Türkiye'de polisiye bir hikaye hayatımız

2008 senesi nisan ayının ortalarıydı. Bir teyze geldi, oğlunun eşiyle tartışmasının ardından polislerin geldiğini ve zorla karakola götürdüklerini anlattı. Çok kötü bir biçimde işkence edilmiş. Teyze “Ne olursunuz bize yardım edin” dedi. Adliyeye gittim, savcılığın bulunduğu katta gencecik bir insan banka yığılmış halde oturuyordu. El sıkıştık. İsminin Tahsin Orman olduğunu söyledi. “Hemşeriyiz, Digorluyum” dedi. Burnu balon gibi şişmişti, gözleri kapanmıştı, giysilerinde kurumuş kan izleri vardı. Polisleri baş hareketiyle gösterip “Beni dövdüler” dedi. Çok sarsıldım. “Bu canavarlık, hayvanca bir uygulama” gibi sözler söyledim. Eşinin şikâyeti üzerine karakola alınmış fakat ortada herhangi bir darp olayı olmadığı için polise mukavemetten adliyeye getirilmiş. Savcı ifadesini aldı, ben avukat olarak katıldım, şahıs polise mukavemetten tutuklandı.' (Mahmut ALınak Hürriyet gazetesi röportajı-15 Eylül 2014)

Bu ülkede dayak yiyen ve avukatı cezalandırılır

Yukarıda yaşanan tam Türkiye karakomedisi ve sonu ise hep yurttaşların aleyhine sonuçlanan bir oyun.. Adliye kolidorunda dayaktan yorgun düşmüş gözleri dayaktan kapanmış, yediği yumruk darbelerinden burnu kocaman olmuş olan Tahsin Orman polise mukavemetten tutuklanıyor. Sıradan bir insan değil orada dayaktan yorgun düşmüş olan Tahsin Orman'ın avukatlığı için bulunan Mahmut Alınak doğal olarak vekilliği yapacak olduğu kişiyi bu halde görünce polislere 'oh ne güzel yapmışsınız' mı diyecekti. Doğal olarak  “Bu canavarlık, hayvanca bir uygulama” dedi. Tabi başına o günden sonra gelmeyen kalmadı. 'Polise hakaretten Kars ağır ceza mahkemesi Mahmut Alınak'a 14 ay ceza verdi. Bu durumu izah edebilecek akıl var mı ..

Sivil itiatsızlığın yaramaz çocuğu

Sevgili Bişar babanızın duruşunu takdir ile karşılıyorum. Babanız sivil itiatsızlığın bu coğrafyada uygulayıcıları adına iyi bir örnektir. Bir de aydın diyebileceğimiz kavramın içini gereği gibi dolduran iyi bir entellektüeldir. Bu anlamı ile daha genç ama mücadele eden bizlere hep örnek olmuştur. Babanız tüm bu vasıfların içini olduğu gibi doldurduğu için maalesef sisteminin direkt hedefi konumundadır.

Bazı insanlar vardır ne yapsanız da tutsak edemezsiniz. Babanız o güzel insanlardan, bu arada kendimi unutmadan tanıtayım ben iki seneye yakın zamandır Roboski'de yaşayan barış aktivisti eski ismimle ibrahim Yaylalı, 40 sene sonra mahkeme kararı ile kendi kimliğimin ismini almış olan Yannis Vasilis Yaylalı. Babanıza bizden çok selam söyleyin olur mu?

Sadece resmi idiolojiye değil her türlü üsten resmi kayıtçılığa karşı

Babanızın en güzel özelliklerinden biri de asla dogmatik düşünceye düşmemesi gerektiğinde her şeyi herkesi düşünmeden sorgulama yanı idi. Bu bazen babanızın yalnız kalmasını sağlamıştır. Fakat babanızı yalnız kalmak asla ürkütmezdi. Bildiği doğruyu her koşulda ifade etmeye devam etmiştir. Babanızı tanıdığım kadarı ile de etmeye devam edecektir.

Babanızın asıl değeri de yukarıda özetlediğim ilkesel duruşta saklıdır. Babanızın açmış olduğu yoldan acemi olsa da yürümeye çalışanlar var bunu unutmayın...

Babanız en son hep Şengal'a gitmek istemişti. Hatta bu yüzden Silopi'ye gideceğini yazmıştı. Benim de ilk denemem Derik kapısında başarısızlığa uğradı fakat yılmak yok.. Babanız ve temsil ettiği duruşu için de bir sefer daha deneyeceğim...

Sevgili Bişar bizim değerli babanız gibi kişilere ihtiyacımız var. Her şeyi sorgulayacak ve hiç bir putun altında ezilmeyecek. Babanızın dediği gibi,  güzel bir şeyler yapıp da dışarda sürekli kalmak pek geçmişte de mümkün değildi bugünlerde de öyle..

Tabii yarınların ne getireceği belli değil, bu durumda babanızın 9 sefer içeriye girmesine sevinsek mi üzülmek mi bilemedim. Elbette hiçbir aydının hapishanelerde olması kabul edilemez. Fakat güzel günler mücadelesi de burada ve hiçbir yerde bedelsiz olmuyor... Bu açıdan baktığınızda da belki ileride bu tür şeylere gerek bırakmayacak bir kavganın parçası olduğu için de mutlu olabiliriz...