1994 Eylül ayında askerlik yaparken, PKK gerillaları tarafından Şırnak’ın Uludere ilçesi civarında sınırına çok yakın bir bölge olan Kela Memed dağında esir alındım.

PKK’nin bana nasıl davrandığı ile değil de son dönemde bizim özellikle Musul konsolosluğu baskını ile yaşamımıza giren IŞİD canileri nasıl bu hale geldiği konusuna değinmek istiyorum.
Suriye’ye Amerika ve Türkiye’nin de dahil olduğu bir konsersuyum işgal hareketi başlattılar. Muhaliflerin silahlanması adına her türlü lojistik, silah, para ve insan transferi gerçekleştirildi. IŞİD bu gruplardan biridir. Demokrasi havarisi kesilen hükümet ve RTE “neden Esad diktatörüne karşı sessiz kalıyorsunuz” dediği dönemde bu güçleri halkların başına bela olarak hazırlamak ile meşguldü.

IŞİD MUSULA GİRİNCE...


Türkiye kamuoyu IŞİD canileri ile 11 Haziran 2014 tarihinde 3’ü çocuk olmak üzere 15 konsolosluk çalışanı ve 30 özel hareket polisinin esir alması üzerine tanıştı.
IŞİD canileri Şengal ve etrafında binlerce insanı katletti. Yine binlerce kadın köleleştirildi. 500 binin üzerinde insan yerinden yurdundan oldu.
Suriye/Rojava’da yaptıklarına burada girmeyeyim. Yerinden yurdundan olan 30 binin üzerinde Şengalli Ezidi Türkiye’ye sığınmak üzere geldi. Pasaportlular hariç Türkiye devleti gelenleri almamak için elinden gelen her şeyi yaptı.

‘KURTULDUKLARINA SEVİNEMEDİM’

Peki devletin esir alınanlara karşı tavrı nasıldı?

Benim kendi durumum da dahil, PKK İHD verilerine göre 110 defa kaçırma eylem gerçekleştirerek 335 kişiyi esir aldı. Peki hatırlayanız var mı hükümetlerin alınan esirleri kurtarmak için direkt bir çalışma yürüttüğünü? Esirlere ile ilgili olumlu konuştuklarını duyan bilen var mı?

Benim esir alındığım dönemde Başbakan Mesut Yılmaz çalışma Bakanı Yaşar Okuyan’dı. Bizim aileler bizleri geri getirmek için uğraşırken Okuyan’a da giderler, bakanlar sıkı tartışırlar ve bakan bizleri kast ederek sorar “Neden kurtarmaya uğraşıyorsunuz?”.

Başbakan olan Mesut Yılmaz da “Bu askerler PKK ile kaçtı” der.

Biraz daha yakın bir sürece Dağlıca esirlerini ve alınma süreci ile ele alalım. Dava açılmayan kimse kaldı mı? Esir alınanlardan hatta Ramazan Yüce önce hapishaneye alındı. Dışarı çıkınca baskılar devam ettiği için Avrupa’ya kaçmak zorunda kaldı. Devlet kendisi bir şey yapmadığı gibi Dağlıca esirlerini almaya giden heyette bulunanlara da dava açıldı.

Bununla yetinilmedi Dağlıca esirleri için eski bir bakan olan Mehmet Ali Şahin “Kurtulduklarına pek sevinemedim” demişti. Devlet politikası olarak savaştığı kesime esir düşmeyi özendirmemek için her türlü imkan kullanılarak nerede ise esir düşmeyi lanetlemişlerdi.

MAHKEMELER ESİR ALINMA OLAYINA NASIL BAKIYOR?

Devletin altı ayrı suçlama ile yargılama yaptığı Dağlıca esirleri için Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi şöyle diyordu: “insani duygular bahane edilerek olaya yaklaşılması durumunda askerlik mesleği dolayısıyla vatan savunması yapılamaz. Şartlar ne olursa olsun sanıkların şahsi tehlike korkusunu yenerek mücadelelerine devam etmeleri, silahlarını bırakarak teslim olmamaları gerektiği açıktır... Atalarımız da böyle yapmıştır.”

ESİR ALAN IŞİD OLUNCA

Kaç yıllık devlet politikası RTE’nin ‘Bizim için Musul’da alıkonulan 49 can her şeyden önemlidir’ sözleri ile yerle bir oldu. Devletin bu davranışlarına bakınca acaba demokratikleşiyor muyuz diye kendimize sorabilirdik, eğer devletin Suriye Rojava politikalarını bilmeseydik.

AKP’li Galip Ensarioğlu aslında bir gazeteye verdiği demeçte devletin politikalarını tam olarak ortaya koydu. İlk başta Rojava’da Türkiyenin tarafsızlığı anlayışla karşılannalı diyen Ensarioğlu aynen ”IŞİD, Rojava’ya ilk saldırdığı dönemde Türkiye tarafsız kaldı. Neticede IŞİD, PKK ile savaşıyor. Bu nedenle bu durum Türkiye’nin çok da umurunda değil” itirafında bulundu.

Esir alan güç IŞİD ve devletle böylesi bir ittifakı söz konusu olunca, eski dönemlerde olan efelenmeler, “devlet teröristle görüşmez”, “sağ kurtulduklarına sevinemedim”, “Atalarımız gibi yapmadılar” sözleri duyulmuyor.

Düşünebiliyor musunuz IŞİD canileri binlerce Şengalli’yi katletmiş , 5 bin kadını köle pazarlarında satıyor. 100 binlerce insanı yerinden etmiş hala deve kuşu misali “ama bizim 49 esirimiz var o yüzden böyle davranıyoruz” diyorlar. İnsan böylesi bir soykırımın ortasına 49 esiri söylemeye utanmaz mı?

DEĞİŞMEYEN SİYASET: KATLİAM VE İNKAR

Hadi hayırlısı demeye de dilim varmıyor. Bu inkar ve katliam siyasetinin 90 senedir Türkiye ve Kürdistan halklarına bir şey kazandırmadığını gördük.
Ne diyelim, Türk ırkçıları gibi “49 Türk bir milyon Ezidi’ye bedeldir” mi diyelim?