Günlerdir bir İyi Parti fenomenidir gidiyor. Yenilikçiymiş, Akp'nin alternatifiymiş. Genel başkanı kadın olduğu için şansı diğerlerinden daha fazlaymış. . . Kısacası ülke meselelerini en iyi İyi Parti bilirmiş ve onun için de Akp'den sıtkı sıyrılanların oylarını İyi Partiye vermeliymiş. . .

İyi Parti siyaset sahnesine hoş geldi, sefalar getirdi de, soralım bakalım hangi konuda yenilikçi?

Ülkenin hangi sorununa nasıl bir çözüm öneriyor? Bizi etkileyen, önümüzü, ufkumuzu açan, heyecanla oylarımızı İyi Parti'ye vermemize neden olabilecek argümanlarını sıralayabilecek olan var mı? Koca bir yok. . . Lideri Akşener, ülkücü bir geçmişi olmakla birlikte tipik bir merkez sağcı siyasetçi. Ülkü Hareket' in 1990'larda merkeze doğru yürüyüşünün vitrin isimlerinden biri. O dönemin yargısız infazlarıyla, rüşvet ve ihale yolsuzluklarıyla, askeri vesayetleriyle ünlü başbakanı Tansu Çiller'in yeni gözdelerinden olan Akşener, o karanlık yıllarda 7 ay gibi kısa bir süre içişleri bakanlığı yaptı.

Akşener'in partisini parlatıp iktidara aday gösterenlere sormak lazım, İyi Parti'nin politikalarının ve programının mevcut iktidarın ekonomi politikalarından, eğitim politikalarından, dış politikasından, farkı nedir? Gelir dağılımı, asgari ücret, dış borç, enflasyon, işsizlik, tüm bunlara ilişkin görüşü nedir?

Naçizane günlerdir basını sıkı takip ediyorum, haberleri ve tartışma programlarını geç saatlere kadar izliyorum, öğrendiklerim kocaman bir hiç. Sayın Muharrem İnce aday gösterilene kadar Chp tabanının önemli bir kesimi '' kendi adayımız ikinci tura kalırsa seçilemeyebilir, o yüzden şimdiden oyumuzu İyi Parti'ye vermeliyiz'' gibi bir garabetin içine düşmüş durumdadır.

Zaten Chp'nin basiretsiz, yeteneksiz yöneticilerinin de katkılarıyla sağcılığın alternatifinin sağcılık, İslamcılığın alternatifinin İslamcılık olduğu, gömleğin aynı kaldığı ama giyenin değiştiği, dolayısıyla esasen hiçbir şeyin değişmemiş olacağı bir siyasi atmosferin 12 Eylül faşizminden bu yana ülkeye adım adım yerleştirilmiştir. En son Akp ve Mhp'nin yaptığı cumhur ittifakına karşı Chp'nin başını çektiği muhalefet ittifakı olarak bilinen Chp, İyi Pati, Saadet Partisi, ve toplumda esamesi bile okunmayan Demokrat Parti ittifakı, toplumu gericileştirme, sağcılaştırma argümanı değildir de nedir?

Kılıçdaroğlu, dokunulmazlıkların kaldırılması hususunda 'anayasaya aykırı ama evet vereceğiz' dedi. Hdp eşbaşkanları ve milletvekilleri tutuklanmaya başlayınca Chp üst yönetiminin milliyetçi damarları kabardı, gizli sevinç çığlıkları atarak, sağcı partileri aratmayan sağcı politika izledir. Chp böylece toplumun sağcılaşmasında önemli rolünü yine oynamış oldu.

Söz gelmişken birkaç cümle de Chp adayı Muharrem İnce için söz edelim. Bilindiği gibi Chp kurmayları Cumhurbaşkanlığı döneminde Akp'nin noterliğiyle ünlü Abdullah Gül'ün peşinden koştu. Sadece Saadet Patisi ve Chp ile cumhurbaşkanı seçilemeyeceğini anlayan sağlamcı Gül, aday olmaktan vazgeçince Chp, tabanının da etkisiyle Muharrem İnce'yi cumhurbaşkanı adayı gösterdi. Yani Chp kurmaylarının asıl niyeti, toplumu içine düştüğü bataklıktan kurtarmak değil, yukarda belirttiğimiz gibi gömlek değiştirme mahiyetinde Erdoğan'ın karşısına Gül'ü cumhurbaşkanlığına düşünmekle toplumu sağcılaştırmaya devam etmek. . .

Muharrem İnce Gül'den, İyi Parti adayı Akşener'den, Saadet Partisi adayı Karamollaoğlu'ndan daha toplumcu ve seküler gözükse de temel konularda mevcut sistemin özgürlükçü, eşitlikçi manada değişiminden yana bir politik duruştan yoksundur. İnce'nin seçime agresif manada bir heyecan getireceği malum. Hakkını teslim etmek gerekir ki, Sayın İnce dokunulmazlıklar konusunda 'hayır' oyu veren meclisteki az sayıdaki Chp'lilerden biridir. Toplumun tümünü kucaklayacağını söylediği ilk tanıtım toplantısında bu tutumunu daha ne kadar devem ettirir veya toplumun asıl ihtiyacı olan, her konuda özgürlükçü tutum alır mı? Zor görünüyor. Zira Chp'de hakim olan Kürtleri ve diğer ulusal azınlıkları yok sayan hakim anlayış buna ne kadar izin verir, bekleyip göreceğiz. Zira Chp hakikatı Sayın İnce'nin niyetinden bağımsızdır.

Bir kere daha görüldü ki, ülkede bir HDP var bir de diğer partiler. Özgürlüğü, eşitliği, kadın haklarını, Kürt Ulusal sorununun ve diğer azınlık hakların meselelerini eşit yurttaşlık temelinde çözümü konusunda ve adalet, eğitim, işsizlik, yolsuzluk, gibi ülkenin devasa sorunlarına yönelik çözüm önerileri ile rüştünü ispatlamış tek partinin Hdp olduğu çok açık.

İzninizle yazıyı Selahattin Demirtaş'ın seçime dönük olarak bizlere hitaben yayınladığı mesajından kısa alıntılarla tamamlamak istiyorum ;

'' Zorlu ve adaletsiz bir seçim olacağına kuşku yok. Zorbaların yaptıkları yapacaklarının da teminatıdır.

Ama yılmak yok. Gece gündüz demeden ev ev, sokak sokak, köy köy dolaşmalısınız. . . Yeni yaşamın güzelliğini herkese anlatmalısınız. Bir arada, barış içerisinde, kardeşçe ve eşitçe yaşamanın ne kadar güzel olacağını anlatmalısınız. Şiddet gören kadınların, talan edilmiş doğanın, işten atılan mağdurların, cezaevine tıkılan masumların yaralarını ancak bizim sarabileceğimizi herkese göstermelisiniz. Yok sayılan, her gün hakaret edilen, yurttaş yerine konulmayan Kürtlerin, Alevilerin, Ermenilerin, Sünnilerin, Çerkeslerin, Arapların, Pomakların, Romanların ve daha nicelerinin, kırılan onurlarını, gasp edilen haklarını ancak bizimle birlikte telafi edileceklerine onları ikna etmelisiniz. Bu hırsızlık, talan, yolsuzluk, rant ve rüşvet çarkına ancak bizim çomak sokup bu çarkı durdurabileceğimizi, herkes sizden bir kez daha duymalı. . . Bizimle yan yana durmaktan imtina eden, biz yokmuşuz gibi davranan, bizi baraj altında bırakıp ezmeye çalışan bütün diğer siyasi parti yöneticileri bu tutumlarından dolayı utanacaklardır. Çünkü dışlayıp yok etmeye çalıştığınız Hdp, en büyük ittifakını ezilen halklarla yapmıştır zaten. İki tuhaf ittifaka karşı artık tek bir hakiki alternatif vardır, o da HDP'dir. Yolun açık olsun HDP !. . . ''