20 Mayıs 2016 Cuma. TBMM’de milletvekili dokunulmazlıklarıyla ilgili anayasa değişikliği oylanıyor. Daha önce yapılan birinci oylamada oylar 350 civarında kalmış, referandum için yeterli olsa da anayasa değişikliğinin meclisten geçmesi için gerekli 367 oya ulaşılmamıştı.

AKP ve MHP’nin toplam oyları 357 olmasına rağmen meclis başkanı oy veremediği için 356 oyda kalıyor, bu oy sayısı da yeterli olmuyordu. 367 oya ulaşmak için 11 oya daha ihtiyaç duyuluyordu. Anayasa değişikliğinin birinci tur oylamada 350 civarında oy alması, değişiklik lehinde oy verenlerin sadece AKP ve MHP olduğunu gösteriyordu.

CHP içerisinde anayasa değişikliği lehinde oy kullanmak istemeyen milletvekili sayısı oldukça fazlaydı. 22 yıl önce 1994 tarihinde mecliste yaşanan dokunulmazlık krizinin tekrarlanmasını istemeyen çoğunluk, aynı durumu yaşamamak için dokunulmazlıkların kaldırılması yönünde yapılan anayasa değişikliği oylamasında ret oyu kullanıyordu.

Çoğunluk olmasalar da başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere evet oyu kullanacak CHP milletvekilleri de vardı. “Yargılanmaktan korkmadıklarını göstermek” amacıyla! Evet oyu kullanacağını söyleyen Kılıçdaroğlu, partisinin milletvekillerini de bu yönde ikna etmeye çalışıyordu.

Aslında dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda yapılması istenen anayasa değişikliği sadece HDP’yi hedeflemekteydi. Cumhurbaşkanının ve AKP’li milletvekillerinin tüm söylemleri bu yöndeydi.

Dokunulmazlıkların kaldırılmasının başlatılmasını isteyen de, “milletimiz terörist örgütün destekçilerini meclisin çatısı altında istemiyor” diyen de cumhurbaşkanıydı. Hedefi açıkça ifade ediyordu. Hedefte HDP vardı.

Hedefin HDP olmasını bilen CHP’nin “yargılanmaktan korkmuyoruz” mazeretinin anlamsız olduğunu kendileri de biliyor. Başkan Kemal Kılıçtaroğlu ne kadar sıkışmış ki milletvekillerini ikna etmek için denemediği yöntem kalmıyor. “Referanduma gidilirse felaket olacağına” kadar her yol deneniyor.

Aynı tarihte Cumhurbaşkanı Rize gezisinde ve konuşmalar yapıyor. Ağırlıklı konu dokunulmazlıklar. HDP suçlanıyor, “teröristlere destek olduğu”, “suçlu oldukları” söyleniyor ve “yargıya gönderilmeleri ve bedellerini ödemeleri” gerektiği ifade ediliyor.

Daha başında, yargılanmadan “suçlu” ilan edilerek “yargısız infaz” yapılmış oluyor. “Suç ispat edilene kadar herkes suçsuzdur” ilkesi çiğneniyor.

Kendisini/Partisini milletin tamamı yerine koyması, HDP’li milletvekillerinin yargılanmadan suçlu ilan edilmesi, Cumhurbaşkanının tarafsız olmaması gibi durumları şimdilik kaydıyla bir kenara koyalım.

Burada asıl önemli görüntü daha farklı.

Cumhurbaşkanının Rize gezisi boyunca yanında olan iki isim.

Yargıtay başkanı İsmail Rüştü Cirit ve Danıştay Başkanı Zerrin Güngör.

Yargının bağımsız olduğunu vurgulamayan bir yetkili yok. Bağımsız olması da gerekir hatta zorunludur.

Tarafsız olmadığını, son istediği “partili Cumhurbaşkanlığı” sistemiyle bir kez daha vurgulayan, AKP’nin de her fırsatta “tek liderimiz Erdoğan” diyerek onayladığı Cumhurbaşkanının yanında, gezilerinde, konuşma yaparken bağımsız olması gereken Yüksek Yargı organlarının başkanlarının işi ne?

Böyle bir görüntüyü seyrettirerek “yargının bağımsızlığı” konusunda haklı kuşkuları içimize doldurmanın gereği ne?

Rize gezisi sırasında ilk konuşmalar yapılırken TBMM’de dokunulmazlıklarla ilgili anayasa değişikliği görüşmeleri devam ediyordu. Mecliste görüşmeler yapılırken bu görüntüyü vermenin amacı/kastı ne olabilir?

MHP’nin kongresi ile ilgili süreç Yargıtay’da iken, böylesi bir görüntüyü vermek MHP için bir tehdit olabilir mi? Ya da aynı şekilde dokunulmazlık dosyaları olan CHP’li milletvekillerine mesaj verilmesi istenmiş olabilir mi? Bu görüntülerden sonra bu tür olasılıkları düşünmek hakkımız.

Önümüzdeki süreçte yargıya intikal eden fezlekelerle ilgili verilecek mahkumiyet kararlarının itiraz mercii olan Yargıtay’ın başkanının bu gezide Cumhurbaşkanının yanında poz vermesinin, yargının bağımsızlığı konusundaki kuşkularımızı haklı çıkarmaktan başka ne işe yarayacak?

Sadece görüntü vermekle kalmadılar, bakanlarla birlikte basına kapalı toplantılarda da bulundular!

Yargıya nasıl ve hangi gerekçe ile güveneceğiz?

Belki de bu görüntü nedeniyle mecliste görüşülen dokunulmazlıklarla ilgili anayasa değişikliği 376 oy ile kabul edildi. Belki bu görüntü olmasaydı oylamada 367 bulunamayacaktı. Daha sonra ortaya çıkan “Kılıçdaroğlu evet diyecek 20 milletvekili aradı” haberinin doğruluğu ve nedeni belki de bu görüntüydü.

Şimdilik bu konudaki gerçekliği bilemeyeceğiz.

Bildiğimiz, CHP başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Anayasa Mahkemesine yapılması düşünülen itiraz için CHP milletvekillerinin imza vermemesini istemesi, verecekleri partiden atılmayla tehdit etmesi ve bu konuda çok kararlı olmasıdır. Kılıçdaroğlu’nun bu tehdidine rağmen davranacak milletvekillerinin çıkması çok güzel bir tablo yaratacağı da açıktır.

Bildiğimiz, CHP’nin HDP ile ilgili yapılması düşünülen her işleme evet diyecek olmasıdır.

Bildiğimiz, HDP’ye yanaşanın, yardım edenin yakılacak olmasıdır.

Bildiğimiz, yargının bağımsız olmadığıdır.

Bildiğimiz, HDP’nin yargılamasının da adil olmayacağıdır.

Bildiğimiz, bundan sonra sığınacak, korunacak adaletin kalmadığıdır.

Bildiğimiz, Fiili olarak uygulanan “başkanlık sisteminin” yürürlükte olduğudur.

Bildiğimiz, gidişatın iyi olmadığıdır…