Bu hafta gösterime giren en ilginç yabancı film birçok yönetmenin kamera arkasına, usta yönetmen Emir Kustirica’nın ise kamera karşısına geçtiği bir sinema antolojisi: ‘Havana’da 7 Gün.’

Türkiye’de ilk gösterimi Filmekimi’nde yapılan film Küba, İspanya ve Fransa ortak yapımı. Filmin tamamı Küba’nın başkenti Havana’da geçen 7 günü anlatıyor.

Kübalı yazar Leonardo Padura Fuentes tarafından kaleme alınan senaryo Küba’dan Arjantin’e Filistin’den Fransa’ya ve İspanya’dan Porto Rico’ya kadar birçok farklı tarza sahip eski-yeni yönetmeni bir araya getiriyor. Yönetmenlerden üzerinde en fazla durulan isim Oskarlı yıldız oyuncu Benicio del Toro şüphesiz.

Film yaklaşık 3 milyon Euro bütçeyle, 2011 yılı Mart-Nisan ayları arasında tamamen Havana’da çekildi. Dünya prömiyeri Cannes Festivali ‘Özel bir bakış’ bölümünde yapılan film için 7 kısa filmlik bir sinema antolojisi olduğu yorumları yapılıyor.

Filmi izleyenlerin Havana ve dolayısıyla Küba’nın reklamı ile sanatsal ve orijinal bir sinema derlemesi arasında bir eser olduğu yönünde yorumlarına kaynaklık eden film için uluslararası medyada uzun tartışmalar yaşanıyor.

Guardian, ilk yönetmenlik deneyimini bu filmde yaşan Porto Rico doğumlu Benicio Del Toro’nun görüşlerine yer veriyor. Del Toro, filmin yapımcılarından Alvaro Longoria kendisine yönetmenlik teklif ettiğinde Padura imzalı senaryoyu beğendiğini söylüyor. Del Toro, diğer yönetmenlere verilen senaryoları okumadığını ve sadece kendi senaryosunun filmini çekmesi için yeterli olduğunu düşündüğünü ekliyor.

Del Toro daha önce Che Guevara rolünde yer almış olmasının filmin çekiminde kendisine çok faydası olduğunu anlatıyor. Küba’da değişimi savunan Del Toro, Obama’nın bu konudaki çabalarından bahsettikten sonra yeniden ABD başkanı seçilmesinin ardından özellikle ambargo konusunda önemli şeyler yapacağına inandığını da belirtiyor.

Filmde kamera önüne geçen Sırp yönetmen Emir Kustirica ise Havana’ya ödül almak üzere gelen bir yönetmeni canlandırıyor. Filmde rol almayı Havana Film Festivali’ne ve Küba’daki insanlara küçük bir katkı olarak kabul ettiğini söyleyen Kustirica, Küba’daki yaşamın bütün çizgilerinin engellere çarparak bir kısır döngüye dönüştüğünü savunuyor.

Filmin Filistinli yönetmeni Elia Suleyman ise aynı zamanda kendi filminin oyuncusu.

Sex and Lucia filminden hatırlayabileceğiniz Basklı İspanyol yönetmen Julio Medem’e gelince. Havana insanlarının tam ve gerçekçi bir portresini çıkarmaya çalıştıklarını söyleyen Medem “Onların nasıl yaşadıklarını nasıl hissettiklerini öyle bir anlatmalıydık ki, bu portrenin o insanlara faydası da olmalıydı. Filmde Küba toplumunun çok gerçekçi bir manzarasını sunuyoruz” diye de ekliyor.

Filmi 1 yıl önce yaptıklarını hatırlatan Medem “Ama Küba’da değişen bir şey yok” diyerek oradaki insanların değişim beklediğini iddia ediyor.

Sosyalist bir ülkeyi anlatmasına rağmen hiçbir kadın yönetmene şans verilmemesi filmin eleştirilen yönlendirilen biri olurken dünyanın en ilginç ve mucizevi ülkesi Küba ile ilgili yepyeni ve orijinal bir çalışma bu haftadan itibaren bizleri bekliyor.