Malum, geçen hafta perşembe günü Radikal, “Bebek mezara, BDP Meclis’e” manşetiyle çıktı. Dün, Yıldırım Türker’in bu manşetten hareketle yazdığı eleştiriyi okumuşsunuzdur. Gerçekten de izaha muhtaç bir manşetti perşembe günkü.
Bebek ölümüyle BDP, mezar ile Meclis arasında ister istemez bağlantı kurulmasına sebep verecek bir manşetti. Konu bir bebeğin anne karnında kurşunlanarak ölmesiyse, aynı manşet “Bebek mezara, BDP’liler cezaevine” şeklinde de atılabilirdi. Neticede aynı günlerde BDP’li milletvekilleri Meclis’e girmeye karar vermişken birçok BDP üyesi de tutuklanarak hapishaneye gönderiliyordu. 

O kurşun hangi namludan çıktı?
O bebeğin hangi namludan çıkan kurşunla öldürüldüğünü öğrenmek elbette önemli. Fakat kurşun hangi namludan çıkmış olursa olsun, bunu BDP’lilerin Meclis’e girmesiyle beraber anmanın, hele bunu manşetten yapmanın pek anlaşılır bir tarafı yok.
Batman cinayetiyle ilgili yazısında Eyüp Can, “Kriminal raporlara göre polisleri vuran kurşunla anne ve çocukları öldüren kurşun aynı namlulardan çıkmış. Yani vahşetin açık adresi PKK” diye yazıyordu. Bunu yazıp, aynı zamanda da Ezgi Başaran’ın Batman’dan yaptığı haberi okumamızı salık veriyordu.
Oysa haber okununca bir kriminal rapordan değil bir emniyet görevlisinin gayri resmi açıklamasından bahsedildiği anlaşılıyordu. Eyüp Can’ın yazısında bahsettiği kriminal rapor, ancak cumartesi günü Radikal’de yer aldı. 

Kurşunlanan araçtaki soru işaretleri
Burada amaç PKK’yı aklamak değil. Elbette o bebek de, kardeşleri de, anne de PKK kurşunuyla vurulmuş olabilir. PKK’nın daha önce de sivil öldürdüğü bir sır değil. Daha geçenlerde öldürülen genç kızlar bunun en yakın örneği.
Burada sorun, başka iddialar varken sadece gayri resmi bir polis açıklamasına dayanarak hemen hüküm vermekte görülüyor. Kaldı ki Cevdet Aşkın’ın yine cumartesi günü Radikal’de çıkan “Batman’daki araçta bir soru işareti var” haberi kriminal raporun içeriğine ilişkin de bazı şüpheler hakkındaydı.
Yani kriminal rapor açıklanmadan, sadece gayri resmi bir açıklamaya dayanarak, Cevdet Aşkın’ın haberinde ve bazı köylülerin açıklamalarında da görülebilecek şüpheler varken ‘şiddetin açık adresini PKK’ olarak göstermek biraz fazla kestirmeci bir yaklaşım değil mi?
Hele bu yaklaşım “Bebek mezara, BDP Meclis’e” manşetiyle birleşince sorunun sadece kestirmecilik değil, aynı zamanda bir odak kayması olduğu da anlaşılıyor.
Neticede elbette PKK’nın sivilleri şu ya da bu şekilde hedef alan eylemleri ifşa edilmelidir. Bu konuda hiçbir itirazım olmadığı gibi Mavi Çarşı katliamından The Marmara bombalamasına kadar birçok eylemi dağın apoletlilerine hatırlatmaktan imtina etmiş değilim.
Fakat Batman olayında görülen derhal fatura kesmek ve o mezarlı manşeti atmak kabul edilecek bir davranış değil. 

Pusunun içine nasıl düştüler?
Çünkü o araç PKK kurşunlarıyla taranmış olsa dahi, ilk sorulması gereken sorulardan biri, o aracın o an nasıl olup da PKK’ya karşı kurulmuş bir polis pususunun içine düştüğüdür.
Sivil bir araç o duruma düştükten sonra çıkacak çatışmada herhangi bir taraftan gelen kurşunla vurulabilir. Ezgi Başaran’ın da haklı olarak sorduğu soru buydu.
Nasıl olur da önceden planlanmış bir güvenlik operasyonunda, çatışma olacağı kesin bir bölgeye sivil bir aracın girmesi engellenemez?
Benim bildiğim, bir gazete ilk bu sorunun cevabıyla ilgilenir.