(Dikkat, geyik çıkabilir...)

N: Durmuş Ali Bey, Laz-İnsan sentezi makaleniz kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Bu makaleyi yazma amacınız neydi?

D: Öncelikle doçent olmak.

-Anlamadım?

-10 yıldır yardımcı doçentim. Dört puanım var. İki puan daha alırsam doçent olabileceğim.

-Bu yani?

-Hayır, ama neden doçent olmak istiyorum? Doçent olursam maaşım artacak ve bilimsel harcamalar yapabileceğim.

-Bilimsel kaygılarla hareket ettiniz?

-Tamamen.

-Neyse konudan sapmayalım. Size göre milletler tarihinde Lazların yeri nedir? Anadolu’ya ilk biz mi geldik? Kaçıncıyız bu yarışta?

-Efendim, çok dar açıdan bakıyorsunuz. Mesele daha eski ve de şumullü.

-Nasıl mesela?

-Lazlar, dünyanın bilinen ilk insan topluluğudur. Bizim otoktanlığımız küresel. Anadolu nerede kaldı? Sivilce kadar yer. Biz Kürenin ilk yerlisiyiz N. Hanım!

-Siz bu tezinizle büyük yankı uyandırdınız. Tehditler alıyor ve de korumalarla yaşıyorsunuz. Biraz kuramınızı açar mısınız?

-Elbette. Nuh Tufanını bildin mi? İşte ondan da on binlerce sene evveliydi. Öyle büyük bir tufan koptu ki, Nuh Tufanı çise kalır yanında. Neyse, çok şiddetli bir sağanak indi yeryüzüne. Hani bilirsiniz, şiddetli yağmurlarda bıldırcınlar patır patır dökülür Lazonaya? Hah işte. Burası çok mühim. Biz Lazlar böyle göz gözü görmez bir sağanakta dünyaya yağıvermişiz. Gelmişiz de nereye gelmişiz?

-Nereye yağdı mübarekler?

-Anadolu’ya. Bu şeref Anadolu halklarına aittir. Peki, Anadolu’da nereye dersin?

-Nereye?

-Kaçkarların arasında bir vadiye dolu gibi yağdık. Yağdık ama ne yol bilen var ne de iz. Konuşmayı da bilmiyoruz daha.

-Açlık da var?

-Haliyle. Orada göz gözü görmez titreşirken sabah oldu. Derken gökyüzünde fişek gibi bir atmaca. Göğsü alaca, burnu aynı Lazlar gibi asimetrik, gözler Karadeniz kapça mavisi. Bir heybetli uçuyor ki, sorma? Bir şeyler anlatıyor ama dil bilmiyoruz. Mecburen işarete yüklendik.

-Ne diyor?

-Bu hususta tarih kaynaklarındaki rivayetler muhtelif ama ben doğru yoruma ulaştım. Bunu buradan bir kez daha duyurmamızda sakınca yok.

-Eee?

-Şimdi Heledotos’a göre mezkur Atmacanın iki ayağı vardır. Tarihçimiz Karmate’ye göre ki, kendisinin sezgileri güçlü olmakla beraber atmaya da meyillidir biraz, aynı atmacanın iki eli vardır. Ben bu iki kaynaktan çoğalarak yayılan ikincil kaynakları birer birer eledim ve bütün sonraki yorumların bu ikisine gelip dayandığını ortaya çıkardım.

-Bravo ya!

-Daha bitmedi. Sonra Aristo mantığını kullanarak, sol taraftaki uzvun ayak, sağ taraftakinin de Atmacanın eli olduğunu bulguladım.

-Detaylar okuyucuyu sıkabilir. Biraz toparlar mısınız?

-Bu okuyucu da ne çabuk sıkılıyor? Neyse meselenin kalbine zaten saplıyorum şimdi saplamamı. Bizim Lazlar Kaçkar vadilerinde titreşirken gelen heybetli Atmaca var ya?

-Eee?

-İşte o, sağ eliyle bir işaret yapıyor Lazlara. Beni izleyin demeye getiriyor mevzuyu. O kadar uğraşıyor ve paralıyor ki kendini Atmaca… Neyse onun gagasına bakanlardan birisi en sonunda elll, elll diye mırıldanıyor ve ELAAA! diye bağırmaya başlıyor!

-Gerçekten mi? Çok görkemli ya!

-Evet, atmaca sağ eliyle ELA demeye çalışmasın mı meğerse? Demek istiyor ki, Ela, gel gel, beni izle yani !!! Sol ayağıyla işaret yapsa, ayak-lanın demek olacaktı muhtemeldir ki…

-Aaaa şimdi anladım? Lazcadaki Ela!

-Bravo. Böylece tarihte iki ilke şahit oluyoruz. Bir, bu Atmaca Laz halkını derin vadilerden kurtarıyor ve onları denize yakın Lazona topraklarına sağ salim indiriyor. İkincisi de o zeki Laz uşağı, Atmaca’nın dilini söktüğü an, dünya tarihinde ilk dil ve ardından da alfabe mümkün olabiliyor.

-İnanmıyorum ya!

-Böylece, dünyanın diğer ikincil milletleri, Lazların gezgin ve meraklı karakterleri sayesinde değişik coğrafyalara uyum sağlamak yoluyla birer birer ortaya çıkmaya başlıyorlar.

-İnsanlar yediği şeylere benzer önermesinden yola çıkıyorsunuz burada sanırım?

-Evet, bir Laz, hamsi yediği coğrafyada onun yüklediği enerjiylen de beraber, hareketleriylen de onu yansıtıyor bir bakıma. Çok üzüm yediği Yunan ellerinde de mesela, biraz sarhoşluyor ve her güzel kadını ve yakışıklı erkeği Tanrı veya Tanrıça sanmaya başlıyor, tövbe tövbe!

-Yunanlılar da Lazlardan geliyor yani?

-Bu durumda görkemli, kadim Yunan uygarlığını kim başlatmış oluyor afta?

-Aman Allahım, biz Lazlar?

-Siz de Laz mısınız N. Hanım?

-Evet. Bugüne kadar gizlemiştim kimliğimi ama artık her yanıma Lazca dövmeler yaptırmazsam, ben da ne olayim!

-Hemen popüler sembollere kanmayın. Daha kalıcı semboller bulmak lazım ki, milletimizin kafasına ne büyük millet olduğu kazınsın. Bol bol mermer kullanmak lazım. Kalıcı oluyor. Onu da kırıyorlar, ya neyse!

-Evet neyse. Devam edelim isterseniz?

-Evet. Bütün diğer milletler Lazlardan neşet edip yayıldılar mı şimdi?

-Tamam burası.

-Bütün diller da, ilk “Ela” diyen Laz’dan doğmuş olmuyor mu bu durumda?

-Tabiatıyla.

-O zaman “Anadolu’ya ilk kim gelmiş ve de ilk uygarlığı kim yaratmış,” sorularınız cevaplanmış oluyor. İşte bu kadar…

-Evet, Durmuş Ali Bey. Bizi ihya ettiniz. Artık göğsümüzü gere gere Lazlığımızı yaşayabileceğiz. Bu kadar basitmiş meğer!

-Evet. Siz siz olun taklitlerimizden sakınınız!