Koçgiri ismi, her gidilen yerdeki yerli halk tarafından anılan isimdir. 1530 yılından önce Koçgiri isimli bir aşiret ismi söz konusu değildi. Dersim’den sürgüne gönderilen aşiretle birlikte, Koçgiri ismi anılmaya başlar. Goçagır geldi, Goçagır geliyor, Goçagır gidiyor telafuzlar şeklindeydi.”(1)

Koçgiri ismi günümüzde daha çok bir coğrafya/bölge ismi olarak kullanılmaktadır. Ancak Koçgiri’de köyleri dolaştığımızda ve de orada yaşayan halk ile konuştuğumuzda daha başka anlatılar ile karşılaşmak da mümkün. Sistem karşıtı/muhalif yapı ve bireyler olarak ‘Koçgiri İsyanı’ ve daha sonrasında Kemalist Cumhuriyet’in gerçekleştirdiği büyük katliamdan doğru bu coğrafyaya bakıyor ve her zaman yanında durarak okumaya çalışıyoruz. Bizlerin bu yaklaşımı/anlatısı dışında başka anlatılar da var, ancak bu yazının konusu şimdilik bu değildir.
Koçgiri söylemi bugün de kendisi içinde bir karşı/muhalif söylem olarak yer edinmiştir bizlerin hafızasında ve de anlatılarında. “Koçgîrî tarihi olarak Batı Dersim'dir. Merkez İmranlı olmak üzere, Zara, Suşehri, Hafik, Divriği, Kangal, Ulaş, Hekimhan, Arapgir, Kemah, Kuruçay ve Refahiye`nin sınırları içerisinde kalan yaklaşık 350 köyü kapsayan bir bölgedir.”(2)

Koçgiri 1919-21 süreci halkın hafızalarında birbirlerinden farklı anlatılar ile birlikte canlı bir şekilde duruyor. Ancak bu anlatıların birbiri ile yeterince buluşmadığını söylemek yanlış olmayacaktır. Aslında bugün bile Kemalist Cumhuriyet’in bu ilk büyük katliamına dair çok şeyler söylenmemektedir. Resmi söylemler hala burada yaşayan halk tarafından çokça ifade edilmektedir. Bunu da ayrıca daha geniş konuşmak mümkün…
Bu yazının konusu 1 Temmuz tarihinde başlayan 2 Temmuz anması ile devam eden ve 7 Temmuz “Cogi Baba Festivali” ile devam eden bir haftalık tanıklıklar üzerinde bir söz üretmektir. Madımak Oteli ‘2 Temmuz İnsanlık Suçları Müzesi’ olana kadar bu mücadele devam edecektir. Bu mücadelenin bir tarafı, başka bir tarafı da devlet tarafından zorla boşaltılan bu coğrafyanın geçmişteki konumuna gelmesidir. Yani geri dönüş. Köye dönüşler dendiğinde akla gelen daha çok Şırnak, Cizre, Bitlis, Bingöl gibi bölgeler oluyor. Oysa devletin Koçgiri için insansızlaştırma politikası da bir yüzyıldır devam eden bir politikadır. En son kapsamlı halini de 1990’lı yıllarda aldı. Kürt Özgürlük Mücadelesi’nin Dersim’den sonra Koçgiri’de de bir karşılık bulmasından sonra devlet bütün militer/kontra güçleri ile bu coğrafyaya yöneldi ve köylerde kendilerine ‘gerilla süsü’ vererek ölümler gerçekleştirip insanları yaşadıkları yerlerden uzaklaştırdılar.
2000’li yıllardan bu yana da Koçgiri yöre derneklerinin İM-DER’in öncülüğünde gerçekleştirdiği “Cogi Baba Festivalleri” ile bölgede bir hareketlenme hedeflendi. Bir yanı ile bu başarıldı da. 2 Temmuz Madımak anması ile başlayan hafta, Hasret Gültekin anması ve aynı hafta sonu “Cogi Baba Festivali” ile tamamlanıyordu. Ben de en son yapılan -14. Cogi Baba Festivali- festivale katıldım. Uzun yıllar sonra bu coğrafyada olmak güzeldi. İlk andan itibaren bir çatışma hali gözlemledim. Adından da anlaşılacağı gibi “Cogi Baba” Koçgiri Kürtleri için bir inanç mekânı. Kızılbaş Alevi geleneğinde “Cogi Baba”nın başka bir yeri var. Böyle olunca Alevi inancı önderlerinin de beklentileri farklı oluyor. Ancak devamında gelen “festival” söylemi de başka bir talep ve de durumu çağırıyor.
 
Uzun yıllardır bağının koptuğu/zayıfladığı bu coğrafya ile tekrardan ilişki kurmak isteyen ve de bunu bir festival üzerinden götürmek isteyen ciddi bir kitle de var. Haziran/Temmuz ayları Koçgiri Kürtleri için “mezar ayı”dır. Hemen hemen bütün köylerde bu ay içinde inanç/kültürleri doğrultusunda köylerde buluşmalar olur. Hem bu buluşmalar ve hem de 2 Temmuz anmaları bir araya geldiğinde bölgeye yoğun bir gidiş oluyor. Bir de son yıllarda özellikle yaz ayları kalmak üzere evler yapılıyor. Bunların hepsi bir yere kadar olumlu gelişmeler.
Ancak “Cogi Baba Festivali” üzerinden bu eksikleri konuşmak iyi olur. Bu festivalin mekanı ve de içeriği değişmelidir. Bunu oradaki gözlemlerim ve de konuşmalarımda edindim. Başka bir ihtiyaç var; o da daha geniş katılımları ve de etkinlikleri içerecek bir festival. “Cogi Baba” kendisi içinde devam eder, bölge insanları ya da başka bölgelerden gelecek insanlar ile burası Alevilerin bir inanç merkezi olarak çeşitli buluşmalara ev sahipliği yapacaktır. Yeni bir çalışma/festival ile de yeni bir yol alınabilir. KIZILIRMAK DOĞA VE KÜLTÜR FESTİVALİ demek içimde geçiyor. Koçgiri’de, Kızılırmak Nehri kenarında on binlerin bir araya geldiği belki de bir haftayı bulacak çeşitli etkinlik ve de programlar ile donatıldığı bir festival…
Böylesi bir festival için konuşmak, tartışmak, başka festivallerin üzerinden düşünmek mümkün. Bunların içerik olarak değişmesi, başka hal alması mümkündür. Kesin olan ise Koçgiri ve de Koçgiri diasporası açısından böylesi bir buluşma hem geçmişle ciddi bir yüzleşme, bu yüzleşme ile birlikte yenilenme ve coğrafyanın imansızlaştırılmasına karşı da ciddi bir direnç olacaktır. Politik olarak da çok ihmal ettiğimiz bu coğrafya bu şekliyle ciddi bir ivme kazanacaktır. O zaman şimdiden önümüzdeki bir yılı, KIZILIRMAK DOĞA VE KÜLTÜR FESTİVALİ’ni konuşmak ve tartışmak yerinde olacaktır.

_________________
Not: Bir haftalık süreç içinde bütün heyecanları ve de sevgileri ile benimle olan Rozerin, Sertav Çiya, Özlem, Nurcan, annem Gülbahar, Raime başta olmak üzere Selahattin, Hacihas, Erkancan ve de adını şimdi sayamadığım bütün güzel insanlara teşekkürler.
(1)   http://www.kadimlacin.com/kocgiri-nedir/
(2)   http://www.kocgiri.biz/?p=271