Dokunulmazlıkların kaldırılmasına bir de iyi yerden bakmak gerekirse, bundan sonra aman elinize silah almayın, aman legal alanda mücadele edin, aman şöyle gözükün, aman aman amanlar bitti. Tarihin göreceği en büyük bölücü hareketi olan AKP-MHP-CHP ve onları destekleyen halk sayesinde, Kürt halkı birlikte olma değil, artık ayrılma mücadelesi yürütecek.

Ben kişisel olarak Kürt halkının ve onun iradesinin birlikte kalıp sisteme karşı mücadele etmesini de desteklemiştim. Kürt hareketini başından itibaren desteklememin temel nedeni ise Kürt hareketinin sıradan bir kurtuluş hareketi olmayıp, taşıdığı devrimci- demokratik öz itibari ile etrafında bulunan bölgelere olumlu anlamda etkisiydi.

Kürt halkının bundan sonra kendi kaderini belirleme adına atacakları her adımı da destekleyeceğimi buradan açıkça duyuruyorum. Ha bu saatten sonra kimse kalkıp da konuşmasın, gerçi öyle bir noktaya geldik ki bu saatten sonra çakma akıl hocalarının bile Kürt halkının haklı mücadelesine laf edecek durumları kalmadı ki birçoğu bu durumu itiraf etmeye başladı.

Bu saatten sonra her şey çok billurdur, istenmeyen yerde zorla mücadele edilemez ki, o zaman Kürt halkının her şeyi ile kendilerine ait olan yaşamı kurmasındaki son engel asılmıştır.

KÜRT HAREKETİNE KARŞI DARBE GİRİŞİMİ TÜRKİYE DEMOKRASİSİNE KARŞI DARBE GİRİŞİMİDİR

Bundan sonrasını kendi faşistleri ile yaşamak zorunda olanlar düşünsün ne diyelim. Kürt halkı ve iradesi bu coğrafyanın en büyük demokratikleştirici gücüydü, bir büyük korku yüzünden elimizin tersi ile bunu ittik.

Bundan sonra Türkiye demokrasisi açık saldırılara karşı tamamen savunmasız duruma düştü. Nisan ayında Ankara’da gerçekleştirdiğimiz Pontos panelinde yanlış hatırlamıyorsam Baskın Oran laiklik için ilginç bir tesbit yapmıştı.

Bizde laiklik gayri-Müslümanlar zorla göçertildiğinde bitti demişti. Nedeni ise şöyle bir şeydi, gayri-Müslümanlar da burada yaşamaya devam etmiş olsaydı, belki yine Müslümanlardan yana bir şeyleri yontmaya çalışsa da mutlaka, diğer inançlara dönük de bir şeyler yapmak zorunda kalacaktı.

O vakit devlet ister istemez şimdiki durumdan çok daha fazla taviz vermek zorunda kalacak ve kendini bu duruma bağlı olarak değiştirip dönüştürmek zorunda kalacaktı. Fakat gayri-Müslümler çeşitli yol ve yöntemler ile yok edilince laiklik denen şey de kendiliğinden bitti demişti.

Çünkü artık devlet sadece Müslümanlar üzerinden yani tekil yapı üzerinden hareket ediyor, o da onu değişime zorlamıyordu. Bugün bu ülkenin demokrasisi mücadelesinde aynı mekanizmanın devreye sokulduğuna inanıyorum.

Geçmişten beri tekil bir halk için çabalayan bir sistem mevcut, diğer halklar çok seneler önce yenilmişler ise de Kürt halkı varlığını hep diri tutmaya çalışarak devleti demokratik adımlar atması noktasında zorlamıştır.

TC devleti bu yüzden laiklik konusundaki geçmiş deneyimleri toplayıp, Türkiye’nin görece biraz dahi olsa demokratik tahayyülleri  tamamen yok etmek için Türkiye’nin demokratikleştirilmesinde kilit rol oynayan, Türkiye demokrasisinin son kalesi olan Kürt halkı ve iradesini yok etmek istemektedir.

Elbette kamuoyuna bir çok yalan söyleyebilirler fakat Kürt Özgürlük hareketinin sadece Kürt halkı ve coğrafyası için değil Türkiye demokrasisi için de be anlama geldiğini devlet çok iyi biliyor. Yalanlar bir yana gerçekler için devlet son kalan muhalefet hareketini hem fiziki hem de beyaz soykırıma tabi tutuyor.

Laikliği işlevsiz kılmak için onun kalesi olarak görebileceğimiz Gayri-Müslüman halklar nasıl ortadan kaldırılmış yani laikliğin nesnel dayanaklarını ortadan kaldıranlar, bugün de benzer saldırıyı Türkiye demokrasisini işlevsiz hale getirmek için Kürt halkına ve iradesine saldırmak sureti ile gerçekleştirmektedirler.

TÜRKİYE KESİMİ KÜRT FOBİSİ YÜZÜNDEN KENDİ GÖVDESİNE BALTA VURUYOR

Bu saldırının sonuçlarını çok geçmeden Türkiye kamuoyu anlayacak, dediğim gibi Kürt halkı ve iradesi sadece Kürt halkının haklarının garantörü değil aynı zamanda verdiği mücadele ile Türkiye demokrasisinin de emniyet sibobuydu.

Haydi bu duruma sebeb olanların gözü aydın, bundan sonra değneksiz köyde AKP’nin yaptığı kıyımlara hep beraber şahit olacağız. Net söylüyorum ki, Kürt halkının birlikte yaşama arzusu bu yapılanlar ile elinden alınmış olabilir fakat çok uzak zamana kalmadan nasıl ki Güney’de, Rojava’da kendi yaşamını örgütlemiş ise Bakur'da da aynısını yapacaktır.

Burada kaybeden Kürt halkı olmamıştır. Bu ilerleyen zamanda daha net ortaya çıkacaktır. Türkiye kesimi Kürt fobisi yüzünden AKP’nin peşine düşmüş ve baltayı kendi gövdelerine vurmuştur. TC devleti aile diktatörlüğüne evrimindeki son düzlüğünde, Türkiye’nin nefes borusu durumunda olan demokrasinin son kalesi de yok edilmek ile karşı karşıya, bu intiharın, büyük kan kaybının nelere yol açacağını da hep beraber göreceğiz.