Ülkenin en ücra kasabasından, şehirlerin neredeyse her sokağında rastladığımız, alışverişlerin yoğunluğu nedeniyle bakkal vs. esnafı bitiren zincir marketler, hayatın bir gerçeği olarak karşımızda.

Bu zincir marketlerden birinin reklam sloganı “harca harca bitmez”. Hem rakiplerinin önüne geçerken hem de daha fazla bilinir olmak ve karlarının artmasına hizmet eder reklam.

“Harca harca bitmez” den, “ aldın aldın” çizgisinde reklam devam ediyor. Ucuzluğun ifadesi olarak bize sunulan reklamın birinci kısmının tutarlılığı yok aslında. Akılda kalsın, tüketici reklama inansın, istenen bu. Vatandaş en ucuz marketleri arar, hangisinde hangi ürün ucuz ise ürünleri oradan alarak kapı kapı gezer oldu. Zincir marketlerin hangisinde hangi üründe “indirim var” , hangisi “halk günü” yapar bunların takibinde.

İşçide, emekçide, işsizde para yok. Harcayacak para olmadı mı vitrinlerin, camekanların dışı onların mekanı. Esnaf pandemi süreci başlayalı, kirasını, senedini ödemenin derdinde. “Harca harca bitmez” devri kapandı. Yeni ve çarpıcı olan reklam “aldın aldın”! Reklamın bu kısmı bugünlerimizi anlatıyor aslında. “Aldın aldın” yoksa, yarın bu fiyata bu ürünleri, bu zorunlu ihtiyaç maddelerini almak mümkün olmayacak. Satılan mal ucuz olmadığı halde yarın bu fiyata dahi alınamayacağı için ne aldıysan, ne alabildiysen kendini şanslı saymalısın ey tüketici.

İşçisi, köylüsü, esnafı, yoksulu, emekçisi dertli bu ülkenin. Kimse dün alabildiğini bugün alamıyor, yarın da alamayacağını biliyor artık. Hayat pahalı, fiyatlar olduğu yerde durmuyor, habire “güncelleniyor”. Zam yok “güncelleme” var. Tüketicinin filesi dolmuyor, her geçen gün daha azına razı olmak durumunda…

“Buna da şükür, bulamayanlar da var”. “Allah beterinden korusun”. Teselli, nasıl olsa bedava.

“Bedava yaşıyoruz, bedava; Hava bedava, bulut bedava” ; Orhan Veli'nin “Bedava” şiirinin neredeyse tek bedava kalanı hava ve bulut. Derin derin nefes almak, bulutları seyretmek bedava. Bulutlara bakarken huzur bulmak da bedava.

“Dere tepe bedava; Yağmur çamur bedava; Otomobillerin dışı, Sinemaların kapısı, Camekanlar bedava”.

Dereler kurutuldu, kurutulmayanlar HES oldu, yağmur oldu çamur oldu. Tepeler de artık bedava değil. Dağın ormanın yeşili, ağacı tıraşlanıyor. İkizdere’de köylülerin mücadelesi, isyanı, direnişi devam ediyor.Mesele sadece kendi yaşamları değil söz konusu olan memleket meselesi...

Bergama’dan, Kaz Dağları’ndan, İkizdere’ye onlarca dağ, tepe kiminde altın kiminde taş kiminde mermer çıkarma gerekçesiyle bedava olmaktan çıktı yandaş sermayeye rant alanı oldu, halka siyanür ile kirlenmiş yeraltı suyu, yağmuru , çamuru kaldı.

Her gün bir yerde intiharlar vakaları oluyor geçim derdinden, yoksulluktan kaynaklı. Kulağını tutup tahtaya üç kez vuranlar “Allah korusun” diyerek bu tür düşünceleri kendinden def edenler az değildir.

Kıt kanaat geçinen insanlar; şans oyunları, piyangodan ganyana, borsadan sanal paraya, hayal peşinde. “Ya tutarsa” .“Sana da çıkabilir”. Tutmuyor, göl maya tutmuyor. Çıkmıyor, çıktığı söylenen piyango çekilişleri de kuşkulu artık. Kuşku duyanlar artıyor ama, hayal kurmak, kolay yoldan, kısa yoldan kurtulmak düşü hala cazibesini koruyor.

Yıllarını, yaşamını, işçi ve emekçilerin sendikalı ve sınıfsal örgütlenmesine adamış, kendisi de emekçi olan eski sendika başkanı Kadri Kılıcı; “Hayal kurmak için de para lazım, paran yoksa piyango bileti bile alamıyorsunuz, hayali bile parayla satıyor burjuvazi” derdi. Bilet paran yoksa hayal de kuramıyoruz vesselam. “Ya çıkarsa” da ne kadar boş bir söz oldu. Ne göl maya tutar ne de “harca harca bitmez” denen para var. Bugün “aldın aldın” yarın hava alırsın. Camekanların dışında kalırsın. Ne güzel bedava yaşıyoruz.

“Peynir ekmek değil ama, Acı su bedava”. İçme suyu artık, şişede, damacana da. Şırıl şırıl akan dereler kalmadığı gibi çeşmeler de kalmadı. Evdeki musluktan su içebilen kaldı mı peki? Evlerimizde akan su bedava değil ama acı su işte, içenlere aşk olsun. Gelsin şişe sular, gelsin damacanalar. Durumu “iyi” olanlar cam şişede, damacana da; azıcık iyi olanlar plastik kaplarda, durumu iyi olmayanlar musluk suyuna talim ediyorlar.

“Kelle fiyatına hürriyet, Esirlik bedava.”

Hayatımız şiir oldu bedavadan, ne güzel. Bedava yaşıyoruz bedava. Hürriyet hakkını kullanmak itaat şartına bağlı, camekanlara, vitrinlere bakma hürriyetimiz hep var “Allah'a şükür”(!)Hürriyet istemek, hürriyetim var demek esirliği getirebilir. Yasaklarla dolu yasalar vardı. Geçmiş dönem miş gibi konuşmaya başladık çünkü artık kararnameler, genelgeler var.

“Yasak hemşerim, genelge var“ uyacaksın, uymaz isen olmaz, sonra uydururlar maazallah. Dağda tepede, İkizdere’de jandarma, şehirde, meydanda polis devrede. Hak arama hürriyeti imiş, hesap sormak mış. Peeeh.

Pandemi dolayısıyla bir, iki ve sekiz rakamlarının art arda 128 sayısını oluşturduğu pankart asamazsın. Asarsan indirirler. Basın açıklaması dahi yapamazsın, yapmaya kalkarsan sustururlar. Genelge var çünkü. Elin arkada yürüyemezsin yoksa inceleme başlatırlar. Neyse ki, soruşturma izni vermeyecekmiş Bakan bey(!)

“Harca harca bitmez” dese de reklam, harcayacak para mı kaldı. Olduğu kadar, istediğin kadar, ihtiyacın kadar da harcamak mümkün değil. “Aldın aldın” bugün almadıysan , yarın alman hiç mümkün değil. Bir kilogram alabiliyorsan yarın ancak yarısı kadar alabilirsin. Öbürsü gün rüyanda görürsün. “Aldın aldın” nasılsa hava bedava, bulut bedava. Bedava yaşıyoruz, bedava. "Aldın aldın".