Bu hafta gösterime giren yabancı filmlerden Şeytan Tohumu ve Mutluluk Asla Gelmez ilginizi çekebilir.

Yahudi kültürüne atfedilen ve Jason Haxton tarafından yazılan Dibbuk Kutusu’ndan esinlenerek Leslie Gornstein tarafından kaleme alınan ilk film İskandinav kökenli korku ve gerilim yönetmeni Ole Bornedal tarafından çekildi.  

‘Başka Bir Aşk Hikayesi’ (Just Another Love Story) ve ‘Dina-Lanetli Kadın’ (I’m Dina) ile Türkiye’deki izleyicilerce tanınan Bornedal, bu kez ‘Şeytan Tohumu’ (The Possession) adlı filmiyle ustası olduğu korku türüne yeni bir çalışma ekliyor.

Ayrılan anne-babanın biricik kızlarının satın aldığı bir kutu üzerine kurulu filmde The Exorcist’ten esinlendiğini ifade eden Danimarka kökenli yönetmen Bornedal, amacının boşanma üzerine bir kinaye değil gerçek bir korku hikayesi olduğunu vurguluyor.

Film gerçek bir akıl hastanesinde çekildi. Yapımcı Sam Raimi, orijinal hikayenin sahibi Haxton’un kendisine hikayeyi göndermeyi teklif ettiğini gülerek anlatıyor ve ekliyor: “Hikayenin orijinaliyle hiç ilgilenmedim. Bir Yahudi evinde yetiştim ve size şunu söylemeliyim, bir Sinagog’a gittiğinizde Dibbuk Kutusu’yla ilgili hiçbir şey duymazsınız.”

Yönetmen ise filmin çekimleri sırasında tuhaf olaylar yaşadıklarını söylerken tüm neon ışıklarının patladığını ve filmi tamamladıktan 5 gün sonra tüm sahne donanımlarının yandığını da iddia ediyor. Bir depoda meydana gelen bu yangınlarla ilgili mantıklı bir açıklama yapılamadığını da eklemeyi ihmal etmiyor. Tüm bunların tesadüf olduğunun da bilince olan yönetmenin bu söylediklerini ciddiye alıp almamak size kalmış.

Filmin belli başlı sitelerden ve eleştirmenlerden beklediği beğeniyi alamadığı görülürken, gerçek bir hikayeden esinlenilmiş olsa da klişe olmaktan çok kurtulamadığı eleştirmenlerin ortak görüşü. Fakat Exorcist’in tüm korku türünü etkilediğini belirten kimi eleştirmenler de Şeytan Tohumu filminin daha iyi bir örnek olduğunu dile getiriyor.

Mutluluk Asla Yalnız Gelmez (Happiness Never Comes Alone) James Huth tarafından yazılan (Sonja Shillito ile birlikte) ve yönetilen Fransız duygusal komedisi. Fettan bir kadın ile ona aşık olan jazz sanatçısı arasındaki aşkı konu edinen filmde, yaşça büyük, 3 çocuğu ve birkaç eski kocası olan bir kadın-kaygısız hayatına veda eden genç erkek ilişkisine tanık olacağız.

Paris ve New York’ta çekilen film için eğlenceli budalalık ve dokunulabilecek bir aşk kimyasını birleştirdiği yorumları yapılırken kimi eleştirmenler klasik Hollywood absürt komedilerini de aratmadığını belirtiyor.