2009 yılında İstanbul Küçükçekmece'de İETT otobüsüne molotofkokteyli atılması sonucu yanarak yaralanan lise son sınıf öğrencisi Serap Eser hayatını kaybetmişti.

Bu olay eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in geçtiğimiz günlerdeki şu sözleri ile tekrar gündeme geldi:

“Küçükçekmece’de otobüse molotof kokteyli atılması sonucunda 18 yaşındaki Serap Eser kızımız hayatını kaybetmişti. Otobüse molotofkokteyli atarak, otobüsü kundaklayan kişilerin ne yazık ki istihbarat elemanı olduğu bilgisini edindim. Aynı zamanda istihbarat elemanıydılar.”

Bu sözler, halkın çeşitli örgütlere öfke duyması ve tepki göstermesi için MİT’in ajanlaştırdığı kişiler aracılığı ile bu tür eylemler yaptırdığının bir göstergesi olarak değerlendirildi, tartışıldı.

Bu tür olaylarının en çok yaşandığı yerlerden İstanbul Okmeydan’ından bir okurumuz konu hakkında yeni iddialar dile getirdi. Okurumuza göre, muhalif kesimlerin yoğun olduğu bu mahallelerde belediye otobüsleri örgütlere tepki doğurmak amacıyla yaktırılıyor, sonra bir de bu mahallelere otobüs seferleri azaltılarak muhalif halk cezalandırılıyor.

Okurumuzun mektubu şöyle:

BELEDİYE'NİN DERDİ NE?

"Ben Okmeydanı'nda oturan bir vatandaşım.

Mahmut Şevket Paşa mahallesinde oturan halk cezalandırılıyor.. Nasıl mı?

Neredeyse olağan hale gelen bir cezalandırma biçimini sizlere anlatacağım.. İstanbul belediyesi neredeyse her gün mahallede olay var bahanesiyle otobüs seferlerini durduruyor. Otobüsler mahalleye girmeden Darülaceze önündeki son duraktan sonra başka bir güzergaha girerek mahalleye girmiyor. Hak gasp ediliyor. Hiçbir resmi bilgi sunulmadan.

Birçok defa aynı şeyi yaşadım. Otobüs şoförleri ‘Şark kahvesine gitmiyorum’ dediğinde onlarca kişi otobüsten inip yürümeye başlıyor, mahallede olay var diye. Ama mahalleye geldiğimde hiçbir olay olmadığını görüyordum..

Bugün şiddetli yağmur vardı yine 54K otobüsüne bindim. Şoför ben biner binmez Şark Kahvesi’ne gitmiyoruz dedi. Nedenini sordum. ‘Olay var’ dedi.

‘Ya abi ne olayı, bu yağmurda ne olayı olacak’ dedim. Bana şoför mahallindeki ekranı gösterdi. Belediyenin bilgi ekranında Okmeydanı şark kahvesine olaylardan dolayı girilmeyeceği başka bir güzergahtan gidileceğini yazıyordu.

Kızgın ifademi görünce şoför ‘olay yok ama bize verilen talimat bu’ dedi. Ben de tabi şoföre bir şey demenin anlamsız olacağını bildiğim için geçip oturdum. Şiddetli yağan yağmurun altında onlarca kişi Darülacezenin önünden inip mahalleye yürüdük.

Mahalleye geldiğimde esnafın birine alışveriş yaparken ‘Mahallede olay var mı’ dedim. ‘Bugün olay yok’ dedi. Ve bu artık neredeyse her gün tekrarlanır oldu. Keyfi bir uygulama yapıyorlar. Otobüse binenlerden tam para alınıyor ama olay bahanesiyle güzergah tamamlanmadan indiriyorlar.

Zaten otobüslerin MİT tarafından yakıldığını hepimiz biliyorken. Bu belediyenin derdi ne? Otobüsleri halktan korumak yerine MİT ve polisten koruması gerekmez mi? Algı operasyonu dedikleri bir olay var ya. İşte algı operasyonu bu: ‘Otobüsleri bu mahallenin halkı yakıyor, biz de bu yüzden mahalleye girmiyoruz’ düşüncesini empoze etmek."

HALKIN DA CEZASI VAR

Okurumuzun bu anlattıklarının benzerlerini hep duyuyoruz. Anlatılanlara göre iktidar kendine muhalif olan kesimlerin yaşadığı bölgeleri cezalandırmaya çalışıyor. Önce buralarda halkın tepkisini çekecek eylemler organize ediyor, sonra da bunları gerekçe göstererek halkı çeşitli hizmetlerden mahrum bırakıyor.

Bunları yapanlara halk da kendi cezasını keser ve son durağa gelmeden iktidar otobüsünden indiriverirse 'algı'ları çok güzel açılır. Değil mi?