Gecekondu devrimin bütün balonları birer birer patlıyor.
İlle de AKP düşmanı, dolayısıyla Ergenekoncu değilse KCK’ye teyelli ilan edilmekten sözümüz itibarsızlaştırılsa da gördüğümüzü söyleyeceğiz. İktidarı ve mekanizmalarını eleştirmenin her kesimde böylesine kuşkuyla karşılanması, ardında bir çapanoğlu aranması, AKP’nin gecekondu devriminin yegâne zaferidir.
Pragma marka devrim dizisinin, “Ama kim ne derse desin, adamlar sağlıkta devrim yaptı, eskiden hastane köşelerinde sefil olurduk” ayağı da büyük bir gürültüyle çatırdıyor işte.
Bu konuda uzun bir süredir halkı uyarmak için iktidarın uygulamalarına karşı bir direniş hattı oluşturan doktorlara yönelik şiddetle kendini duyuruyor sistemin çöküşü.
Daha geçen gün genç bir doktor bir hasta yakını tarafından katledildi. Başkaları saldırılara uğradı. Tehditler aldı. Biri, “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diliyle ayrımcılıkla mücadele ettiğini sanan yarı meczup bir milletvekili tarafından hırpalandı. Kısacası AKP’nin hekimleri halkına şikâyet eden; onları vahşi paragöz, tırmandıkça tırmanan üst sınıf mücahidi ilan eden, bu yolla kendi piyasa anlayışını, Dünya Bankası ve İMF’nin dikte etmiş olduğu dönüşümü halkçılık olarak meşrulaştırmaya çalışan politikası hekimliği en tehlikeli mesleklerden biri haline getirmiştir.
AKP’nin hekimleri halkın gözü önünde azarlayıp onlara hadlerini bildiren tavrının arkasında elbette evlere taşınan kömür, un benzeri popülist bir hamle anlayışı vardır.
Dünkü Radikal’de Ezgi’nin Prof. Dr. Özdemir Aktan’la yaptığı söyleşiyi okumanızı salık veririm.
Yakın gelecekte şimdiye dek gözümüzü boyamış olan bu dönüşümün neye dönüşeceği üzerine aydınlanmak için. 

Gurur duyuyor musunuz?
Türk Cerrahi Derneği’nin açıklaması hepimizin yüksek sesle okuması gereken bir metin. Paylaşalım:
“Gaziantep’te Avukat Cengiz Gökçek Devlet Hastanesi’nde görevli, göğüs cerrahisi uzmanı, 30 yaşındaki Op. Dr. Ersin Arslan bir hasta yakını tarafından bıçaklanarak öldürüldü.
Bundan birkaç ay önce darp edilen meslektaşlarımızla ilgili bir basın açıklaması yapmış ve Sağlık Bakanlığı’nı göreve davet etmiştik...
Bu cinayet münferit bir olay olmaktan çok ülkemizde hekimlerle hastaları düşman gibi konumlayan yeni sağlık sisteminin sonucudur.
Bir salgın hastalık haline gelmesine rağmen hiçbir ciddi önlem
alınmayan hekime yönelik şiddet bu kez can aldı. Canımızı aldı.
Bu toplumsal gerilim, Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın ve onun
uygulayıcılarının eseridir.
Bize dün kalkan el, bugün kalbimize saplanan bıçak politikacıların elidir, bıçağıdır.
Hükümet Sağlıkta Dönüşüm Programı’nı toplum gözünde meşru kılabilmek için bir günah keçisi ilan etti: Hekimler!
Hükümet halka sağlık alanındaki olumsuz tablonun hem nedeni olarak hekimleri gösterdi.
Hükümet sürekli hekimleri suçlayan hatta aşağılayan bir dil kullandı.
Toplum hekimlere karşı kışkırtıldı.
Oysa, bu hükümet gibi önceki hükümetlerin de sağlık harcamalarının finansmanında vatandaşın cebini bir kaynak olarak seçmeleri hekimlerin tercihi ya da kararı değildir.
Hekimler mesleki özerkliklerini, iş güvencelerini kaybetmemek için itiraz ettikçe hükümet bizi vatandaşın önüne sadece kendi çıkarını düşünen paragözler olarak attı.
Eski sağlık sisteminden canı yanmış vatandaşlar da maalesef bu oyuna geldi...
Hekimler diğer yüksekokul mezunları gibi, her toplumda ve her zaman toplumun geneline göre gelirleri görece daha yüksek bir kesimdir.
Hükümet, bu yalın gerçeği sanki anormal bir durum, bize özgü bir haksızlık gibi anlattı vatandaşa.
Aslında Türkiye’de hekimlerin ezici çoğunluğu (pratisyen hekimler, büyük hastanelerde tam zamanlı çalışan uzman hekimler) uzun yıllar kamusal nitelikte sağlık hizmeti üretmiş emekçilerdir.
Türkiye’de pratisyen hekimlerin geliri ülkenin ortalama ücretinin 2 katı, uzman geliri 4 katıdır. OECD ülkeleri ile kıyaslandığında Türkiye’nin pratisyen hekim geliri son sırada, uzman hekim geliri ise orta sıradadır.
Hükümete sesleniyoruz: 

* Devlet ve üniversite hastanelerinde (hatta aile hekimliğinde) performansa dayalı döner sermaye uygulamasına geçtiniz. 

* Kamudaki sağlık emek sürecini, rekabet ve üretim artışını temel alan özel sektör emek süreci ile benzer hale getirdiniz. 

* Performans sistemi ile hekimler gelirlerini finansal teşvik doğrultusunda hasta görme ve girişim yapmalarına göre temin eder hale geldi. 

* Hasta hekim ilişkisini kamu hastanelerinde bile gelir arttırma zeminine oturttunuz. 

* Hekimin öncelikli motivasyonunu hastasını iyileştirmekten çıkardınız; daha çok hasta bakarak, daha çok ameliyat yaparak daha çok gelir elde etmek haline getirdiniz. 

* Ayrıca hekimler genel durumu kötü ya da tedavisi riskli ve güç hastalardan kaçmaya başladı, bunun yerine daha kolay ve rahat performans geliri elde edecekleri hasta ve hastalıkların tedavisine yöneldiler. 

* Hasta hekim ilişkisini bir daha düzelmeyecek şekilde bozdunuz. 

* Gerçek bir kamu hastanesi kâr amacı gütmez. Toplumun sağlık ihtiyaçlarını karşılar. Ancak, siz Türkiye’de kamu hastanelerini kâr etmeye zorladınız. 

* Kamudan kaynak aktararak özel sağlık sektörü yarattınız, ulusal ve uluslararası sermaye için hastane, ilaç ve tıbbi malzeme, özel sağlık sigortacılığı gibi kârlı sektörler yarattınız.
TÜM BUNLARI VATANDAŞA SAĞLIK HİZMETİ ERİŞİMİNİ ARTTIRMA VAADİYLE YAPTINIZ.
İTİRAZ EDEN HEKİMLERİ DE YALNIZCA KENDİ EKONOMİK ÇIKARINI DÜŞÜNEN İNSAFSIZLAR OLARAK DAMGALADINIZ.
Oysa gerçek bu değil!
Hekimlik mesleği seçimi yalnızca bir kariyer tercihi değildir.
Bu mesleği seçerken ve uygularken hümanizm ve insana hizmet etme güdüleri başat rol oynar.
Hekimlerin meslekleri ile edindikleri insana hizmet etme ve hümanizm gibi değerler, bir birey olarak kişisel çıkarları doğrultusunda hareket etmelerine karşı güçlü bir denge oluşturur. Başka pek çok meslekte olmayan bir özelliktir bu.
Hekimler toplumsal olarak şekillendirilmiş bir bilinçle karar verirler. Bunun aksi genel doğru olursa, bir tek hastanın bile esenliği sağlanamaz.
Hekim-hasta ilişkisi hastanın iyiliğini temel alan bir tıp ethosu çerçevesinde oluşan mesleki davranış kurallarına ve karşılıklı güvene dayanan bir ilişkidir.
Sağlıkta Dönüşüm Programı ile açıkça hekimliğin varoluşsal temelini değiştirdiniz.
Hekimlik mesleğinin genetiğine müdahale ettiniz.
Bizi hastalarımızla düşman haline getirdiniz.
Hizmet ettiğimiz insanlar katilimiz oldu.
Hâlâ sözde sağlık reformunuzla gurur duyuyor musunuz?
Türk Cerrahi Derneği”