Yıl 1969. 20 Mayıs'ı 21 Mayıs'a bağlayan gece. Mihri Belli'nin Ankara Kızılay Çelikkale Sokak'taki evindeyiz. Deniz Gezmiş...


Mihri (Belli) Abi’nin ölüm haberini Somali’ye gitmek üzere havaalanında beklerken aldım. Şimdi Kenya’nın başkenti Nairobi’deyim. Somali’ye kalkan uçak iptal olduğu için Kenya’da kaldık. Sevim (Belli) Abla’yla son karşılaştığımızda Mihri Abi’nin konuşamadığını ve şuurunun artık kapanma noktasına geldiğini söyledi, üzgündü. Koca Mihri Belli yatağa düşmüştü. Bunu düşünmek bile insana garip geliyor.
Mihri Belli, sol hareket için bir efsaneydi. Türkiye İşçi Partisi’nin ortasından bölünmesinde, gençlik hareketinin bütün Türkiye’yi yerinden oynatmasında, binlerce kişinin katıldığı konferanslarda hep Mihri Belli vardı diyebiliriz. 1968 Türkiyesi’ne damgasını vuran isimlerden birisiydi.
Ortaokul ve lise yıllarımda solculuğun yeni konuşulduğu dönemde annem Sevinç Tanık diye bir sınıf arkadaşından söz ederdi. Çok zeki ve akıllı olduğunu özellikle vurgular ve daha sonra ‘komünistlikten’ tutuklandığını söylerdi. Sevinç Tanık, daha sonra Sevinç Özgüner olarak tanıdığımız Sevinç ablamızdı.
Mihri Belli’nin diliyle ‘1951 TKP Tevkifatı’nın en dirençlilerinden birisiydi Sevinç Abla. 12 Eylül 1980 darbesi öncesi ülkücüler, Sevinç Abla’nın evini basarak öldürdüler. Ölüm günleriydi. Aynı günlerde Mihri Belli de vuruldu. Silahıyla karşılık vererek canını kurtardı. 

Mihri Belli’nin annesinin evinde
Yıl 1969. 20 Mayıs’ı 21 Mayıs’a bağlayan gece. Mihri Belli’nin Ankara Kızılay Çelikkale Sokak’taki evindeyiz. Deniz Gezmiş, 19 Mayıs gösterileri için geldiği Ankara’da Doğu Perinçek’in de aralarında bulunduğu bir grupla gözaltına alınmıştı. O akşam bırakıldılar.
Deniz ve Doğu’nun yanında, Mahir Çayan, Cengiz Çandar, Yusuf Küpeli (O dönemde FKF Genel Başkanıydı, İTÜ Öğrenci Birliği Başkanı Tarık Almaç, Mahir’in daha sonra evlendiği Gülten Savaşçı (A.Ü. Fen Fakültesi Öğrenci Birliği Başkanı), Gün Zileli, Ömer Özerturgut, Mustafa Gürkan gibi 68 gençlik hareketinin neredeyse önde gelen bütün isimleri bir arada.
Hepimizin gözü Mihri Belli’de. Türkiye’nin bir partiye ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Gençlik hareketi şiddet eğiliminin sınırlarında dolaşıyor. Önümüzde Küba örneği var. Dağlar, gençleri cezbediyor. Böyle bir ortamda Mihri Belli ne diyecek merakla bekliyoruz.
Mihri Belli, yasal parti beklentisine pek sıcak bakmıyor. Belki de karşısında bütün ateşiyle duran gençlerin nereye gideceğini kestiremediği için böyle bir işe girişmek istemiyor. O zaman ona çok kızmıştık ama başka türlüsü mümkün müydü?
Benim inancıma göre sol hareket için o gece, bir dönüm noktası oldu. Biz Aydınlıkçılar, o gece TİİKP’yi kurmaya karar verdik. Deniz, gecenin sonunda bize bakarak, “Olmuyor abiler” dedi ve kendi yoluna gideceğini ima etti. Sanırım, Mahir Çayan da aynı duygular içindeydi.
Mihri Belli, TKP içindeki Milli Demokratik Devrim kanadının oluşmasında etkili bir rol oynadı. Bizim son günlerinde tanıdığımız Reşat Fuat Baraner, Şevki Akşit, Sevinç Özgüner, Vecdi Özgüner bu ekibin etkili isimleriydi. Öte yanda TİP kaldı.
Bu bölünmede Mihri Belli’nin rolü çok tartışmalı. Biz gençler henüz sosyalizme yeni yeni ısınmaya başlarken eski TKP’den gelen ayrılıklar bizim önümüze dikildi ve bu bölünmenin parçası haline geldik. Ne olduğunu anlamadan silahlı eylemler başladı ve 12 Mart 1971 darbesiyle karşı karşıya kaldık.
Mihri Belli benim hatırladığım kadarıyla 1915 doğumluydu. Yani 96 yaşında kaybettik onu. Şuurunun açık olduğu son ana kadar sosyalizm sevdası ve mücadele azmi sürüyordu. ‘Haydi mücadeleye’ ruhunu hiç yitirmedi.
Onun yaşamında ABD’deki komünist hareket de vardı, Yunan İç Savaşı’nda komutanlık da, 68 hareketinin yönlendirilmesi de…Yaptıklarını uzun uzun tartışabiliriz. Ama şunu tartışamayız: Ömrü boyunca sosyalizm kavgasının bir militanı oldu. 

İshak Alaton’la
Onu iyi tanıtacak son anılarımdan birisini sizinle paylaşmak isterim. Sanırım 10 yıl kadar önceydi. Ankara’nın ünlü Savcısı Nusret Demiral, Mihri Belli’yi İstanbul’da gözaltına aldırıp Ankara’ya getirtti. Sorguladı. 90 yaşına merdiven dayamıştı. Bu hoyratlığı eleştiren bir yazı yazdım.
Ertesi gün İshak Alaton aradı. Mihri Belli’yle tanışmak istediğini söyledi. Mihri Abi’yi aradım. Daveti olumlu karşıladı: “Severim, o milli burjuvadır” dedi. (Mihri Belli’nin MDD teorisinin temel argümanlarından birisiydi milli burjuvazi).
Gününü kararlaştırdık. İpek (Çalışlar) “Bu ilginç buluşmada ben de bulunmak isterim” dedi. Mihri Abi, Anadolu yakasında oturuyordu. Onu Beşiktaş iskelesinden alacak ve Alarko Holding’in Ortaköy’deki merkezinde buluşacaktık. İskelede bekle bekle Mihri Abi yok. Sonunda gitmeye karar verdik. (Tabii onun bildiği eski Beşiktaş iskelesiyle bizimkisi farklıymış. Arada en az 30-40 yıllık bir fark var).
İshak Alaton’un odasına girdiğimizde anlamadığımız bir dilde konuşuyorlardı. Ladino (Yahudi İspanyolcası) konuşuyorlarmış. Mihri Belli’nin çocukluğu Trakya’da geçtiği için bu dili öğrenmişti. Sohbet uzadı . O arada Rusya’dan gelmiş işadamları İshak Alaton’la görüşmek istediler. Mihri Belli uyardı: “İshak, (hemen ahbap olmuşlar ve birbirlerine isimleriyle hitap etmeye başlamışlardı) dikkat et Ruslara pek güven olmaz. Benim onlarla başım çok derde girdi” dedi. Alaton dönünce, Yunanistan’da İç Savaş sırasında yaralandıktan sonra Bulgaristan’da tedavi gördüğünü, ama daha iyi bakım için Rusya’ya gitmesi gerektiği halde Rusların kendisini istemediğini anlattı…
İlginç bir karşılaşmaydı.
Mihri Belli, isyancı ve dikbaşlı bir kuşağın en kararlı ayakta kalan isimlerinden birisiydi.
Adını tarihe yazdırarak aramızdan ayrıldı. Onu saygıyla anacağız…