Kızılay bir yardım kuruluşu mu, yoksa diyanet işleri kurumu mu anlamadım. Kızılay aslında tüzüğünü Kızılhaç’dan alır. 1800’lerin sonun da bir öneri ile Kızılhaç’tan Kızılay’a dönüşmüştür. Dönüşüm gerekçeleri ise çoğunluğu Müslüman olan bu coğrafyada haç’a karşı ön yargı öne sürülür. Belki o dönemler de bir nebze anlaşılabilecek bir bahane ile kendini Kızılay’a dönüştürmüştür. Fakat Kızılay önce yardımları doğru yapamayız anlayışı ile kendini şekilsel olarak değiştirmeye öyle bir kaptırdı ki , bugün artık tanınmayacak bir duruma gelmiştir.

Aslında özerk bir dernek olan Kızılay bugün kelimenin tam manası ile devlet gibi hareket etmektedir. Hem Kızılhaç hem de kendi tüzüklerini hiçe saymışlardır. Tarafsızlık ilkelerini tamamen çiğnemişlerdir. Kızılay kendi yönetmeliklerine göre değil, devletin ideolojik ve politik ihtiyaçlarına göre kurum çalışmalarını belirler duruma gelmiştir.

Bu yüzden bozuk kan bankacılığı ve Van depreminde olduğu yetersiz yardım çadırları ile anılır oldu. Ben şahsen 94 yılında askerken savaşın doğal sonuçlarından biri olan esirlik-le tanıştım. Bir çatışma da PKK gerillalarına esir düştüm. Esir düşmemin birinci haftasında tüm iletişim, sağlık ve durumum ile ilgili çalışmaları için yanımıza gelen uluslararası Kızıl haç örgütü yaptı.

Aslında o günlerde böylesi zamanlar da yanımda olması gereken bir örgüt daha varmış, hem de uzaklarda aramama bile gerek olmayacak kadar yakınımızdaymış, sürekli başı yetersiz çadırlar ile ve bozuk kanlarla belada olan Kızılay dan başkası değilmiş, fakat ben bu durumu ancak PKK gerillalarının yanından Türkiye’ye gelip, hapishanelerde onca işkence görüp, daha sonra zorla ellerim bağlanarak askere götürüldükten 15 ay sonra Samsun Bafra’ya döndüğüm de bu Kızılay ne yapar deyip araştırmalarım sonucu, savaş durumlarında, iç savaşlarda ya da PKK gibi örgütler ile devlet arasındaki savaşlarda olduğu gibi esirler ile ilgili çalışmayı Kızılay’ın yapması gerekirmiş, peki yapması gereken görevi neden Kızılay yerine getirmezken kendine vazife olmayan Kocaeli üniversitesinde olduğu gibi LGBTİ bireylerin kan vermesi konusunda olumlu ya da olumsuz fikir yürütüyor. Sen kurum olarak kan testini yapar, eğer test sonucu olumlu ise kanını alırsın, bunun ötesinde hangi kurum ya da mevkinin yerine kendini koyarak, bu şekilde bir uygulamaya gidersin, bunu anlamak inanın çok güç olduğunu düşünüyorum.

Ben savaş esiriydim ve Kızılay bir kere olsun dahi beni ne arayıp ne sordu, hatta tüzüğünün 7 maddesi f fıkrası [ f) Türk dost ve düşman savaş esirleri ile gözaltına alınanlarla, sığınmacı veya mültecilerin değiştirilmesine, aileleriyle haberleşmelerine, kayıpların aranmasına ve bu kişilere ait para, eşya ve diğer kıymetli evrakın ulaştırılmasına aracılık etmek ve bu hizmetleri yürütmek amacıyla gerekli haberleşme sistemleri ve birimleri oluşturmak. ] çok açık şekilde bu anlamdaki görevini hatırlattığı halde, devletli bir refleks ile bizi görmezden geldi. Sadece bizi değil tüm esir alınma süreçlerinde benzer şeyler yaşandı. Peki böyle bir şeyi Kızılay üzerine vazife iken neden yapmayı yeğlemedi. Bunun tek mantıklı açıklaması, onların devletli bakışı ile biz eğer oradan askerleri almaya gidersek PKK meşrulaşacaktır yaklaşımının kendisi, yani yardım kuruluşu gibi değil, bir polis kurumu, ya da asker gibi düşünmektedir. Yoksa Türkiye ve Kürdistan olmayınca koşa koşa esir takası işlerini yapmaktadır. Buna en yakın örnek İsrail devleti ile Hamas arasında meşhur bir kişiye karşın İsrail devletinin 1000 kişiyi bıraktığı esir takası sürecidir. Kızılay bu süreçte belirleyici bir rol oynamıştır.

Van depremindeki çadır meselesine gelince, bunun da o devletli refleksi ile olduğunun açıkça düşünüyorum. İdeolojik bir algı ile hareket edip, yine bu duruşa göre kime hizmet götürüp götürmeyeceğine karar veriyor. Afrika, Hindistan, Japonya ya da daha bir çok yere her şey ve çadır varken, koca devlet Van depreminde açıkta kaldı. Bu sizce doğru mu? açıkta kalma mı var, yoksa tamamen ideolojik bir yetmezlik mi söz konusudur.

Kocaeli üniversitesinde yaşanan LGBTİ bireylerinden kan almam inadı tamamen bu ideolojik arka plana yatmaktadır. Bildiğin Irkçı ve Sünni muhafazakar bir algıya sahip olan Kızılay bu duruma göre de yardım algısı gelişiyor. Biz nerede ise Şengal ve Kobani saldırılarından beri teyakkuz da olan barış aktivistleri, nerede ise Kızılay’ı hiç bir yer de göremedik. Bir kaç zorunlu basın önünde görülmenin dışında, Kızılay’ın nerede ise varlığı yok gibiydi. Yukarıda açıkladığımız nedenlerden dolayı da hiç bir yerde yardım kampanyası yürütmedi.

Recep Tayyip Erdoğan’ın sunni müslümanlarına hariç onlara şov yaparak yardım ettiler. Biz Şengal ve Kobane sınırında aramakla bulamadıklarımızı, o dönem de dünya basını boy boy yazdı. Velhasıl Kızılay'ın cinsiyetçi, Irkçı, mezhepçi yaklaşımını kınıyorum. Ben şimdi yine diyeceğim ki aklı başında bir savcı yok mu? Kızılay yetkililerinin bu ırkçı yaklaşımına karşı suç soruşturma başlatacak, biliyorum ki bu hükümet dönemi zaten olmayan hukuk tamamen kalmadı.

Bizim gibi ülkenin Kızılay’ı da böyle oluyor, Allahtan PKK ve Kızılhaç böyle değildi de bağlantılar kurulup Türkiye’ye geri dönebildik. Gerçi biraz geç olsa da tüm olanlardan sonra bu geri gelme işini artık bir kere daha ....