Bir süredir bölük pörçük ortaya atılan suçlama sonunda biri tarafından derlenip toparlandı, sloganlaştırıldı ve servis edildi. Afiyet olsun:
“Şu anda Ergenekon, üç cephede birden güç toplama hamlesi başlattı.
Hrant Dink davası kararına tepki, Sivas katliamı davası kararına tepki ve Nedim Şener ile Ahmet Şık’ın tahliyeleri üzerlerinden kamuoyu oluşturma.”
Bu satırlar Zaman gazetesinin temsil gücü büyük bir yazarı olan Hüseyin Gülerce’ye ait.
Dink ve Sivas davalarını ve uzun tutukluluk sürelerini eleştiren herkesi itham altında bırakan bir ifadeyle karşı karşıyayız. 

İfade özgürlüğüne vurulan damga
Bir ateşte kızdırılmış bir damga, bu davalar hakkındaki fikirlerini ifade edenlere vurulmaya çalışılmaktadır. İfade ve eleştiri özgürlüklerini kullananlar, Gülerce’nin nazarında belli ki Ergenekon üyesidir ya da o örgütün amaçlarına hizmet etmektedir.
Dink davası süresince hükümetin yapmadıklarının, eksikliklerinin eleştirilmesi nasıl Ergenekon ile irtibatlandırılabilir? Cinayetin arkasındaki örgütlü yapının ortaya konamamasına isyan edenler, nasıl bir fikri cambazlıkla aynı örgütlü yapının parçası olarak suçlanabilir?
Hrant Dink’in ailesi, arkadaşları ve avukatları tarafından ortaya konan onlarca somut soruya cevap verilmemişken, bu soruların cevaplarının peşine düşmek yerine, bu soruların cevaplarının peşine düşenleri gazete sütunlarında terörist ilan etmek hangi mücadelenin meşru aracıdır?
Sivas davasında firari sanıklar zamanaşımından faydalandıysa bunda bu hükümete bağlı kolluk kuvvetlerinin on sene boyunca gösterdiği ataletin payı yok mudur?
Hele acılarını vakur bir şekilde taşıyan ve olay çıkartmayan bir kalabalığa aniden saldıran emniyet güçlerinin fiillerini “Sol gösteri, bazı Alevi derneklerinin de desteğiyle Sivas katliamının özünü, Ergenekon’dan kaçırma numarasına dönüşüverdi” diye nitelemek nasıl bir koşullanmanın neticesidir?
Gülerce’ye göre Sivas davasına tepki gösterenler, asıl 1993 senesinin iktidarından hesap sormalı ve AKP ile uğraşmamalıdır. Doğrudur, o dönemin hükümeti büyük sorumluluk altındadır. O dönemin askeriyesi ve polisi gösterdiği tutumla katliama seyirci olmuştur. Bunu inkâr eden bir kişi var mı? Bundan hesap sorulmasın diyen bir, rakamla (1) kişi var mı Sayın Gülerce?
“Hakkında sürpriz deliller var” diye yayın yapılan ve iddianamede görüldüğü üzere somut deliller olmaksızın bir sene tutuklu kalan Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tahliyesine sevinmek mi Ergenekonculuk, yoksa bir sene boyunca elinin altındaki medya organlarını kara propagandayla olmayan delilleri var gibi gösterip mahkemeyi etkilemeye çalışmak mı?
Ergenekon üyeliğinden tutukladığı Ahmet Şık’ın Ergenekon hakkında iki cilt kitap yazdığını bilmeyen savcıyı eleştirmek mi Ergenekonculuk? Bu özensizliğin üzerini kapatmak mı? 

Kim Ergenekoncu, kim değil?
Sayın Gülerce’nin tanımlamasına göre ben ve neredeyse tanıdığım herkes Ergenekon üyesi.
Bir dava ancak böyle sulandırılır, bir davanın bir Gladio davasına dönüşmesi ancak böyle engellenebilir, bir dava ancak böyle bir siyasi bilek güreşinin masası haline getirilebilirdi.
Evet Sayın Gülerce. Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tahliyelerine sevindik. Dink davasında hükümetin ihmal ve eksikliklerini eleştirdik, Sivas davasında kolluk kuvvetlerinin ataletini ve emniyetin gaz bombası saldırısını eleştirdik.
Umalım ki savcılar sizin tersinize, Silivri bileti kesmek için daha titiz davranıyordur.
İftiranın günahı büyüktür ve Sayın Gülerce, sizin de bir vesileyle belirttiğiniz üzere bazen ‘iftiraların karanlığını dağıtan bir aydınlık ve müfterilerin suratında patlayan bir tokat’ herkese gereklidir.