacağını söylemeyi de ihmal etmiyor. 

Her yerde silah
Jeep’imiz çukurlarla dolu yolda zıplayarak yol alıyor. Her taraf silahlı erkeklerle dolu. Yoksulluk inanılır gibi değil. Bangladeş’i, Afganistan’ı görmüş birisi olarak Somali’nin en yoksulu olduğunu söyleyebilirim. Abdülkadir, Usame Bin Ladin’in öldürülmesinin El Şebap örgütünün moralini çok bozduğunu ve ortalıkta pek görünmediklerini söyledi. En çok destek veren ülkenin ise Eritre olduğuna dikkat çekti.

Silahlı milislerin aralarından geçerek bir binanın arka kapısından içeri girdik. Burası Ambassador Oteli’ymiş. Uzun bir pazarlık sonunda odalara ikişer ikişer yerleşmek imkânını elde ettik. Ne telefonlar çekiyor. Ne de internet bağlantısı var.

Ambassador Oteli tarzı bir oteli Tükiye’nin en ücra kasabasında bile bulamazsınız artık. Yalınayak otel görevlileri eşliğinde odalarımıza yerleştik. Oda arkadaşım Mehmet Altan epeyce uğraşlardan sonra bozuk sineklik kapısını kapatabildi. 

Erdoğan ve Türk bayrakları
Abdülkadir, yol boyunca yıkık, çökük duvarla üzerine asılmış Türk bayraklarını keyifle gösterdi. Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafları da yol boyunca bize eşlik etti.

Çadırlar, Mogadişu’nun dört bir yanını sarmış durumda. Bu çadırlara kırlık bölgelerdeki çatışmalardan ve açlıktan kaçanlar yerleşmişler. Türkiye’den gelen yardım ekipleri, koşturup duruyorlar. Koşullar öylesine elverişsiz ki, buraya yapılacak yardımın pek derde derman olacağını söylemek bile kolay değil.

Mogadişu’da gıda dağıtımına katıldık. ‘Kimse Yok mu’ derneği kentte bir merkez kurmuş ve kampların ortasında ise sıcak yemek veren bir mutfak oluşturulmuş. Koşullar korkunç. Açlıktan her gün insanlar ölüyor. Etraf mezarlık haline gelmiş.

Türkiye’den gelen yardım çok küçük bir topluluğa yetiyor. Daha kalıcı çözümlere gerek bulunuyor.

En önemlisi devam eden iç savaş…

Savaş olduğu müddetçe Somali’nin açlıktan normale dönmesi mümkün değil…