İktidarın ülkeyi yönetemediği sıradan insanların bile kabul ettiği bir gerçek. Öyle ki, AKP veya MHP'den doğrudan nemalanan mutlu azınlığın dışında kalan sokaktaki herhangi birine dokunduğunuzda bu gerçeği görmemeniz mümkün değil. İnsanların özellikle siyasi konularda korkudan konuşmak istemiyor oluşları bile ülkede sosyal yaşamın ne hallerde olduğunun adeta bir özeti.

AKP-MHP bloğu iktidarları boyunca Türkiye'nin sağcılaştırılması projelerini gerçekleştirmek için bütün güçlerini kullandılar. Hem de devletin tüm imkanlarını ve %95'ini kontrol altında tuttukları medyayı da öne sürerek... Menderes'in idamının yıldönümünden Ayasofya'nın 'açılışı' metaforunu kullanmayı ihmal etmeden heybelerinde ne varsa şimdiye kadar ortaya dökmedikleri hiçbir argümanları kalmadı. Kısacası, iktidarın lafzi manada bile topluma verebileceği hiçbir şey kalmadı. Ancak onların bütün bu çabaları insanların iktidara olan memnuniyetsizliğini geriletmiyor. Kitleler yığınlar halinde iktidardan uzaklaşmaya devam ediyor. İktidarın siyaset söyleminde tercih ettiği dilin sivriliği ancak toplumdaki nefreti ve saldırganlığı körüklemekten başka bir şeye yaramıyor. Söz konusu ötekileştirme ve nefret söylemi, iktidarı her koşulda desteklemeyi kendine vazife sayan toplumun en geri, en bağnaz, itaatçi güruhunu canlı tuttuğunu belirtmemiz yanlış olmayacaktır elbette. Ancak bir zamanlar övünerek meydanlarda dillendirdikleri 'toplumun %50'sini zor tutuyorum' cümlesinin artık geçerli olmadığını belirtmeliyiz. Olsa olsa iktidarı desteklediğini en azgın şiddet söylemiyle ifade eden mafya babaları ve dijital alemde ortaya sürülen kadrolu troller var. Onların da asıl yaptıkları, çıkardıkları kuru gürültüyle muhalif kamuoyunu meşgul ederek, onların iktidarın baskılarına karşı bir araya gelmelerini engellemek...

Peki, iktidarın bunca tükenmişliğine ve ülke sorunlarının çözümünde bu kadar kifayetsizliğine, tel tel dökülüyor, mum gibi eriyor olmasına, bu kadar dibe vurmuşluğuna rağmen toplumun büyük çoğunluğunu kucaklaması gereken muhalefet ne yapıyor sizce? Zamanının büyük çoğunluğunu iktidar hatiplerine laf yetiştirmek ve yeni kurulan partilerden medet umarcasına yüzde hesaplar yaparak harcıyor dersek düzen muhalefetine haksızlık yapmış olur muyuz? İktidarın baskısından canı yanan milyonlarca mağdur, örgütlü güç olarak gördüğü, görmek istediği muhalefet partilerinden kendi sıkıntılarına çözüm için iktidara karşı, sonuç alıcı, çok daha aktif politika üretmesini bekliyor.

Özellikle CHP kurmaylarının Babacan'ın Deva'sı ile Davutoğlu'nun Gelecek Parti'sinin AKP'den devşirecekleri oyun hesabına göre politika yapacaklarına, toplumun en önemli sorunu olan iş, aş, özgürlük, en sırdan insanın bile diline pelesenk olan yolsuzluklar, insan hakları ihlalleri, kadın cinayetleri, Kürt sorununun yakıcılığı... Bütün bunlar muhalefet partilerinin tali değil, siyasi çözüm olarak gündemine alması gereken asıl sorunlardır. Zira seksen milyonluk ülkenin %50'si yoksulluk, %20'si açlık sınırında. Genç işsizlik oranı %24, genel işsizlik oranı ise %13. Atanamayan binlerce öğretmen, haksız yere işten atılan binlerce memur ve işçi açlığın, yoksulluğun pençesinde. Çeşitli kurumlarda ortaya çıkan yolsuzluk haberleri artık hiç sürpriz sayılmayacak kadar sıradanlaştı. Kadın cinayetleri hız kesmeden devam ediyor. Kadınların özgürlüğünü savunan kadın örgütleri sudan gerekçelerle baskına uğruyor, yöneticileri ve üyeleri gözaltına alınıyor, hakarete maruz kalıyor ve tutuklanıyorlar. 18 yaşındaki bir genç Kürtçe müzik dinledi diye ırkçı faşist güruh tarafından bıçaklanarak öldürülüyor. Kadınlara ve Kürtlere yapılan zulmün cezasız kalacağına dair bugüne kadar oluşturulan algı, bu gibi haksızlıkların devam edeceğinin işareti olarak hafızalarımıza kazınıyor.

Öte yandan ana muhalefeti partisi CHP kurmaylarının sadece bu saydığımız hukuksuzluklar konusunda doğru, özgürlükçü, toplumda yankı yaratan, elle tutulur, sahici bir karşı duruş gösterebildiğini içtenlikle söyleyebilir miyiz? Olabildiği kadar gücü oranında HDP'nin itirazı ise yeterli olmuyor. Sahici muhalefeti gerçek manada meclisteki partilerden sadece HDP yaptığı için iktidar bütün gücüyle HDP'ye yükleniyor, onu şeytanlaştırarak toplumdan izole etmeye çalışıyor. Eş genel başkanları, milletvekilleri ve belediye eş başkanları ile binlerce yönetici ve üyeleri tutuklu olan HDP'nin muhalif gücü toplumu kucaklamaya yetmiyor.

O yüzden tüm muhalefetin ülkenin yakıcı sorunlarına karşı asgari müştereklerde bir araya gelerek toplumu kucaklayıcı, toplumda barışı inşa edebilecek çözüm önerileri ile milyonların sesi olabilmelidir. Muhalefet, yavan ittifak siyasetinin daha ötesine geçerek, toplumda kendini yalnız hisseden milyonlarca mağduru sahici siyasi bir platform etrafına bıkmadan usanmadan davet edebilmelidir. Toplum bu zulüm düzeninden bir an evvel kurtulmak için siyasi özneye ihtiyaç duyduğunu her fırsatta ortaya koyuyor. HES inşatları ve maden arama faaliyetlerinin doğa katliamına karşı köylülerin kendiliğinden de olsa direnişleri hız kesmeden devam ediyor. Üniversite gençliğinin akademik, demokratik mücadelesi tüm gençliğin umudu olmaya, toplumun moral değerlerini yükseltmeye devam ediyor. Televizyon kanallarında bireysel olarak ''bu faşist düzen son bulacak'' efelenmeleri ile bu düzen son bulmayacak. Ülkenin milyonlarca mağduru her türlü haksızlığa, hukuksuzluğa karşı özgürlük, adalet, eşit yurttaşlık bilinciyle mayalanıyor. Yeter ki, bu muazzam halk desteğini harekete geçirebilen siyasi özne rüştünü ispat etsin, edebilsin?