Kemal Sunal filmlerinde olduğu gibi kandırıldığımızı düşünenlerin sayısı gün geçtikçe atmakta olduğunu düşünüyorum. O filmlerin konusu aynen şöyle, Türkiye'deki yaşam koşullarından bunalan bu yüzden Avrupa'ya kaçmak isteyen kişilerin yüklüce paraları alındıktan sonra, kamyonlara bindirir ve Avrupa'ya diye Yurdumun ıssız bir yerine götürüp bırakır. Sonra Avrupa sevdası ile yola düşen kişiler insan tüccarları tarafından çok kötü şekilde aldatıldıklarını görürler. Ah vah derler fakat artık iş işten geçmiş olur...

Sık sık Avrupa Birliğine girmek için mücadele ettiğini söyleyen hükümet, Kemal Sunal filmlerinde olduğu gibi, bize Avrupa Avrupa deyip bizi tamı tamına Pakistan'ın göbeğine bıraktı. Biz de Kemal Sunal filmlerinde olduğu gibi büyük bir aldatılmışlığı yaşıyoruz. Daha özgürlükçü, daha eşit, barış içerisinde yaşamayı beklerken, hükümetin izlediği politikalar yüzünden, bırakın geleceği, yarına garantisi olmayan Pakistan'a doğru hızlı adımlar ile gidiyoruz.

Türkiye devleti günlerdir Azez'i alan YPG güçlerini topçu ateşine tutuyor. Suudi ile birlikte o bölgeye karasal operasyon için Avrupa'da Kulis yaptığı bilgileri kamuoyuna yansımış fakat bu tutumu hiç bir ülke tarafından ciddiye alınmamıştı.

Suriye'de izlediği politikalar ile tamamen yalnızlaşan Türkiye bir çıkış aramakta, daha önce birçok kez bu tür krizlerini bu şekilde aşmaya çalıştı. Bu duruma, yani sıkıştığında her türlü deliliği yapabileceğini 30 mart 2014 yerel seçimleri öncesinde ortaya çıkan ve Mit müsteşarı olan Hakan Fidan'a ait olduğu söylenen şu sözler çok iyi açıklıyor. "Gerekirse Suriye'ye dört adam gönderirim. Türkiye'ye 8 füze attırırım savaş gerekçesi üretirim, Süleyman Şah Türbesine de saldırtırız". O dönem izlediği yanlış politika ile yaklaşan seçim sürecini etkilemek ve sonuçlarını kendileri lehine sonuçlandırmak istiyorlardı. Aslında AKP hükümeti girdiği tüm seçim süreçlerinde bu kozu hep kullandı. Hem emperyalist çıkar hem Kürt fobisi için Suriye ve Rojava politikalarında ısrarcı okurken aynı zamanda iç politikayı da bu durumun üzerinden ikame etme yoluna gitti.

Hal ve durum böyle olunca, tüm çelişkilerini giderme yolu olarak savaşı görünce, krizlerinden çıkış için yapacağın şeyler hep deliliğe çıkıyor. Şimdi hükumetin başkanlık için daha fazla ırkçılık ve şoven politikaya ihtiyacı var. Ayrıca kısmen de olsa acil Suriye'ye giriş biletine ihtiyacı bulunmaktadır. Türkiye devletini yönetenler iktidarını kaybetmemek için dünyayı ateşin içine sürüklemekten hiç mi hiç çekinmiyorlar. Şu an 'teröre karşı birlik' yaygaraları da Milli birlik mesajları verilse de benim yine de aklıma 30 Mart 2024 seçimleri öncesi kamuoyuna sızan Hakan Fidan'ın şu sözleri takılıyor "Gerekirse Suriye'ye dört adam gönderirim. Türkiye'ye 8 füze attırıp savaş gerekçesi üretirim, Süleyman Şah Türbesine de saldırtırız". Ne dersiniz iktidar için üç, beş askerin hesabı mı olur.

Daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın faillerin kim olduğu, nereden geldikleri bilinmediği halde Ankara patlamasının olduğu ilk dakikalarda "Birliğimize, beraberliğimize, geleceğimize yönelik olarak, sınırlarımız dışında ve içinde gerçekleşen saldırılara misliyle karşılık verme konusundaki kararlılığımız, bu tür eylemlerle daha da güçlenmektedir" demesi de bu saldırının kurgu olduğu yönündeki algıyı da kuvvetlendiriyor. Ya da bu eyleminin rantını devşirmeye çalışıyor. Daha hiçbir şey orta yerde yokken, nereye misli ile cevap vereceksiniz. Bu açıklamanın bir gün sonrasında ise Ankara patlamasına ilişkin Başbakan Davutoğlu'nun bir adım doğa ileriye gidip PYD'yi işaret etmesi de PYD lideri Salih Müslim’in dediği gibi yapılan Ankara patlamasının 'Suriye'ye girmenin' bahanesi olarak kullanıldığı çok açık...

Bugün Murat Yetkin'in yazısını okumaya başladığımda hükümetin bu katliamının uluslararası ayağı da tamamlanmış olduğunu gördüm. Anlaşılan o ki kamuoyuna servis edilecek bütünlük aşağıda ki gibi olacak. 1) Bilinmeyen güvenlik kaynağı 2) Eylemi yapan YPG savaşçısı 3) YPG bombacısının Suriye istihbaratı ile ilişkisi var 4) Eylemi yapan YPG'li PKK'den destek aldı. 5) Bombalanan yerin hava kuvvetlerinin seçilmesi Rusya'nın düşürülen uçağının rövanşı olması.

Sonuçları itibarı ile değerlendirildiğinde Reyhanlı, Diyarbakır, Suruç, Ankara katliamını kim yapmış ise 17 Şubat Ankara saldırısını aynı kesim yine aynı ihtiyaçları doğrultusunda yaptığını düşündürüyor

Sonuçları itibari ile değerlendirdiğimiz de yukarıdaki sonuçları çıkarsak da, 24 Temmuz itibarı Hükümet Kürt halkına karşı eşi görülmemiş bir saldırı başlatmış, yüzlerce sivil yaşamını kaybetmiş, Kürt şehir ve kasabaları top ve tanklar ile yıkılmış ve şehirler kuşatılmış durumda, hal böyle olunca Bu tür askeri ve polis bölgelerine Kürt güçleri de eylem gerçekleştirebilir..

Yaşamımız sürekli bittikçe çevrilen Kemal Sunal'ın o meşhur filmine dönüştü. Bu kabustan uyanmak dileği ile, küçük bir azınlığın iktidarın devamı için her yer cehenneme döndü. Artık Ankara'da, İstanbul'da, İzmir'de yaşayanlar, istese de Cizre'den, Sur'dan, Silopi'den bana ne diyemeyecek, çünkü hükümet izlediği politikalar ile savaşı onların evine getirdi. Hala mı bu korkunç savaşa karşı tavır almayacaksınız o zaman sonuçlarına katlanacaksınız ne diyelim.