IŞİD Suruç'ta katliam yapar, katledenlere bir şey denmez, nerede ise ölenlere “niye öldünüz” denir.

Sonra katliamda yaşamlarını yitirenlerin/yitirmeyenlerin geçmişi geleceği didik didik edilir.

“Siz neden orada değildiniz” diye temenniler dile getirilir.

Biraz tepki oluşunca “gerekeni yapacağız” diye harekete geçilir, o zaman da başımıza gelmeyen kalmaz.

Işid’e medyatik bir operasyon yapılır, kamuoyunun “Türkiye devletini tehdit eden IŞİD'li” olarak tanıdığı Ebu Hanzala kod adlı Hasan Bayuncuk ve eşi elleri kolları salına salına “gözaltına” alınır.

Medya eşliğinde IŞİD'e operasyon diye gözaltı haberleri yapılmaya başlanmıştır ki, günün sonunda bir devrimci evinde polisler tarafından katledilmiş, yüzlerce Kürt, sosyalist ve muhalif gözaltına alınmıştır.

O yüzden bu ülkede bir haberin sadece başına değil sonuna da bakmak lazım.

“IŞİD mevzilerini ikinci kez vurmak için Diyarbakır'dan savaş uçakları havalandı” haberi de aynen dediğim haber türüne girer.

“Işid mevzilerini vurmak için” havalandıkları söylenen o savaş uçakları Diyarbakır'dan havalanıp nedense Roboski’de bizim tepemizden geçer Kandil'e doğru yol alır.

İsterdim ki vergilerimiz ile o uçaklara binen pilotlar gezsin gezsin geri dönsün. Ama bu pilotlar gezmeye gelmemişler, Haftanın, Metina, Avaşin, Zap, Gare bölgelerini vurmuşlar.

Uçaklar ile başlayan saldırı bizim burada Gülyazı Alayının devreye girmesi ile sabaha kadar havan topu atışları ile devam etti.

Öğrendiğimiz kadarıyla bir gerilla yaşamını yitirirken bir çok gerilla da yaralanmış.

Sanki balık avına çıkıyorlar, “kime niyet kime kısmet” türünden saldırılar ile yine “alavere dalavere Kürt Memed nöbete” deyip sağ gösterip, kafamızın tam üstüne yumruğu indiriyorlar.

AKP hükümetinin Kürt halkı üzerinde yeni oyunlar peşinde olduğu gözüküyor. İktidarını bu saldırılar ile pekiştirirken IŞİD'i bahane ederek Rojava kantonlarını İsrail misali akıllı duvarlar ile tecrit etmeyi planlıyor.

Peki, AKP hükümeti böyle bir şeyin peşine düşmüşken biz neler yapıyoruz?

Biraz da ona bakalım…