Türkiye’de antimilitarist hareket tarihçesi içinde önemli yeri olan Savaş Karşıtları Derneği 1992’de İzmir’de kurulurken tüzüklerindeki amaç hanesinde değişiklik yapmaları istenmişti. Beyan ettikleri ‘militarizme karşı durmak’ amacını bir zahmet çıkarmaları lazımdı, zira Türkiye’de karşı durulacak bir militarist yapı yoktu. Şaka değil, bu yaşandı.

Birtakım bürokratik meseleler de eklenince derneğin bu isimle ömrü bir yıl oldu ama İzmir Savaş Karşıtları Derneği olarak tekrar kuruldu.

Aslında Türkiye’de karşı durulacak bir militarizm vardı tabii ki ama o da geçen cuma bitti. Fatih Altaylı köşesinden, Balyoz davasıyla birlikte Türkiye’de militarizmin sona erdiğini müjdeledi birkaç gün evvel. Kendisi daha önce içinde TSK geçen nasıl cümleler kurmuş bahsine girmeyeceğim. Muhtemelen militarizmle arasındaki bağdan haberdar olmadığı, o sıkça kullandığı cinsiyetçi dil konusuna da... Çünkü Balyoz davası üzerinden ‘militarizm bitti’ algısının gayet yaygın olduğunun da farkındayım.

Büyük büyük cümlelerin arasında kaynayan birkaç durumdan söz etmek isterim.

İnan Suver’in çilesi

Ben bu yazıyı yazarken Eskişehir 4. Sulh Ceza Mahkemesi’nde bir davanın yedinci celsesi görülmekteydi. Dört sanık, dini inançları gereği TSK’da askerlik yapmayacağını ilan ettiğinden sivil olarak askeri mahkemede yargılanıp cezaevinde işkence gören Enver Aydemir’e destek eylemi yapmıştı. Onlar Türk Ceza Kanunu’nun 318. maddesi gereği halkı askerlikten soğutma suçundan yargılanıyorlardı.

Sanıklardan Ahmet Aydemir, Enver Aydemir’in babasıdır. Sanıklardan Halil Savda, kendisi de askeri mahkemede yargılanmış, askeri cezaevinde yatmış ve daha evvel de askerlikten soğutma suçundan yargılanmış bir vicdani retçidir, şu anda barış için yollardadır. Diğer sanıklar Fatih Tezcan ve Mehmet Atak’ın, suçun dayanağı olan ‘Herkes bebek doğar’ sloganının gerçekliğini ispatlamak için jinekolog bilirkişi talepleri de reddedilmiştir.

Siz bu yazıyı okurken 2001’de vicdani reddini açıkladığından beri hem cezaevinde fiziksel hem de hayatından hiç çıkmayan tutuklanma ihtimaliyle psikolojik işkence gören İnan Suver, Sivas Açık Cezaevi’nde olacak. 10 gün önce sokaktan alınarak götürüldüğü Silivri’de yer kalmamış çünkü.

Suver, kaç kez firar ettiğini hatırlamıyor. Zaman içinde kendisine verilen çürük raporuyla askerlikten muaf tutulsa da bir sivil, bir vicdani retçi olduğunu anlatmaya çalıştığı dönemdeki firarların cezası çıkamıyor hayatından. Şu anda avukatı bu cezanın daha önce yattıklarına sayılabilmesi için uğraşıyor. Suver’in böyle bir hakkı var.

Askerden daha asker

Siviller askeri mahkemede yargılanmıyor ama mesela sivil sayılmayarak yargılanan vicdani retçileri ne yapacağız? Başlı başına askeri mahkeme nedir? Söz konusu ‘askerlikten soğutmak’ olunca askerden daha asker davranan sivil mahkemeler ne olacak? Eskinin 155. maddesi, şimdinin 318’i, 2006’da Terörle Mücadele Kanunu kapsamında ağırlaştırılmış cezayla ‘örgüt suçu’ kapsamına alınmışken üstelik...

Hâlâ mesela Roboski’nin, Afyon’un hesabını kesememişken... Hâlâ TSK harcamalarına biz siviller nail olamıyorken... Misal sıkça önümüze konan Temizöz davasında, akıllarına birden gelmiş gibi sadece Albay Cemal Temizöz ve etrafındaki birkaç insan, 90’larda Cizre’de (sadece) 20 kişiyi vahşice öldürmekten yargılanıyorken... Misal parti yönetme biçimimizden günlük cinsiyetçi dile, asker sevici popüler kültürümüzden medyamıza, hepsi taş gibi sağlamken...

Balyoz davasındaki hukuksuzluklar öyle çöktü ki orta yere, militarizm, gerçekten darbe zihniyeti falan tartışılmadı. Bunları göz ardı ederek ve davayla başı dönerek militarizmin bittiğini sananlar da, hukuksuzluktan konuşurken dili birden militerleşenler de bu noktadan uzak olduğumuzu gösteriyor. Dava üzerine tartışmalar bile bir ‘cephe savaşı’ gibi yürüyor çünkü.

Not: Duruşma bitti, ‘Herkes bebek doğar’ davası 6 Aralık’a ertelendi.