Memleketin 12 Haziran seçimini müteakip yeni bir anayasa savaşları dönemine gireceğini öngörmek mümkün. Senede bir defa anayasa konusunda tozun dumana katıldığı bir güzel Türkiye burası. Seçimlerden sonra bunun tersinin olması beklenemez.
Bir sonraki başkan babamızı hâlâ kimsenin bilmediği bir tarihte halkın seçeceğini düşünürsek, anayasa üzerinde yeni tartışmaların çıkacağı ortada. AKP başkanlık sistemine geçmek istiyorken herhalde sadece başkanı halkın seçmesiyle yetinecek değil.
Halkın başkanı genişletilmiş yetkilerle mücehhez olmalı. İşte ona bu yeni yetkilerini yeni anayasa verecek. En azından AKP’nin ve onun muhtemel başkan adayı Erdoğan’ın planı bu gibi görünüyor.
Yani yeni anayasaya karar verecek olanları haziran seçiminde belirleyeceğiz. Gidişat öyle gösteriyor ki yeni anayasayı, barajı geçecek iki ya da üç parti ve bağımsız Kürt milletvekillerinden oluşan bugünküne çok benzer bir Meclis yapacak.

80 model Meclis

12 Eylül Anayasası’nı değiştirmesini beklediğimiz Meclis, 1983 model Seçim ve Siyasi Partiler Kanunu’na uygun bir şekilde oluşacak. En çok oyu alan parti, aldığı oyun neredeyse iki katı oranda temsil edilecek. Hele barajı 2002 seçimlerindeki gibi sadece iki parti geçebilirse seçmenin çok önemli bir kısmı anayasa tartışmalarında temsil edilmeyecek.
İşte bu sebeplerle geçen hafta Özgürlükçü Anayasa Platformu bir çağrıda bulundu. Platformun öncelikli talebi seçim barajının düşürülmesi: “Haziran seçimlerinde oluşacak Meclis’in, Cumhuriyet tarihinin ilk sivil anayasasını yapmak iddiasını, yüzde onluk baraj gibi bir demokrasi ayıbıyla birlikte taşımasına imkân yoktur.”
Cumartesi günü Radikal’de yayımlanan Dr. Burak Çelik’in makalesi de hemen bu seçimlerden önce barajın kaldırılmasının önünde hukuki bir engel olmadığını açıkladıktan sonra ekliyor:
“Demokratik bir anayasa yapmanın önkoşulu, bunu yapacak organın demokratik bir biçimde oluşması. Anayasanın yapılmasında izlenecek yöntemin, anayasanın içeriği açısından da tayin edici olacağı, bir başka deyişle, ‘usulün esası belirleyeceği’ unutulmamalı.”

Kaptıkaçtı
Özgürlükçü Anayasa Platformu’nun bu usul-esas ilişkisine dair başka talepleri de var. Meclis’teki kabul oranının ¾’e çıkarılması, Meclis Anayasa Komisyonu’nun üye dağılımının koltuk sayısına göre değil, alınan oy oranına göre tespit edilmesi bunların arasında.
Yeni anayasa şayet ‘Hepimizin Anayasası’ olacaksa, bunu ancak barajsız ya da çok düşük barajlı bir Meclis yapabilir. Anayasa Komisyonu’nda partiler oy oranlarına göre temsil edilmeli ve sivil toplum kuruluşlarının komisyona katkıları kurumsallaştırılmalı.
Bunları maksimalist talepler diye küçümseyebilirsiniz. Milli iradenin tecellisini sulandırmaya çalışan vesayetçilerin oyununa gelen şaşkınların işi diyebilirsiniz.
O vakit bugün televizyon stüdyolarında Başbakan’ın ancak 100 metre ötesinden soru sorulabiliyorken yarın başkanın ancak 1 km ötesinden sorunuzu fısıldarken Özgürlükçü Anayasa Platformu’nun bu çağrısını belki anımsarsınız.
Çünkü sonuçta Aldıkaçtı’dan kaçarken Kaptıkaçtı’ya tutulmak var.

Not: www.anayasa.org sitesinden anayasa tartışmalarını izleyebilirsiniz.