24 Haziran’da Türkiye bir seçime gidecek.

Sandıkta ne çıkacak?

Sandıkta bir şey çıkacak mı?

Aslına bakarsak AKP/MHP ırkçı/militer ittifakı sandığa bir şey bırakmadı. Bütün hazırlık ve çalışmaları ile bu işi sandığa havale etmeden bitirmek istiyorlar. Bunun için de devlet tekelindeki bütün baskı/şiddet tekelini 7 Haziran 2015 tarihinden bu yana kullanıyorlar.

7 Haziran 2015!

Bütün baskı ve şiddete rağmen Türkiye’nin bütün “öteki”leri o sandıklarda beklenilmeyen bir sonuç ortaya çıkardılar. O gece bu ırkçı/militer ittifak işte bu ötekilerin bir daha böylesi bir görünürlük sağlamaması için süreci başlattılar. Bu da mı diyeceğimiz ne kadar şey var ise hepsini kullandılar. Türkiye halkları, emekçileri, kadınlar, LGBTİ+ bireylerine karşı bir savaş başlattılar. Bizler buna savaş demedik, anti-demokratik uygulamalar, baskı, sindirme gibi şeyler ile anlamaya, anlatmaya çalıştık. Ama hayır olan tam bir savaş ilanıydı.

O tarihten bu yana yaşananlara bir bakalım; bir darbe, ya da bir savaş hali yaşansaydı, yaşadıklarımızdan daha farklı ne yaşayabilirdik ki!

Bir “seçim”e gidilecek. Kimler aday, nasıl bir çalışma yürütülüyor, basında durum nedir? AKP+MHP“ Cumhur İttifakı”na karşı “ CHP+İyi Parti+SP+DP’nin “Milli İttifakı”.

Farklı söylenen nedir? Irkçı/militer politikalarda bir yarış var. Tayyip Erdoğan, Meral Akşener, Muharrem İnce, Temel Karamollaoğlu. Bu dört isimde özünde aynıdır. İşte bu anlamıyla Tayyip Erdoğan her şekilde kazanacağı bir seçime gidiyor. Bu dört isimden hangisi gelirse gelsin bir şey değişmeyecek. “Türkiye’nin bekası” dedikleri bütün yalanlar politikasında hepsi de bir arada duruyor.

Recep Tayyip Erdoğan kendi ekseninde kurduğu bu ırkçı/militer ittifak ile 7 Haziran 2015 tarihinde HDP diyen bütün kesimleri bir şekilde ekarte etti. Şimdi bu kesimler; HDP’ye oy veren, gönül veren, adalet, eşitlik özgürlük diyen kesimler yokmuş gibi bir süreç yaşanıyor.

Kendisine “muhalifim”, “adalet peşindeyim”, “ezilenlerin sesiyim” diyen Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’si de bütün bu baskı ve şiddeti görmezden gelerek Türkiye’de demokrasicilik oynuyor.

Demokrasinin CHP, İYİ PARTİ ve SP’ne kaldığı bir Türkiye, Tayyip Erdoğan’ın başardığı bir Türkiye’dir. Milliyetçi, Tayyip, Akşener, Karamollaoğlu ya da İnce! Hiç birinin diğerinde bir farkı yok. Ama Anadolu ve Mezopotamya halklarının bir vicdanı var, devletin bütün baskı ve şiddetine, halklara, emeğe, kadınlara dönük savaşına rağmen.

Bu vicdan 7 Haziran 2015 tarihinde HDP dedi. Elbette, bizler her şeyi şu sandıklara bırakmayalım, sandıkları fazla önemseyip her şeyin sonucunun orada çıkacağını düşünmeyelim. Hele hele siyaseti asla ve asla onların siyaset denklemine terk etmeyelim, ama gene de onların sahasında onlara bir gol daha atalım. Siyaseten Türkiye’yi özgürlük ve adalet beklemiyor. Güzel günler de çok yakın görünmüyor, bu anlamda umut da!

Ancak bizler yaşamı kavga belledik, kendi sahamızda da, onların sahasında da kavgaya devam. İçerisi, dışarısı, sürgünü, bizim doğup büyüdüğümüz, sokaklarında oyunlar oynayıp aşklar yaşadığımız kentlere, kentlerin sokaklarında hayata koşan o güzel çocuklar barış borcumuz var.

Bir maratonun bir yüz metresi daha diyelim 24 Haziran seçimlerine. İdeallerimiz için daha büyük şeyler yapıyorsa ise devam edelim onlara, ama “sonuç değişmeyecek”, “sonucu zaten belli”, “onların sahasında biz asla kazanamayız” demeyelim.

Tutsak koşullarda; “En neşeli, en coşkulu halinizle 24 Haziran zaferine hazırlanın” diyen Selo’ya bir kulak verelim, elbette bir bildiği vardır.